Yazar notu: Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın!
Hatırlatma:
Atıma atladım ve atımı geri çevirip nereye gideceğimi bilmeden yola koyuldum. Arkamdan "Hey! Nereye gidiyorsun? DUR!" diye bağırıyordu. Ama ben onu takmıyordum. Arkama bakmadan ilerliyordum. At sürme sesi geldiğinde beni takip etdiğini anladım.
K:-HEMEN ORADA DURUYORSUN! SANA DUR DEDİM! DUR!
Ağlayarak "BENİ TAKİP ETMESENE!" Diye bağırdım. Yolun sol kavşağına doğru dönüp ormanın içine daldım...Uzun bir kovalamacadan sonra ona izimi kaybettirmeyi başarmıştım. Ama bir sorun vardı: kaybolmuştum. Ah şu akılsız kafam! Olsun, sakuralar için değerdi.. Hızımı yavaşlatıp ormanda ilerlemeye başladım. Ben ilerledikçe birinin bağırış seslerini duyuyordum. Önce bunların Hiromitsuya ait olduğunu sandım, ama yakınlaştıkça bir kadının bağırış sesleri olduğunu anladım. Atdan inip yavaşça sese doğru yaklaştım. Önümü kapatan çalılıkları araladığımda, 2 adamın 1 kadını kollarından tuttuğunu, diğerinin de kılcını kadına saplayacağını gördüm. Çalılıklardan çıkmak istiyordum ki, biri arkamdan gelip eliyle ağzımı kapadı. Elimi hemen belime asılmış katanama götürdüm ama katana orada yoktu. Katanamı sarayda unutmuştum. Bir an sonumun geldiğini sandım. Neden eliyle ağzımı kapayıp kadının ölümünü izliyordu ki? Onu kurtarmamı istemiyor muydu? Sanırım amacı beni öldürmek değildi. Derken, elini yavaşça ağzımdan çekti. Ben kafamı dikkatli bir şekilde geri çevirdiğimde Takashiyi gördüm. Parmağını ağzına götürüp "Sus!" İşareti yaptı. Aklıma üstüne atlayıp onunla dövüşmek geldi. Tam üstüne atlayacaktım ki, belindeki 2. Kılıcı çıkarıp bana verdi. Ben ona şaşkın gözlerle bakıyordum. Eliyle "Gel" işareti yaptı ve adamların arkasından dolandı. Onun yanına geldiğimde eliyle bana doğru 3-ten geriye saydı: "3", "2", "1".. ve kılıç tutan adamın üzerine atlayıp kılıcını onun sırtına sapladı. Diğer adamlar bağırarak başkalarını çağırdılar. Derken ben saklandığım yerden çıkıp Takashinin yanında durdum. Etrafımızı sardılar. Sırtlarımızı birbirimize yasladık. O an Takashinin iyi ve ya kötü biri olmasının hiçbir önemi yoktu. Önemli olan canımızı ve kadını kurtarmaktı. Savaş başladı. Kılıclarını savurup üzerimize doğru geldiler. Takashi yerde yarım daire çizerek alçak tekme attı. 2 kişi düştü. Daireyi tamamladıktan sonra kılıcını maharetli bir şekilde kullandı. Eline gelen yumruğu eliyle durdurup adamın kolunu bükerken kılıcını arkasından gelen adama sapladı. Benim koluma gelen darbeyle kılıcım yere düştü. Aldırış etmeden çıplak elle savaşa geçtim. Üzerime doğru bir kılıç geldi. Ben geriye doğru eğilerek adamın kılıcının sapını tuttum. Yerimden zıplayıp kılıcı adamın elindeyken adamın kafasına paralel bir şekilde sapladım. Kılıcı hemen çıkarıp birkaç adam doğradım...
Sonunda savaşı bitirmiştik. Nefes-nefeseydik. Takashi kılıcını son kalan adamın göğüsünden çıkardı. Bana doğru baktı. İyi olup olmadığımı kontrol ediyordu. İkimizde iyiydik, ama kadın yoktu.
B:-Kadın yok!
T:-Kahretsin. Biz savaşırken götürmüşler.
Bir inleme sesi duyduk. Ben bir şey söyleyecekken ağzımı eliyle kapadı. Sesin nerden geldiğini anlamaya çalışıyordu. Onun kolunu tutup elini ağzımdan çektim. Bana doğru dönüp baktı. Sonra bir daha döndü. Arkamı döndüğümde sesin oradan geldiğini anladım. Parmağımla orayı işaret ettim. Yavaş yavaş sesin geldiği yöne doğru ilerledik. Bir adam o kadına tecavüz ediyordu! O an annem aklıma geldi. Ben tecavüze uğramayayım diye kendini feda etmişti... Gözümden bir damla yaş aktı. Sonra bir tane daha. Ve bir tane daha.. Kendimi tutamayıp kılıcı adama gelişigüzel sapladım. Kadın benden korkmuştu, ama umrumda değildi. Kılıcı çıkarıp adama tekrar soktum. Adam yere düştü. Kılıç adama saplıyken adamı yumruklamaya başladım. Adam ölmüştü ama hırsımı çıkaramıyordum! Yüzüne sağdan soldan yumruk atıyordum. Gözümden damlalar düşmeye devam ediyordu. Takashi "Yeter!" Deyip kolumdan tutup beni adamdan ayırmaya çalıştı ama onu itip adamı dövmeye devam ettim. Takashi beni sert bir şekilde kendine doğru çekip "Kendine gel!" Diye bağırdı. Göz göze geldiğimizde ağladığımı fark etti. Bana üzüntülü üzüntülü baktı. Ben kolumu ondan kurtarıp kadına doğru ilerledim.
B:-Hanımefendi! Hanımefendi iyimisiniz?! Hanımefendi!
Kadın durmadan ağlıyordu. Birden bana sarıldı. Onun saçlarını okşayıp:
B:-Geçti. Geçti. Merak etme. O o*ospu çocuğu artık ölü. Sakin ol.-dedim. Ama bir yandan da ben sessizce ağlıyordum. Takashi üzülmüştü. Davranışları hiç kötü birinin yapacağı türden değildi.
T:-Hanımefendi eviniz nerede? Sizi evinize götüreyim.
Kadın kollarını yavaş yavaş benden koparıp kafasını aşağı yukarı salladı. Takashi onu takip etmemizi söyleyip bizi atının yanına getirdi.
B:-Bu benim atım değil mi?
Takashi ata bakıp "sanırım" dedi.
B:-Hanımefendi siz benimle gelin.-deyip kadını atıma bindirdim. Kendim de arkasına oturdum. Yarım saatlik yoldan sonra eski bir eve geldik. Kadının tarif ettiği yer burasıydı.
T:-Bunun sizin eviniz olduğundan eminmisiniz?
Kadın "Evet" dedi. Onu oraya bıraktıktan sonra Takashiye dönüp "Ben kayboldum. Beni saraya götürürmüsün?" Dedim.
T:-Tabii.-dedikten bir süre sonra "neden bana güveniyorsun?" Dedi. Ona doğru bakıp:
B:-Kötü birine benzemediğin ve başka çarem olmadığı için.-dedim.
T:-Seni saraya bir şartla götürürüm. Benle bir yere gelmen gerek-dedi.
B:-Hadi ama. Oyun bozanlık yapma.
T:-Yapmak zorunda değilsinki. Eğer saraya dönmek istiyorsan yapacaksın.
B:-Şu anda saraydakiler benim için çok endişeleniyor olabilir. Lütfen.
T:-Off tamam. Ama bana borçlusun. Sonra benimle bir yere gideceksin. Anladın mı?
B:-Gideceğimiz yer çok uzak değilse gelirim.
T:-Hadi gel.-dedi ve atını sürmeye başladı. Ben de onu takip ettim. 1 saate yakın yol gittikten sonra uzakta saray göründü. Ona dönüp:
-Teşekkür ederim. Bir de, o kadını tanıyormuydun? Tanımıyordunsa da niye kurtarmaya geldin.-dedim.
T:-Bu konuyu ve diğerlerini benimle geldiğinde konuşuruz.-dedi.
T:-Bu arada ben de teşekkür ederim. Bana yardım ettiğin için. O tatsız orman dövüşünden sonra senden hiç böyle birşey beklemiyordum.
Ben, "Görüşürüz!" Deyip saraya doğru gittim. Kapıları açtılar. İçeri girmeden önce arkama baktım. Takashi gitmişti. Önüme dönüp saraya girdim. Atımı askerlere verip Hiromitsunun odasına doğru cesur adımlarla ilerledim. Odaya girdiğimde içeride yoktu. "Belki de hala beni arıyordur" diye düşündüm. Daha fazla orada kalmadan kendi odama doğru yürüdüm. Odama girdiğimde Hiromitsuyu sandalyemde oturmuş, bana endişeli bir şekilde bakarken gördüm. Hemen ayağa kalktı. Bana doğru gelmeye başladı. Bir anda boynuma sarılıp "Özür dilerim" dedi. Ben şok olmuştum. Aynı zamanda da üzülmüştüm. Elimi yavaş-yavaş onun beline doladım. Biraz öyle kaldık. Sonra yavaşça ayrıldık. Gözlerimiz buluştuğunda "Ben senin için endişeliydim. O yüzden öyle bağırdım. Amacım seni kırmak değildi." Dedi. Hiçbirşey söyleyemedim. Sanki dilimi yutmuştum. Kendime geldikten sonra "Kral iyi mi? benim için endişelenmiş miydi?" Diye sordum.
Hiromitsu:-Evet iyi. Hatta suikast olayı yalanmış gibime gelecek kadar iyi... İzini ormanda kaybetdikten sonra yolu bulup geri dönmeyi başardım. Krala neden gece sarayda olmadığını anlattım. Ama Akio'dan bahsetmedim. "Ona çok uzun bir ceza verdim. Geç gelecek." Dedim. Kral, "Neden o kadar büyüttün? Annesini hatırladığı için gitmiştir. Kötü birşey yapmamış ki!" Dedi. Sonra "Umarım cezası çok ağır değildir" diye ekledi.
Kafamı aşağı yukarı salladım.
H:-Sen yolu bulmayı nasıl başardın? Ben çok gitmesem bile zar zor geri dönmüşken sen ormanın daha da derinliklerine gitmiştin.
Biraz düşünüp:
-Ormandan çıktıktan sonra insanları gördüm. Onlara saraya nasıl gidebileceğimi sordum. Yolu tarif etdiler. Bende işte kaç saattir yoldayım.-dedim.
H:-Sabah çıkıp akşam geldiğine göre çok uzağa gitmişsin. Bir daha böyle yapma.-dedi.
B:-Peki. İhtiyacınız olursa çağırırsınız. Ben burayım-dedim.
Onaylayıp odamdan çıktı. Kapıyı kapatıp kendimi yatağıma attım. Çok yorulmuştum. E mâlum kaç saattir koşturuyordum. Akşam olsa da çok uykum vardı. Gözümü kapatıp hemen uyudum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Samurai: Katana in the Blood
Fiksi SejarahSamuray bir Türk kızının Japon İmparatorluğunda yaşadığı maceralar. © Tüm hakları Sakuranın düştüğü toprağın altına saklıdır...