12 | "Beni öldür ama sakın nefret etme, sevdiğim"

1.1K 116 22
                                    

Gözlerini kapatıp kısa bir saniye bile olsa oturup, düşündüğünde hayatın kuralları karşısında duygu karmaşasına girerdi, insanlar. Düşünmek yorucuydu, evet ama fark etmediğimiz bazı şeyleri aklımızdan kontrol ederken doğruyu bulabiliyorduk. Düşünmek benim için güzeldi. Her gece yatmadan önce neler yaptığımı düşünür ve hata yapıp yapmadığımı kontrol ederdim. Dengesiz ve dikkatsiz tahammül edemediğim şeylerden sadece iki tanesiydi. Bende buna uyarsam kendime nasıl tahammül edecektim? Bu yüzden yanlışlarımı düzeltmeliydim.

Birini sevmek güzeldi. Hayatını ona adamak yada ne bileyim onu hayal etmek güzel olmalıydı. Ben sevgiyi böyle düşünürdüm. Güzel hissettiren biri olmalıydı. Tipinin, hangi iş yaptığının veya akıla gelecek daha bir sürü sebebin bir önemi yoktu. Hisler değerliydi.

Ki uçmayı öğretip terk ettiğinde kırılan kanatlarının sebebi olmak acı vericiydi. Birine kendinizi aşık ettikten sonra onu bırakamazdınız.

"Her şey bitti mi şimdi?" Jimin'in önündeki Nutella'yı kendime önüme çekip kaşığımı çikolatanın hazına daldırdım. Bir saattir Jimin'in evindeydim ve abur cuburları yiyerek deprasyonumuzu hızla devam ettiriyorduk. Sıkıntı içeren nefesini salıp dudaklarını dışa doğru büzmüştü.

"Hatalıyım ama kendimi nasıl affettireceğimi bilmiyorum," koca bir cips paketini açarak yemeye başladığında karşılık olarak diyecek bir şeyim yoktu. Daha önce bir sevgilim olmadığı için ayrılmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmiyordum. "Özür dilesen olmaz mı?" En basit yöntemi söyleyerek fikrini bekledim. "Belki olur ama çok ileriye gittim. Gönlünü almam gerekir," bıkmış bir şekilde nefesimi bırakırken minderimi geriye ittirip koltuğa yaslandım.

"Jimin, Jungkook'u mu seviyorsun yoksa Yoongi'yi mi? Bence önce bunu anla," kesin ses tonum düşüncelerini kesip bana bakmasını sağladığında kararlı bakışlarımı üzerinden çekmedim.  Çikolatayı tekrardan damağım ile buluşturdum. Cips paketini kenara bırakıp düşünceli bir edayla konuştu. "Jungkook'un canı cehenneme. Ben Yoongi'ye aşığım," kararlı ifadem ona yansıyarak o da net bir cevap verdiğinde başımı salladım. Sevdiği kişiden emin olduğuna göre devam edebilirdik.

"Aşık olduğun adamı senden dahabiyi tanıyamam. Ama bilirsin, benim arkadaşım sayılır. Sana yardımcı olacaksa hediye veya sürprizlerden hoşlanmaz. Daegu'luların kalbine giden yol yemektir. Senin de yapabildiğin en iyi şey yemek olduğuna göre?"

Jimin bir süre düşünüp kafasında toparlamış gibi bana döndüğünde cevabını bekliyordum.

"Sanırım, yapabilirim. Ama sen bunu nereden biliyorsun?"
Doğru, nereden bildiğimi merak etmiş olmalıydı. Başımı iki yana sallarken gülümsemiştim.

"Yoongi ile ilk tanıştığımız da öğrenmiştim," kaşlarını kaldırıp merakla baktığında gülümsedim. "Yine içmiş, apartmanda bağırarak komşuları rahatsız ediyordu. Bende rahatsız olduğumda çıkıp konuştum. Oradan tanıştık daha sonra arkadaş olduk. O akşam çok açtı ve cümle arasında "Güzel yemekler karşılığında herkesi affedebilirim" demişti."

Aklıma o günün anıları düşerken gülümsedim. O gün gerçekten ikimiz için de tuhaf bir gündü. Sebebini hala bilmediğim bir şeye üzgündü ve içerek biraz da olsa rahatladığını söylemişti. Sebebini sorduğumda cevap vermemişti. Bu yüzden üstüne gitmemiş, istediği zaman söylemesine bırakmıştım.

"Vay canına, Hyung. Tuhaf bir tanışmanız var," gülümseyerek söylediğinde başımı sallayarak onayladım. "Sizin ki çok daha değişik," bu sefer gülerek o onayladığında yüz ifadesi komikti. Yoongi'nin ntihar edeceği sırada açık kapıdan içeriye girmiş ve hayatını kurtarmıştı. Çok farklı bir tanışma hikayesiydi. Zihnimi derinlerinden çıkarak alnımın tam üzerinde hissettiğim ağrıyla başımı eğdim.

Pour Toujours | TaeJin √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin