Yılların değiştiremediği şeyler olurdu hayatımızda. Silip atmak istediğimiz anılar düşüncelerimizi kavrar ve çöpe atılmak için can atardı. Ama bilirdiniz çöpe atsanız da sizde izi kaldığını. O yüzden neyi çöpe atmaya çalışsam, rafa kaldırsam izleri sarardı, benliğimi. İşte bu yüzden bazen durduk yere ağlardım. Sebebi yoktu, aklıma gelir duygusallaştırırdı. Kendi kendine gülmek gibiydi.
Şimdi ise bütün çocukluğumun, gençliğimin baş düşmanlarından biri olan kuzenim karşımdaydı.
Annesi ve babası vefat edince bizimle kalmaya başlamış ve hayatımın resmen içine etmişti.
Ailem hiç bir zaman benim hayatıma saygı duymamıştı. Bunun sebebi ise gay olmamdı. Bunu bir öğretmenim fark etmişti ve aileme bildirdiğinde azıcık olan sevgi de gitmiş tamamen dışlanmaya başlanmıştım. Bu yüzden evi terk etmiş ve kendime farklı bir hayat kurmuştum.
Hiç bir şey kolay değildi. Çok acı çekmiştim, çok canım yanmıştı. Kendime bazen sorardım, yanlış mı yaptım diye. Ama her seferinde aldığım cevap gözyaşlarım oluyordu.
Doğrulup, telaşla ayağa kalktığımda yüzünde ki alaycı sırıtmayı bozmadan bana bakıyordu. Taehyung da yanımda durduğunda sanki her şeyi anlamış gibi güven vermek için tek kolunu belime sarmıştı.
"Hastane de ne işin var?" Sakin ama oldukça sessiz çıkan sesimle sorduğumda omuz silkti. "Babacığının her zamanki tahlilleri işte," umursamayan bir tonda açıkladığında hala onun için içimde oluşan endişeye lanet ettim. Beni tek kalemde silen adama -babama- acımamalıydım. Uzun zamandır bu hastalık ile uğraşıyordu ve tahlilleri için hastanelerde dolaşırdı. Karşılaşacağımızı tahmin dahi etmiyordum.
Taehyung'a göz ucuyla baktığımda dikkatle Haseok'a baktığını görünce yutkundum. Hiç iyi bakmadığını anlayabiliyordum. İkisinin arasında ki gerginliği yok etmek için dudaklarımı araladım.
"Geçmiş olsun. Hadi gidelim Taehyung," kolunu çekip elini tutarak çekiştirdim. Haseok rahat durmayacak bir şekilde bakıyorken daha fazla kalmasına izin veremezdim. Ki Yoongi'yi ziyaret etmemiz lazımdı.
Kapının önüne kadar getirdiğimde hiç bir şey sormaması tuhaftı. Belki de benim anlatmamı bekliyordur diye düşünerek sormadım. Kapıyı tıklattığımda içerden onaylı sesi alınca kapıyı açtım. Taehyung'u da beraberinde sürükleyerek içeriye girdiğimizde Jimin'in yatağın yanında ki koltukta Yoongi'nin elini sımsıkı tutmuş ve kızarmış gözleri bizi karşıladı. Yoongi ise her zaman yüzünde ki ezber ifadesi olan yorgun bakışlar ile bakarken daha demin ki olayı aklıma getirmemeye çalıştım.
Lanet olası adam resmen odaya girmişti ve Taehyung'un görmemesi için aptal bir yöntem seçmiştim. Onu öpmüştüm! Şu an aşık gibi davranıyor gibi gözüktüğümü de biliyordum.
Hala içimde ona karşı aşk gibi büyük bir duyguya ev sahipliği yapacak hisler yoktu. Ama bu öpüşme olayı ile işleri batırdığımı biliyordum. Nasıl toparlamam gerektiğini sonra düşünmeye karar vererek koltuğa Jimin'in yanına oturdum. Varlığımı belli etmek istercesine bacağına elimi koyup gülümsediğimde o da karşılık verdi.
"Bu intihar meselesi ne Yoongi? Bunu konuşmadık mı biz? Ne diye devam ediyorsun anlamıyorum bizi ne hale getirdin farkındasın, değil mi?"
Adamın söyledikleri kulağıma ilişince cevap verecekken bakışlarım Yoongi ile kesişti. Sert bir şekilde bakarak 'ne biliyorsan sus' dercesine bakınca dilime gelen tüm kelimeler geri yerine gitmişti."Üzerine gitme, Taehyung. Sonra konuşursunuz," Yoongi'nin ne kadar kötü bir durumda olduğunu görebiliyordum. Taehyung içindeki hala kendink gösteren korku ve endişe yüzünden ters bir şey söylememesi için susmasını sağladım. Bakışları bana dönünce sadece başını salladı ve Yoongi'nin diğer ucundaki koltuğa oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pour Toujours | TaeJin √
Fanfic- "Sonsuza kadar benimsin" ∞ *** -06.05.2018 , 05.12.2018- Kapak tasarım: @PittieLau