Hayatımızın her anı önemli ve değerliydi. Bunun için anılara saygı göstermeli, yaşatmalıydık. İyi olan anılarımızı her zaman düşünürken kötü olanları aklımıza bile getirmezdik. Fakat bu insanlar konusunda olunca aynı olmuyordu. Kötü olan kişileri daha çok ön planda tutuyor iyileri kenara atıyorduk. Bu oldukça saçmaydı. Kötü ve iyi ayrımında orta da kalan yine kendimiz oluyorduk.
Hayatım boyunca sevilmeyi merak etmiş ama ne hikmetse sadece sevmiştim. Ve bu duygu insanoğluna özel gelirdi. Ona bağlanır, bırakmazdık. Benim için Jaebum da bu saçma döngü de yer alıyordu. Onu sevmiştim. Çok sevmiştim. Bırakmak zordu bu yüzden az da olsa kalbimde yeri vardı. Şimdi bir anda karşıma çıkmış bütün düzenimi bozmuştu.
Onu unutmak için haplar kullanmış, hastanelere gitmiş ve bir sürü şey yaşamıştım. Tanrı aşkına, onu düşünmekten uyuyamıyordum, bile. Bir yıl boyunca ben bunları yaşarken onun umurunda bile olmamıştım. Nasıl davranacağımı bilmiyordum. Derin bir nefes alıp suyumdan bir yudum aldım.
Hepimiz masaya geçmiş ve yemeklerimizi yiyorduk. Namjoon bir şeyler anlatıyor ve sanırsam Jaebum ile Taehyung onu dinliyordu. Kulaklarım kapanmış gibi onları duyamıyor sadece yemeğimi yeyip oyalanmaya çalışıyordum. Bir süre sonra saygısızlık olduğunu düşünüp başımı kaldırıp Namjoon'un anlattıklarını dinlemeye çalıştım.
Başımı kaldırdığım an Jaebum'un bakışlarını üzerimde olduğunu görmüş sesli bir şekilde yutkunmuş. Arada Namjoon'a dönüp dinlediğini belirten mırıltılar çıkarıyordu. Başka bir tarafa bakıp incelerken tedirgin olduğum yüzümden belli oluyor olmalıydı. Başımı yanımda oturan Taehyung'a çevirdiğimde Jaebum'a ters bir şekilde baktığını görmüştüm. İşi kendisi almadığı için sinirlenmiş olmalıydı. Ona Jaebum'un kim olduğunu söylemeli miydim? Başımı iki yana sallayıp bu düşünceyi halının altına sürükledim. Belki daha sonra...?
Elimi dizimin üzerinden çekip bacağında ki bileğini tuttum. Bileğinin biraz üstünü tutarken tedirgin bakışlarımı ona gönderiyordum. Tutuşumla başını çevirdiğinde rahat olması için gülümsedim. İşe önem verdiğini biliyordum ama kendini bu kadar sıkmamalıydı. Jaebum'a öyle bir bakıyordu ki sanki düşmanıymış gibi... Tuhaftı.
"İyi misin?" Sessiz olmaya çalışarak fısıltıyla sorduğumda tuttuğum elimi kaldırıp kendi eline geçirmişti. Jaebum'a bakarak ellerimizi masaya koydu. Bakışlarımı ellerimizden çekip Jaebum'a çevirdim. Yan ağız sırıtıp suyundan içmiş ve gülerek Namjoon'a dönmüştü. Taehyung'un bunu neden yaptığını anlamazken umursamayıp Namjoon'un anlattıklarına döndüm.
***
Hoseok bu konular da uzman olmuş arkadaşına gitmiş ve Yoongi'nin ev adresini almıştı. Şimdi ise bir kapıya bir de zile bakıyor ne diyeceğini düşünmeye çalışıyordu. Kendini gaza getirerek zile bastığında açılmayınca gidecekken kapı açıldığında şaşkınlıkla oraya döndü.
Siyah eşofmanı, çıplak beyaz göğsü yüzünde ki yorgun ifadeyi siliyor, seksi bir görüntü kazandırıyordu. Siyah saçları dağılmış birkaç tutamı alnına düşmüştü.
"Buyrun?" Yoongi kısık ve ters bir sesle konuştuğunda Hoseok yutkunup konuşması gerektiğini anlamıştı. "Sana anlatmam gereken şeyler var, Min Yoongi. Jimin ile ilgili," Yoongi'nin kasları Jimin'in adı ile çatılırken eliyle içeriyi gösterip girmesini işaret etmişti.
Yaklaşık on dakika sonrasında hala konuşmayan Hoseok'a ters bakışlar atan Yoongi ne zaman konuşacağını merakla bekliyordu. Boğazını sesli bir şekilde temizlediğinde Hoseok başını yerden kaldırıp gözlerine sabitledi.
"Jimin seni sevgilisini kıskandırmak için kullanıyor."
Bir çırpıda söylediğinde derin bir nefes verip rahatlamıştı. Yoongi'nin doğuştan kısık gözleri daha çok kısıldığında karşısında ki tanımadığı çocuğun söylediğine anlam veremiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pour Toujours | TaeJin √
Fanfic- "Sonsuza kadar benimsin" ∞ *** -06.05.2018 , 05.12.2018- Kapak tasarım: @PittieLau