Yaptığımız her şey bizim sorumluluğumuz altındaydı. Eğer yapacağımız şeyden emin değilsek yapmamalıydık. Çünkü daha sonra yüzleşmek istemediğimiz şeyler ortaya çıkabilirdi. Ki bu en büyük korku değil miydi zaten? Bir şeyi yapmadan önce üç kere düşünmeyi geç doğru sonuca varana kadar düşünmeliydi. İnsanların en büyük hatası da buydu zaten; düşünmeden hareket etmek.
Karşımda duyacağı iki kelime ile hayatı değişecek sevgilime başımı salladım. Öğrenmek istememesi normaldi. Yoongi ve doktorun yanına gittiğimde doktorun düşük yüz ifadesiyle az da olsa rahatlamıştım. Ölmese bile felç kalsa yine iyiydi. En azından bize bulaşamazdı.
"Yani anlayacağınız biz odaya alacağız ama iyileşmesine ihtimal veremeyiz. Bugün kalacak hayati tehlikesini atlatırsa iyileşmesine yardımcı olabiliriz. Şu anlık bizden bu kadar gerisi hastanın elinde. Odaya alındığında görebilirsiniz eğer uyanırsa," doktor güzelce anlattığında eğilip selam vermiştim giderken. Yoongi elini saçlarından geçirdiğinde ona bakmıştım. "Planın var mı?" Düz bir ifadeyle sorduğumda tek gözünü kapatmıştı. Düşünür gibi mimiklerini oynatırken bir planı yoksa işlerin daha beter olacağını anlaması lazımdı.
"Uyansın hele bir, o zaman ben konuşacağım. Uyanmazsa hapisi boylayabilirim çünkü," Yoongi rahat ifadesinden ödün vermeden konuştuktan sonra Taehyung'un yanına gitmişti. Birkaç şey söyledikten sonra çıkışa doğru ilerlediğinde Taehyung'un yanına oturmuştum. Benden cevap bekliyordu.
"Hayati tehlikesi devam ediyormuş ve iyileşmesine de bir ihtimal var," doktorun söylediklerini özet geçerken ölmediğini anlayınca başını duvara yaslamıştı. Soluklu bir nefes verip başını kaldırmadan bana baktığında ne yapacağımı bilmeyen vaziyetle ona bakıyordum.
"Görüyorsun değil mi? Ölse başımıza bela, ölmese başımıza bela. Acaba karakter değişikliliği mi olması lazım, hm?" Bana ruhsuz bir şekilde gülümseyerek baktığında bu ifadesi kanımı çekiyordu. Ruhsuz psikopatlar gibi sırıtıyordu karşımda. "Ne karakterinden bahsediyorsun, Taehyung?" Kaşlarımı çatarak sorduğumda yan ağız sırıtmıştı bu defa. Gittikçe sinir bozucu olduğunun farkında değildi. Bir katil gibi davranmamalıydı. Kendine zarar vermesinden korkuyordum.
"Diyorum ki, eğer o ölmüyorsa en sevdiği kişiye bulaşılmalı." Yüzüme doğru yaklaştığında donmuş gibi ona bakıyordum. "O ölmüyorsa üvey annem ile tanışma vaktim gelmiş demektir."
***
Hoseok ellerini ceketinin cebine koyduğunda Jungkook gözlerini kırpmadan onu izliyordu. Havalar soğumuştu ve anladığı kadarıyla Hoseok soğuğu sevmiyordu. Çünkü dışarıya çıktıklarından beri homurdanıyordu. Jungkook daha fazla dayanamayıp soğuktan burnu kızarmış çocuğa küçük bir öpücük kondurup geri çekilmişti. Kırmızı burnunu öpen çocuğa karşılık başını şaşkınca kaldırmıştı.
"Hey aniden öpme," içinde kıvılcımlar tam aksini istese de bunu söylemeye cesareti yoktu. "Tamam bir dahakine öpeceğim zaman izin alırım," Jungkook alayla karşılık verdiğinde gözlerini devirmişti. "Arabayla gitmek varken neden yürüyoruz?" Hoseok mızmızlanarak konuştuğunda Jungkook gülerek oflamıştı. Çocuğun kendini bıktırmaya çalışıyordu. Bunu anlamıştı. Fakat istediğini ona vermeyecekti. "Çünkü böyle daha güzel," gülümseyerek baktığında Hoseok burnunu kırıştırarak yüzünü ekşitmişti.
"Bari nereye gittiğimizi söyle," evet Hoseok nereye gideceklerini bilmiyordu. Jungkook sabahın köründe kahvaltı ettirtmiş ve dışarıya çıkarmıştı kendisini. "Jin ile barışmak istiyorsun, değil mi?" Bir anda sorusuyla cevap veremezken usulca başını sallamıştı. "Tamam işte yerlerini öğrendim. Seni de oraya götürüyorum," Hoseok'un gözleri hızla açıldığında dili tutulmuş gibiydi. Bu kadar hızlı olmasını beklemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pour Toujours | TaeJin √
Fanfic- "Sonsuza kadar benimsin" ∞ *** -06.05.2018 , 05.12.2018- Kapak tasarım: @PittieLau