3 | "Sana ihtiyacım var"

2K 186 39
                                    

Gözlerimin üzerinde hissettiğim güneş ışığına rağmen inatla gözlerimi daha sıkı kapattım. Sabah güneşinin yüzüme vurmasını sevmiyordum. Yatakta sağa sola dönerken bir anda duraksadım. İş... Yine işe geç kalmıştım! Hızla yataktan kalkıp odada ki banyo da rutin işlerimi hallettim. Telefonumu elime aldığımda iki saat geç kaldığımı görmemle ofladım. Dün de geç kalmıştım ve git gide sorunsuz biri olmaya başlamıştım. Ama bunun bir sebebi var ise o da Kim Taehyungdu! Konuşması ve tavırları ile aklımı karıştırıyordu. Zaten çekici bir çocuktu ve ister istemez gören herkes ondan hoşlananabilirdi. Düşüncelerim ile kıyafet olarak bu günlük spor şeyler seçip aşağıya indim. Taehyung ile karşılaşmadan evden çıkarsam günüm çok daha iyi geçebilirdi.

"Jin!"
Arkamdan duyduğum ses ile gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Gerçekten son günlerde çok büyük bir günah işlemiş olmalıydım. Yoksa bu kadar talihsizliğin başka bir anlamı olamazdı. Jimin'i son zamanlarda çok mu azarlıyordum acaba?

"Efendim?" Arkamı dönmeme gerek kalmadan onu yanımda hissetmemle gözlerimi açıp samimi olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümsedim. Kare gülüşünü dudaklarına yerleştirip  "Seni bırakmamı ister misin?" Diye sorduğunda anında başımı olumsuz anlamda salladım. "Yok ben kendim giderim. Sen keyfine bak, lütfen," geçiştirmek istercesine konuşup siyah şapkamı kafama taktım. Hava dengesizdi. Dün çok soğuk iken bu fazlasıyla sıcaktı. "Kahvaltı yapmadım senin ellerinden yemek istiyorum. Birlikte gidelim," bir şey dememe fırsat vermeyip dışarda ki siyah arabasına ilerlediğinde tekrardan oflayıp dış kapıyı kapatarak peşine takıldım.

***

"Sen istediğin masaya otur bende siparişini getireyim."
Ona masaları gösterip telaşlı halimle gülümsedim. Bana başını salladığında etrafa göz atıp mutfak kısmına geçtim. Müşteriler dolmuştu bile. Jimin'in yanına gidip pişirdiği yemeğe bakarken "Geç kaldım ama bir sorun yok, değil mi?" Diye sordum. Başını kaldırıp omzunun üstünden bana baktığında kafamı çektim. Ve arkasından uzaklaşarak tezgaha yaslandım. Jimin de çok yalaka bir çocuktu ve herkese yavşayan bir tipti. Bana bile... (Ah, JinMin kalbim djajs)
"Şef sen bu aralar sevgili yaptın diye işe de geç gelmeye başladın. Hayır anlarım da her gün geç kalacaksan biz ne yapacağız?"
Kaşlarımı çatıp yine ne saçmaladığını anlamayarak ona baktım. Sırıtıp tavada pişirdiği sığır etine döndü.

"Dün ki zengin müşterilerimizden bahsediyorum. Şu kahverenginin saçında ilah gibi durduğu olandan. Tanrım, çok yakışıklıydı! Jungkook olmasa yavşardım."
Pişkin bir şekilde konuşurken dediği şeyle gözlerimi kıstım. Bu çocuk gerçekten terbiyesizliğinden bir gram kaybetmeyecekti. Güya sevgilisi vardı!

"Bu yavşamamış halin mi, Jimin. Terbiyeli konuş lütfen. Adam şu an burada kahvaltıya geldi." Jimin pişirdiği yemeği bırakıp bana hızlıca döndüğünde ani refleksi yüzünden gözlerimi kırpıştırdım. "Tanrım ciddi misin? Yalvarırım ben kahvaltısını hazırlayayım. Servisi de yaparım," birden yükselen moduna anlam veremezken umursamayıp omuz silktim.

"Ne yapıyorsan yap. Ve o benim sevgilim falan değil. İstediğin gibi takılabilirsin."
Minyeon'un yanına gidip yaptığı-yapamadığı- ete göz attım. Yemek yapmayı bilmiyordu ama paraya ihtiyacı olduğu için çalışmasına izin vermiştim. Okutmakta olduğu bir kardeşi vardı. Yardım etmesem içim rahat etmezdi.

Minyeon geri çekildiğinde gülümseyerek spatulayı aldım ve etleri ters çevirdim. Arkamdan gelen Jimin'in eğlenceli melodisi gülümsememi sağlamıştı.

Etleri piştiğine emin olduktan sonra ocağı kapatıp servis tabağına özenle yerleştirdim. Ülkede ki herkes sabah menüsü olarak ağır yemekler seçse de ben hafiften yanaydım. Sabahları et yiyenleri hiç bir zaman anlamamıştım.  Tabağı servis tezgahına bırakıp zile bastım. Garsonlar ve aşçılar olarak her zaman tam ekip çalışmıştık. Ve bu uyumu yakaladığım için kendimi gururlu hissediyordum.

Pour Toujours | TaeJin √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin