kitabın kapağını kapatırken gözüm fotoğrafa dalmış bir şekilde gülümsüyorum.
sanırım artık sayfaların arasına yeni fotoğraflar koymalıyım.
sandalyeden kalkarken duvarda asılı olan saate bakıyorum.
öğle vakti.
birkaç gündür görüşmemiştik. kolyen o günden beri boynumda.
anahtarı alarak evden çıkıyorum.
yol boyu yürürken orada değilsen bile gelmeni diliyorum.
caddeye yaklaştığımda kenarda açılışı yapılan restaurantı görüyorum.
adımlarım kısa süre duraksıyor fakat sonra koşar adımlarla kitapçıya varıyorum.
yoksun.
bu sefer beklerken camda sergilenen yeni kitaplara bakıyorum. oldukça güzel ve fazlalar.
dakikalar birbirini kovalıyor. sonra, "jimin!" diye bir ses duyuyorum.
başımı çevirip baktığımda gülümseyerek yanıma geliyorsun. oldukça mutlusun.
"sanırım artık yürüyebileceğim!" diye devam ediyorsun. "inanmıyordum ama doktorlar sağlık durumumun mutlu olursam iyi olacağını söylemişti."
sevinçten ne yapacağımı bilemiyorum ellerim saçlarımda kısa bir süre dolanıyor. daha sonra omuzlarına dokunuyorum. başımı yüzüne yaklaştırırken, "bu.. bu harika jungkook!" diyorum. "seni daha fazla mutlu etmek için elimden geleni yapacağım."
gözlerin dolu dolu ama yıldızlar her zamanki ait oldukları yerde parlıyor.
aramızı sessizliğin bölmesine izin vermeden, "aç mısın?" diye soruyorum. "yeni bir yer gördüm, oraya gidelim."
olumlu anlamda başını sallarken, "gidelim," diyorsun.
sandalyenin demirlerini kavrarken, "bunu kutlamalıyız." diyorum. sonra yeni açılan restauranta doğru ilerliyoruz.
seni dikkatlice merdivenlerden çıkartıyorum ardından boş olan masalardan birine oturup menüleri elimize alıyoruz.
biz birbirimizle yemekleri tartışırken yanımıza garson geliyor ve siparişlerimizi alıyor.
"ah, birde su alabilir miyiz?" diyerek siparişi tamamlıyorum.
dudaklarının daha fazla kurumasını istemiyorum.
sonunda yemekler önümüze geliyor ve başlaman için sana işaret veriyorum.
"bakarsan yiyemem ki.." diyorsun hemen.
elime çubuğumu alırken kıkırdayarak cevap veriyorum. "pekâlâ hadi yiyelim."
yemek boyunca güzel sohbetlerde bulunuyoruz. sanırım artık kalbim bu duruma alışıyor.
ellerim heyecandan buz kesmiyor, kalbim delicesine kulaklarımda atmıyor.
ama sana olan sevgim günbegün artıyor.
sanki senin sayende kalbim tüm kötülüklerden arınıyor.
düşüncelerimle savaşırken bir yandan seni dinlemeye devam ediyorum.
eskiden yaşadığın komik bir olayı anlatıyorsun.
konuşman bittiğinde, "hey, hey, hey.." diyorum. elim cebimdeki telefonuma kayıyor. "resim çekinelim mi?"
önce hayır diyecek gibi oluyorsun fakat ardından kabul ediyorsun.
kamerayı açıyorum. resmimizi çekerken yüzünü ekranda görmek yüzümdeki gülümsemeyi çoğaltıyor.
çekindiğimiz resme bakarken soruyorsun, "bunu kitabın için kullanacaksın değil mi? sayfaları kaybetmemek için?"
"evet," diyorum. "öyle yapacağım."
yüzüme anlamlı bir şekilde bakarken gülümsüyorsun.
biliyorum ki, aklımda ve kalbimde ne varsa onlara sahipsin. bunu bana aramızda şuana kadar oluşmuş derin sessizlikler söyledi. çünkü biliyordum, dudaklarımız yerine gözlerimize yansıyan kalbimizle konuşuyorduk biz.
✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stars fall when you smile ' jikook
Short Storyölümlerini ve yaşamlarını birbirine adamış olan iki gencin hikayesi. "hâlâ acı çektiğini biliyorum, belki dindiremem ya da saramam onları ama izin ver; gülümsemeni koruyayım. çünkü sen güldüğünde, gökyüzündeki yıldızlar işte buraya, kalbimin en deri...