24.08.17
kastane renkli saçlara sahip olan derin bir iç çekti. yalnız başına, jimin ile önceden geldikleri tepedeki bankta oturuyordu.
yüzü durgun, aklı düşünceliydi. gözlerinde ne olduğu belirsiz kırıntılar vardı.
belki bir umut, belki de bir sesleniş.
sabahın serince esen rüzgarına karşı gözlerini kapattı. ağustos ayının sonlarında böyle bir esinti yakalamak neredeyse imkansızdı.
rüzgar dinesiye kadar bir müddet bekledi.
keşke bu esinti aklındaki düşünceleri de uzaklaştırabilseydi.
sonra gözlerini açtı. kucağında kavuşturduğu elleri titriyordu. bacaklarına baktı, oradan ayaklarına kadar iliştirdi gözlerinin koyusunu. ayakları yere basıyordu, bir sandalye yerine bankta oturuyordu.
yalnızdı.
jimin' e haber vermemişti bu sefer. aslında tedavim var diyerek, sandalyeden kurtulduğu zamanlar hep buraya, manzaralı tepeciğe gelirdi. kendisiyle yalnız kalır, içindekileri bastırmaya çalışırdı. kararlıydı lakin bir o kadar da çaresizlik sarmıştı bedenini. boğazında delicesine hissettiği eller, son günlerde gülümsemesine engel oluyordu. ama az kalmıştı, bunlardan kurtulacaktı.
en azından, öyle umuyordu.
asıl onu uçuruma iten şey, bunu nasıl gerçekleştirecekti?
sonra aklına lunapark gecesinde jimin ile yaşadıkları geldi.
sessizlik sarmıştı yine aralarını. ikisi de konuşmamıştı. bu hep olurdu; ama bu sefer ki çok farklıydı. jungkook, düşündüğü şeylerin gözlerine yansımamış olmasını diledi. jimin'in gözlerine bakarken içinin burulduğunu, kalbinin acıdığı; aklının ona durmadan oyunlar oynadığını, bilmesin istedi.
birçok şeyi saklamak zorunda kalmıştı. bunun dışa yansımamış olmasını diledi ama biliyordu, her şey o an anlaşılmış ve bitmişti.
buna rağmen lunaparka giderek eğlendikleri zamanı hatırladı. böyle bir sessizlikten sonra uzunca yürümüş, beraber güzel vakit geçirmişlerdi.
güneş yüzünü bulutların arkasından kurtulup gösterdiğinde, kestane saçlının yanaklarına ılık yaşlar usulca dökülüverdi.
jungkook yavaşça bacaklarını kaldırdı ve bedenini banka iyice yerleştirirken dizlerini kendine doğru çekti.
yaşadıkları her olay gözlerinin önünden geçiyordu. her defasında kalbi jimin'i düşündüğünde delicesine hızlanıyor lakin düşünceleri bedenini esir aldığında aşk bunun yerini acıya bırakıyordu.
kestane saçlı, cılız omuzları sarsılırken hıçkırdı. yüzünü, dizi ve kolları arasına gizlemişti.
etrafta kimsecikler yoktu lakin jungkook, ağladığını kimsenin görmesini istemeyen bir çocuk misali ağlıyordu.
çenesi titremeye başladığında titrek bir nefes aldı.
ona bağlanmıştı.
şimdi bile jimin'e ihtiyacı vardı. ama biliyordu ki, o olursa bunu asla yapamazdı. ona olan sevgisi yüreğini yumuşatır, aklını çelerdi.
kestane saçlı genç jimin'i gördüğünde ölemezdi.
o an neler olduğunu umursamadı. sadece bedeni yorgun düşüp, gözleri acıdan canını yakasıya kadar ağladı.
kendini hazır hissetmiyordu.
korku tüm bedenini ele geçirirken o sadece, jimin' i diledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stars fall when you smile ' jikook
Short Storyölümlerini ve yaşamlarını birbirine adamış olan iki gencin hikayesi. "hâlâ acı çektiğini biliyorum, belki dindiremem ya da saramam onları ama izin ver; gülümsemeni koruyayım. çünkü sen güldüğünde, gökyüzündeki yıldızlar işte buraya, kalbimin en deri...