ellerim heyecandan buz kesiyor. seninle buluşmak için randevulaştığımızı hatırlamak yüzümde güller açtırıyor.
kitapçının yakınlarındayım, yolda yürüyorum. sokağın kenarında çiçek satan orta yaşlarda bir kadın var.
yoldan gelenlere seslenerek yeni çiçeklerin geldiğini söylüyor.
tezgahına doğru yaklaşıp gözüme kestirdiğim bir demet çiçeği alıyorum.
parasını öderken kadın bana bakarak, "iyi seçim delikanlı!" diyor.
teşekkür eder bir vaziyette hızlı adımlarla oradan ayrılıyorum.
kitapçının önündeyim. henüz gelmemişsin.
birkaç dakika etrafımda dolanarak seni bekliyorum.
sonra caddenin ucundan burnu gözükmüş sandalyenle bana doğru geliyorsun.
elimdeki çiçeği arkama saklıyorum hemen.
sana sürpriz yapmak istiyorum.
görmemiş olduğunu diliyorum içimden.
sonunda önümde sandalyeni durdurduğunda tekerlerin frenini kapatıyorsun.
öylece seni izlerken gülümseyerek bekliyorum.
sonra başını kaldırıp gülümsememe karşılık veriyorsun.
yüzün her zamanki gibi pürüzsüz. aynı güneşin altındaki bir deniz gibi parlayıveriyor.
"merhaba," diye söze başlıyorum. "bugün nasıl hissediyorsun, jungkook?"
"merhaba," diyerek cevaplıyorsun hemen. utanman günbegün azalıyor gibi.
"iyi hissediyorum. peki sen?"
"bende öyle," derken dizlerimi tekrar kırıyorum. boyumuz eşitlendiğinde arkama koyduğum çiçeği çıkartıyorum. sana doğru uzatırken, "senin için.." diyorum.
duraksıyorsun.
anlaşılan bana doğru gelirken hediyemi görmemişsin.
sonra yıldızlar düşüyor gönlüme bir bir. gülüşün o kadar güzel ki kalbimin kapıları kırılmaya yüz tutuyor.
çiçekleri yavaşça elimden alarak burnuna doğru götürüyorsun. kokluyorsun bir iyice.
ama onları tutarken ellerin titriyor.
merak ediyorum, yoksa bu heyecandan mı oluyor?
"çok teşekkür ederim," diyorsun mutluluktan dört köşe olmuş bir çocuk edasıyla. "çiçekleri çok seviyorum."
gözlerinin içi parlarken ellerine uzanıyorum. ve tuttuğun demetin içinden bir çiçek çıkararak kulağının arkasına yerleştiriyorum.
yüzüne doğru bakarken gülüyorum.
ama gözlerim kısılmasına rağmen büyüleyici güzelliğini görebiliyorum.
sonra elini saçına atıyorsun. çiçeği hissetmiş olmalısın ki ellerin yüzünü kapatırken utandığını anlıyorum.
elini yüzünden çekerken yerimde doğruluyorum. "hadi gidelim. güzel bir yer biliyorum."
cevap vermiyorsun ama yine de kabul ettiğini anlıyorum.
tekerlerin frenini kaldırırken ellerini kucağında koyuyorsun. sonra dizlerinin üstündeki kitabı görüyorum.
nasıl olur da daha önce fark edemedim?
o kitabı yine yanına almıştın.
gülümsemem yüzümde yayılırken soğuk demirleri ellerimle kavrıyorum.
ve seninle beraber oldukça uzun bir zaman ilerliyoruz.
yol boyunca konuşmuyoruz ikimizde.
biliyorum aslında; konuşacağımız birçok şey var.
💐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stars fall when you smile ' jikook
Short Storyölümlerini ve yaşamlarını birbirine adamış olan iki gencin hikayesi. "hâlâ acı çektiğini biliyorum, belki dindiremem ya da saramam onları ama izin ver; gülümsemeni koruyayım. çünkü sen güldüğünde, gökyüzündeki yıldızlar işte buraya, kalbimin en deri...