15

162 16 3
                                    

bugün kitapçının önüne tekrar gittim, jungkook.

seni cılız bedeninle tekerlekli sandalyede göreli dört ay geçti.

dört aydır, kalbimde kocaman kapanılamaz bir yer açtın; ve orayı doldurdun.

sanki baştan aşağı bana sahipsin.

kalbime mesela. ruhuma.

sanki sen olmazsan yaşayamazmışım gibi.

nefes alamazmışım gibi..

çünkü jungkook, ben kalbimi sana verdim.

anlıyor musun?

seninleyken yüreğimde yeni filizlenen gonca, güle dönüşüyor.

ama sen benden uzaktayken..
işte içimdeki her şey kuruyuveriyor.

şimdi de olduğu gibi.

yoksun.

benden uzaktasın.

neredesin bilmiyorum.

kaç gündür senden haber alamadım. nerelerdesin?

kalbim acıyla kavrulurken derin derin nefesler alıyorum.

bu nefesler sensizken yüreğime batıyor, bedenime ağır geliyor; taşıyamıyorum.

ellerim ceplerimde başım yere eğik yürüyorum.

gözlerim sadece ayaklarımı görüyor.

boş kaldırımda yalnız başıma adım adım ilerliyorum.

aklım hiç susmuyor.

nedense, sana bir şey olacakmış gibi hissediyorum.

ilk defa böyle hissediyorum.

korkuyorum.

ellerim ceketimin cebinde titriyor.

bu, korkunun nasıl da esiri olduğumu ortaya çıkarıyor.

sonra çaresizlikten boğazım kuruyor.

aradığım hiç bir yerde yoksun, kook.

hastanede, kitapçıda, kütüphanede, parkta, sahilde..

yoksun.

merak ediyorum. yoksa benden kaçıyor musun?

sandalyeye mahkumken yapmak istediğin bu muydu yoksa?

ayaklarına sahip olup tekrar yürüdüğünde bana gelemeyecek oluşun muydu?

ılık göz yaşlarım yanaklarımdan teğet geçerek ayakkabımın ucuna damlıyor.

burnumu çekiyorum.

sonra başımı yerden kaldırıp gökyüzüne çeviriyorum.

o an gözlerim kapalı, sadece seni diliyorum.

stars fall when you smile ' jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin