Biliyorum aşırı kısa ama ancak vaktim bu kadarına yetti. Hem, belki de uzun uzun seyrek bölümler atmam ama bu şekilde kısa kısa ve daha sık bölüm atabilirim. Çok fazla umut vermek istemiyorum şayet yapmam gereken daha bir sürü ödevim var ve sayfaları aralamak bile kusmak istememe neden oluyor 🤮🤢 Ara verildi kısmını henüz kaldıramayacağım çünkü henüz bunlar sadece düşünceden ibaret yapabilecek miyim bilemiyorum... Sorularınızı yorum olarak belirebilirsiniz çok fazla spoi vermeden cevaplamaya çalışacağım.
Hepinizi çoook seviyorum bol öpücükler...💋💋💋💋❤❤Egemen olayının şoku ile sabaha kadar uyuyamamıştım. Yine. Kahvaltı için yataktan çıktığımda yüzümü yıkamayı bile düşünememiştim. Aklım hala yine görüşeceğiz... cümlesindeydi. Ve rahatsız edici bir şekilde bunun olacağını hissediyordum.
Suratım beş karış masaya oturdum. Her ne kadar Tony'nin -Evet kabullendim. Ne olmuş?- dikkatini çekmek istemesem de yüz kaslarım bilinçsizce yer çekimine yenik düşüyordu. "Hey..." başımı tabaktan kaldırdım ve yine gözünden hiç bir şey kaçmayan Tony'ye ölü balık gibi baktım. Ne olduğunu soracağını bildiğimden ağzını açmadan konuştum. "Dün gece odamda biri vardı." Boğazına kaçan lokmadan bundan haberi olmadığı belli oluyordu. Haberi olmadığını bilsem de içimdeki şüpheci kısım henüz şimdi tatmin olmuştu. "Kim?" Çatalımla tabağımdaki peyniri didikledim. "Hani şu... Imm... bilemiyorum onu hiç gördün-..." "Şu barda konuştuğun çocuk mu?" "Gördün demek. Evet, o." Kaşlarını çattı. "Hoşlanmamıştım zaten. Ayrıca..." kararsızmış gibi bekledi. "Ne?" dedim bezgince. Tüm bu olanlardan gerçekten bıkmıştım. "Bir yerlerden tanıdık geliyor." Bu sefer ben çattım kaşlarımı. Bir süre sessizce tabanlarımızdaki yemekleri yedik. "Onu... nereden tanıyor olabilirsin ki?" Başımı salladı olumsuzca. "Bilmiyorum. Ama bir yerlerde gördüğüm kesin." Huzursuzca yerimde kıpırdandım. Bu işin altından iyi şeyler çıkmayacağı kesindi. Birkaç dakika boyunca tek ses çatal bıçak sesleri oldu. Neden bilmiyorum ama konu açma zorunluluğu hissederek -sanki suç işlemişim gibi hissederek- ayrıca içimdeki merakı gidermek için boğazımı temizleyip bir türlü ağzıma giremeyen peyniri didikleme işlemine devam ederek sordum. "Bayan Potts geliyor galiba yarın?" Ufak bir göz teması kurup yemeğine devam etti. "Hala tedirgin olduğunu söyleme bana?" Dudağımı ıslattım. "Tedirgin değilim." Yalan. "Sadece... kendimi rahat hissetmiyorum onun yanında." Bir bakış daha. "Benim yanımda nasıl hissediyorsun peki?" Rahat, serbest, biraz şüpheli... ama hepsinden önce, Güvenli... Söyle ona. Gözlerimi masada gezdirdim. "Imm, daha iyi." Bu sefer yüzünün tamamını bana çevirdi. "Cevap vermeden önce sessiz kalman ve konuşurken düşünmen bu konuda dürüst olmadığını ve gerçek düşüncelerini sakladığını gösterir." Önce inkar edecek gibi oldum ama sonra kaşımın birini hafifçe kaldırıp göremeyeceği şekilde hafifçe tebessüm ettim. "Yalan olduğunu da söyleyemezsin..."
Kahvaltıdan sonra her zamanki gibi o garaja ben odama çıktım. Gitmeden önce yerdeki ayna kırıklarına dikkat etmemi her günsonu gelen temizlikçilerin halledeceğini söyledi. Ben de odama çıkıp telefonumdan izleyeceğim filmler listesini açarak bir kaç film izledim.
Tam 6 saattir yatakta film seyrediyordum ve yatağın bir o yanına bir bu yanına yuvarlanıp pozisyonumu değiştirmekten yorulduğum kadar karnım da acıkmıştı. Filmi dondurmadan yürürken de izlemeye devam ettim. Merdivenlerde yine düşme tehlikesi geçirdim ama, olsun en heyecanlı yerindeydim. Filmin türü gerilim-aksiyon olduğundan dolayı ben de ister istemez biraz gerilemiştim. Etrafımı daha iyi duymak için kulaklığın birisini çıkarıp mutfağa girdim. Rafları çekingence karıştırırken filmde de ani gelişen olaylar başlamıştı. İyice gerilip arkamı bakma ihtiyacıyla başımı geriye döndürdüm. Ve tabi ki kimse yoktu. Yine de Egemen olayından dolayı hala endişeliydim. "Jarvis?" "Evet efendim?" "Şey... dün odamda birisi olduğunu fark etmişmiydin?" "Hayır efendim. Dün henüz bulamadığım bir sebepten dolayı sistemim kısa bir süre arızalanmış." Kaşlarımı çattım. Tony bunu fark etmemiş miydi? "Peki o saatlerde Tony neredeydi?" "Kayıtlarıma göre arıza başlamadan önce ve arıza başladıktan sonra Bay Stark atölyesindeymiş." Atölyede dikkatini bu kadar dağıtacak ne yapıyor olabilirdi ki? Görmeden bilemezsin... Boşuna uğraşma oraya Tony'nin izni olmadan girmem. Hem girmemi istemiyorsa... girmemi istemiyordur. Ya da görmeni istemiyordur? "Susar mısın artık?" Kendi kendime söylenerek raflardan birinde bulduğum kutu gevreği kaseye döktüm. "Sağlıklı beslenmelisin." Duyduğum sesle irkilip ağzımdan küçük bir çığlık kaçırdım. Öyle her şeyden korkan birisi değildim ama son zamanlarda çok fazla şey yaşamıştım ve bu de beni oldukça tedirgin birisi yapmıştı. Önüme baktığımda tezgahın üzerindeki kasenin paramparça olduğunu gördüm. Kırıklardan birisi de elimin üzerine saplanmıştı. Anlaşılan oldukça derin kesmişti çünkü çok fazla kan akmaya başlamıştı. "Tanrım, iyi misin? Korkutmak istememiştim." Tony hızlıca yanıma gelip elimi tuttu. "Birşey yok sadece bir kesik." Cevap vermeden mutfağın diğer ucundaki dolaplardan birini açtı. Pamuk bez ve alkol çıkardığında başka hasar var mı diye mutfağa göz gezdirdim. Görünürde bir şey yoktu. Yanıma gelip elindekileri tezgaha bıraktı. "Bakayım." Elimi almasına izin verip dudaklarımın arasından bir nefes bıraktım. Kesiği temizlemeye başladığında gözümde benim onun yarasını temizlerinki gün canlandı. Silkinip kendime geldim. Dahafazla düşünürsem gözlerimin dolacağını tahmin edebiliyordum. "Geldiğini fark etmedim." Alkolü tezgaha bırakıp yüzüme baktı. "Ne düşünüyordun?" Kaşımı çattım. "Bu nerden çıktı ki?" Gözlerimin içine baktı. Sanki düşüncelerimin röntgenini çekiyormuş gibi hissettiğim için dikkatimi elimdeki yaraya verdim. Biraz duraksasa o da bezi alıp elime sarmaya başladı. "Seslenmiştim aslında. Her ne düşünüyorsan sesimi duyamayacak kadar ilgini çektiği kesin." Sargı bezini küçük bir filteke ile tutturdu. Fakat hala elimi bırakmamıştı. Atölye meselesini düşündüğümü söylemeyecektim elbette. Elimi çekip arkamı döndüm. "Film izliyordum. Anlaşılan çok kaptırmışım kendimi." Cevap vermedi. Gerilen omuzlarımı gevşetmeye çalışarak mutfaktan çıkıp odama döndüm. Tüm iştahım kaçmıştı bir anda. Zekiydi. Bu da daha fazla gerilmemi sağlıyordu. Ondan bir şeyler saklamak için süper zeki olmam gerekirdi. Bunun ileriki zamanlarda bana getireceği dezavantajları düşünemeye çalışarak yatağa oturdum. Derin bir of çekip yine yuvarlanma seansıma geri döndüm.
Biraz çizim yaptıktan sonra -bir kaç sayfa dolusu- sıkılıp aşağıda televizyon izlemeye karar vermiştim ki telefonuma gelen bildirimle vazgeçtim. 'Naber güzellik?' "Hangi yüzle hala mesaj atıyor ki bu diye söylenip telefonu uçak moduna aldım biliyordum numarayı engellesem de bir şekilde başka bir yerden bana ulaşacaktı. En iyisi yok sayıp cevap vermemekti. Tony'ye hala söylemek istemiyordum. Basına zaten bin tane dert açmıştım bir de bunu düşünmesini istemiyordum. Biraz boş boş oturduktan sonra gözlerimi ovusturup kabuslarıma geri dönmeye karar verdim. Gerçekten eğer Tony beni burada bir okula ya da koleje ne haltsa vermeyi düşünüyorsa bunda acele etmeliydi yoksa düşünmekten ve işsizlikten delirecektim! En azından küçümsediğim derslerle kafamı dağıtabilirdim.
Oy vermeyi unutmayın...❤💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STARK'IN VARİSİ -Ended-
Fanfiction"Kahve ister misin?" Cevap vermeme fırsat tanımadan zırh mutfağa dönmüştü bile. "Gel hadi." Mutfaktan içeri girdik. Yani ben ve zırh. Sandalyelerden birini geriye çekti. "Otur." Sandalyeye oturup zırhı izledim. Kahve makinası çalışıp içine kahve atı...