Çoook uzun bir aradan sonra buradayım...
sizi seviyorummm!! Umarım beğenirsiniz bölümü.
İyi okumalar...❤❤Uyandığımda boğazımda iğrenç bir tat hissedip öksürerek yatakta doğruldum. Banyoya girdim ve kısa bir duş aldım. Havluya sarınıp tekrar odama döndüğümde temiz kıyafetlerimin yıkanmakta olduğunu fark edip kısa bir sinir krizi geçirdikten sonra yapacak başka bişey olmadığını düşünüp kapıyı ığdırarak koridora bir göz attım. Ardından derin bir of çekip kafamı yukarı kaldırıp ne yapacağımı düşünmeye başladım. Buradan sessizce çamaşır odasına gidebilseydim ki bu imkansız birşeydi çünkü evin içinde kaybolmadan kendi odamı bile zor buluyordum. Dişlerimi sıkıp kafamı indirdiğimde göz göze geldiğim kişi yüzünden boğazıma tırmanan çığlığı bastırmak zorunda kaldım. Pepper karşımda ne yaptığımı sorgularcasına şaşkınlık ve gerginlik arası olduğunu tahmin ettiğim bir şekilde bana bakıyordu. Dudağımı dişleyip boğazımı temizledim ve neredeyse fısıltı sayılacak bir sesle "Temiz kıyafetim kalmamış da..." dudağımı yalayıp kararsızca yüzüne baktım. "Kıyafetlerinizden ödünç alabilir miyim... Bayan..Potts?" Ağzı açılıp kapandı ama sadece başını sallamakla yetindi. Burada beklememi söyleyip -lanet olsun ki- tam karşımdaki odalarına girdi. Hala hangi kafayla bu odayı seçtiğimi sorguluyordum. Acaba alt kata geçmek istediğimi söylesem ne tepki verirlerdi? Pff...yok yok olmaz şimdi. Sanki bu odayı beğenmemiş de başka oda istiyormuşum gibi anlaşılırdı. Ben kapıya yaslanmış bir şekilde kendimle çatışırken Pepper karşı odadan elinde sutyen kilot atlet ve siyah bir eşofman takımıyla çıktı. Bana doğru yürüyüp elindekileri uzattı ve hafifçe gülümsedi almamı tasdiklercesine. Ben de mahcup bir şekilde gülümseyerek elindekileri aldım ve Pepper koridorda gözden kaybolurken kapıyı kapattım. Sutyen göğüslerime tam oturmuştu. Kilot ve atlette de sorum yoktu fakat eşofman altı biraz uzun olmuştu. Onun harici bir sorun yoktu. Giyinmem bittikten sonra aynada kendime bir göz attım. En kısa sürede kendime giyecek bir şeyler almalıyım. Aynaya bakmaya devam ettiğin sırada jarvis kahvaltı vakti olduğuna dair beni bilgilendirdi. Oflayıp aynada kendime son bir defa baktıktan sonra saçımı atkuyruğu yapıp merdivenlere yöneldim. Bu arada dün gece neler olduğunu ve vücudumdaki çiziklerle morlukların nasıl oluştuğunu sormayı çok istiyordum ancak konuyu açmaya henüz cesaret edememiştim. Hem neler olduğuna dair hoş şeyler hissetmiyordum. Mutfağa girdiğimde Tony'yi masada çoktan yemeye başlamış şekilde gördüm. Ben masaya yaklaşana kadar bu tarafa bakmadı fakat masaya otururken beni -ve giysilerimi, düzeltiyorum, Pepper'ın giysilerini- gördü. Tuhaf bir yüz ifadesi ile bakarken sessizce vereceği tepkiyi bekledim. Lokmasını yutup masadan kalktı. "5 dakika içinde hazır ol bekliyorum." Deyip gözden kayboldu. Pekala beklediğim tepki bu değildi. Alelacele ağzıma bir şeyler tıkıştırıp zaten giyecek bir şeyim olmadığı için Pepper'ın eşofmanlarıyla kapıya yöneldim. Ve tabi ki, Tony kapının önünde değildi. Ayakta beklemekten yorulup basamaklara oturmaya karar verdiğim geçen 24 dk nın sonunda Tony nihayet arabasıyla önümde belirdi. Tanrım, cidden mi? Demek ki gerçekten söylendiği gibi bazen sorumsuz olabiliyormuş. Yorum yapmadan arabaya binip kemerimi bağladım. Stresten sürekli elimdeki telefonumu çevirip duruyordum. Bir ara dönüp elime baktı. "Şunu sürekli çevirip durma sinirimi bozuyor." Deyince iyice gerilip kaskatı kesildim. Beş dakika sonra da "Şimdi de heykel gibi duruyorsun." Deyince zaten gergin olan sinirlerim kopma noktasına geldi ve engel olamadığım şekilde yüksek çıkan sesimle " Tanrım! Nasıl durmam gerek yanında? Yok olmamı ister misin?" İçten içe ona yük olduğumu biliyordum zaten ve bu durumdan yeterince rahatsızken bir de böyle davranması beni daha da kötü hissettiriyordu. Tepkimle birlikte radyodan gelen cızırtılar bir kaç saniye içinde yeniden sessizliğe gömüldü. Şimdi ise bana yine 'o' bakışı atıyordu. Sanki ciddi olması gereken ama komik olan bir durum varmış gibi. "Ne?!" dedim bu sefer de. Kıvrılmasına engel olmaya çalıştığı dudaklarıyla konuştu "Duygu değişimlerin elektrikli ortamlarda bazı değişikliklere yol açıyor..." ters ters baktım. "Yani?" Boğazını temizledi. "Yani toplum içinde duygularını kontrol etmelisin." "Bu komik bir şey mi?" Huysuzlugum karşısında şaşırsa da bisey söylemedi. Sonun devasa bir avm nin önünde durduğumuzda arabadan indik. "Jarvis garaja park et." Herhangi bir cevap duymasam da kulaklık takılı olduğunu biliyordum. İçeri girdik. Elime bir kart tutuşturdu ve 1 saat içinde burada olmamı söyledi. Ben şaşkınca bakarken uzaklaşmaya başladı ve birkaç adim attıktan sonra durdu ve tekrar yanıma geldi. "Bu arada kartın şifresi 616." Yüzüne aval aval baktığımı görünce "Unutmazsın herhalde?" Suratına mal mal bakmaya kısa bir ara verip "Ne yapacağım ben bununla?" deyip suratıma tekrar 'mal' ifademi takındım. Dışarıdan sadece anlamamış ve şaşkın göründüğünü biliyordum ama benim için bu bir mal ifadesiydi. "İhtiyaçlarını alman için. Benim de biraz işim var dediğim gibi bir saat içinde burada buluşuruz." Ardından kulağındaki kulaklığı bana verip gözden kayboldu. Yaklaşık 5 dakika orada boş boş dikildikten sonra hareket etmeye karar verdim çünkü insanlar artık bana bakmaya başlamıştı. Saatime baktım ve kulaklığı kulağıma yerleştirdim. "Efendim, beni bay Stark görevlendirdi. Sizin için ne yapabilirim?" Diyen Jarvis'le irkildim. Ardından biraz düşünüp kendi yolumu bulamayacağım için yardim istemeye karar verdim. "En yakın giyim mağazası ne tarafta?" "2057 adım sonra sola dönün ve ilerlemeye devam edin." dediğini uygulayıp yürümeye başladım.
Sonunda mağazayı bulduğumda tabelayı görebilmek için neredeyse boynumu kırıyordum. İçeri girdim fakat anında dışarı çıktım. Çünkü burası bir smokin mağazasıydı. "Jarvis, kadın giyim mağazaları nerede acaba?" "1009 adım sonra dümdüz ileride."
Kendi standartlarıma göre bir mağaza bulabildigimde çoktan yarim saat geçmişti. İçeri girip çabucak iki sweat iki pantolon bir pijama bir tişört iki tane de atlet aldım. İç çamaşırı reyonunda geldiğimde ise yaklaşık 10 saniye ağzım açık etrafa bakınıp yutkunmamla geçti. Tanrım! Bunların hepsi dantelli! Sonunda pek baktım kalmadığını anımsayarak harekete geçip sade bir şeyler bulmaya çalıştım sonunda iki tane düz sütyen ve bir tane 'dantel olmayan' kilot bulabildim ve giysilerin arasına saklayarak kasaya koştum. 15 dakikam kalmıştı. Sıra bana geldiğinde karşımdaki kasiyer şansıma erkek çıktı ve giysileri okuturken iç çamaşırlarımı gördü ve ifadesizce onları da poşetlere koydu. "Toplam 229 dolar 7 sent." Gözlerim ayrılmasın diye çabalayarak kartı uzattım ve şifreyi girdim. Lan ben bir ayda bu kadar harcamıyorum! Poşetleri ve kartı alarak koşmaya başladım. Bazı insanlar dönüp baksa da çoğu tepkisizdi. Aman bana ne ben boş koşmuyorum merak etmeyin! Sonunda tam saniyesine Tony'nin söylediği yerdeydim. Vee Tony de beni şaşırtıp tam 10 dk sonra buraya geldi. Elimdeki iki poşete bakarak kaşlarını çattı ve "Bu kadar mı?" Deyip bisey dememe fırsat vermeden elimdeki poşetin birini çekip içine baktı. "Bunlar sana yetecek mi?" Deyip poşeti geri uzattı. Alırken içinden ucu sarkan sütyeni görüp kıpkırmızı kesildim. Zoraki başımı sallayıp "Evet" dediğimde yüz ifademe baktı hafif güler gibi olsa da nefes nefese ve terli halimle ne kadar zavallı görünüyorsam artık bisey demedi ve başını sallayıp çıkışa yöneldi.
Sessiz bir yolculuğun ardından eve ulaştığımızda arabadan inip poşetleri aldım. Birlikte içeri girdik o atölyeye ben de yukarı kata odama yöneldim. Içeri geçip defin bir nefes aldım ve yere çöktüm. O sırada arka cebimde bir fazlalık hissedip elime alınca kartı gördüm. Kahretsin... kartı vermeyi unuttum! Dudağımı ısırıp acaba asyalı insem mi diye düşündüm. Atölyede ne olduğunu deli gibi merak ediyordum ama gitmem hadsizlik olurdu. Dudağımı ısırıp çekmeceleri karıştırmaya başladım bir kalem ve kağıt bulunca biraz düşünüp ne yazacağıma karar vermeye çalıştım. Acaba şey mi yazsam... yok yok bu çok basit olur. Hmm... bu da çok abartı.
Sonunda ne yazacağıma karar verdiğimde kağıdı alıp Tony'nin odasına bırakmaya karar verdim. Ama kapıyı açıp dışarı baktığımda çoktan odasında olduğunu ve kapıyı kapattığını gördüm. Zaten azıcık olan cesaretim de neredeyse kaybolmak üzereydi. Odama dönüp kartı kağıdın arkasına bir bantla sabitledim ve sessizce derin bir nefesle odadan dışarı süzüldüm. Kapının altından hafif bir ışık geliyordu. Kapısının önüne gelince biraz duraksayıp ses gelip gelmediğini dinledim. Hiç bir şey duyamayınca Pepper'ın başka bir şehire iş görüşmesine gittiğine şükredip eğildim ve kısa bir hışırtı eşliğinde kağıdı ve arkasına yapışmış haldeki kartı kapının altından itekledim. Ardından ayaklarım kıçıma vura vura odaya koştum. Haha çok komiksin! Düşünceme gülüp sessizce odama döndüm. Kapıyı kapattım ve yatağa uzandım.
Tony'den
Üzerimi değiştirip yatağa uzandım ve düşüncelerimin beni ele geçirmesine izin vermeden gözlerimi kapattım.
Bir kaç dakika sonra kısa bir hışırtı duyunca gözlerimi açıp yataktan doğruldum. Kapının önünde beyaz bir kağıt duruyordu. Kaşlarımı çattım ve yataktan kalktım. Çömeldim. kağıdı yerden alıp okudum. Düzgün bir el yazısıyla "Teşekkür ederim. Her şey için..." yazıyordu. Gülümseyip kağıdın arkasındaki kartı aldım. Ayağa kalktım ardından masama yöneldim.
Dolunay'dan
Neredeyse uykuya dalmak üzereydim ki bir hışırtı ile gözlerim anında geri açıldı. Karanlıkta pek göremesem de kapının önünde bir sey olduğunu fark edebilmiştim. Yataktan kalkıp kağıdı elime aldım ve telefonumun ışığı ile okudum. Benimkine kıyasla biraz daha karmaşık olsa da okunabilecek bir yazı ile "Lafı bile olmaz ;)" yazıyordu. Arkasında da kapının altından attığım kart vardı. Kartın ucundan bir harf görünüyordu. Kartı çekip ortaya çıkan üç kelimeyi okudum. "Bende çok var..." Ukala bile olsa bu gülümsememe engel olamadı ve dudaklarım sıcak bir gülümsemeye kollarını açtı.
Oy vermeyi unutmayınn...😘❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STARK'IN VARİSİ -Ended-
Fanfiction"Kahve ister misin?" Cevap vermeme fırsat tanımadan zırh mutfağa dönmüştü bile. "Gel hadi." Mutfaktan içeri girdik. Yani ben ve zırh. Sandalyelerden birini geriye çekti. "Otur." Sandalyeye oturup zırhı izledim. Kahve makinası çalışıp içine kahve atı...