Bölüm 17

1K 99 29
                                    

Gecikme için üzgünüm. Bu aralar çok fazla internet bulamıyorum...
Neyse iyi okumalar... Sizi seviyorum...❤😙😍

Tony'den

Zırh ve gözümdeki aletin teknolojisi ile sanki oradaymış gibi görebiliyordum herşeyi. Dolunay'ın verdiği tepkileri bile. Jarvis kahveye dönük olduğu için ben de o yöne bakıyordum. Sessizliği bozmak için ona takılmaya karar verdim. "Herhalde ilk defa bu şekilde bir kahve içeceksin." Hoş bir şekilde kulaklarıma dolan kıkırtı benzeri ses ile zırhı arkasına çevirdim. "Evet" dedi mutlu olduğunu düşündüğüm bir sesle fakat çoktan dudaklarını birbirine bastırıp gülümsemesini bastırmıştı. O görüntüyü kaçırdığım için üzülerek zırhı işine döndürdüm. "Bu şeyin gözlerinde kamera mı var?" dediğinde onun anlayacağı şekilde basitçe açıkladım sistemi. Kahve hazırdı şimdi. Tahminimce sütlü kahve seviyordu. Yani umarım. Bu sadece bir tahmindi. Elinde kahve fincanı ile zırh ona döndüğünde bu sefer gülmesini görmüştüm. Ben de hafifçe tebessüm ettim. "Nedir komik olan?" "Hiç... sadece... söylediğin gibi ilk defa bir Iron Man zırhının elinden kahve içeceğim." Güldüm. Kahveyi nazikçe önüne bıraktım. Eğilip kokusunu içine çekip gülümsediğinde içimden doğru tahmin deyip kendimi tebrik ettim. "O halde umarım beğenirsin. İlk deneyiminin kötü şekilde sonlanmasını istemem. Hem beğenirsen bundan sonraki kahvaltıyı Jarvis'e hazırlatırım." Bana gülümsedikten sonra bir yudum alıp gözlerini kapadı. Tekrar açtığında "Jarvis?" dedi. Zırhtan cevap geldi. "Evet Efendim?" Güldü yine. "Bir sonraki kahvaltı senden..."

Dolunay'dan

Kahvemi yudumlamaya devam ederken önüme konan bir tabak kurabiye ile irkildim. "Yine düşüncelere dalmışsın" "Ah..." diye bir ses çıkardım. "Evet" Her zaman soğuk olan ellerimi kupaya sarıp biraz da olsa ısıtmaya çalıştım. "Ne düşünüyorsun?" Dudaklarımı yalayıp birbirlerine sıkıca bastırdım. Sanki düşüncelerim ağzımdan fırlayacak gibiydi ve ben de bunu engellemeye çalışıyordum. "Sadece... herşeyin ne kadar hızlı geliştiğini düşünüyordum." Bir yudum daha aldım kahveden. "Sence... benden ne istiyor olabilirler? Yani... O gün saldıran adamlar..." Uzun bir sessizlik oldu bir süre. İçimden 192. Saniyeyi saymıştım ki cevap verdi. "Görgü tanığı kalmasını istemiyorlar büyük bir ihtimalle." Başımı salladım. Ve bir kaç saniye boyunca durmadım. Yukarı, aşağı... Yukarı, aşağı... "Dolunay... burada güvende olduğuna emin olabilirsin. Endişelenme." "Hayır." dedim karmakarışık duygularla. "Endişelenmiyorum... ama..." gözlerimi kapatıp sıktım. "Ben... Yani onlar... sırf seni konuşturmak için mi-" Sus! şakaklarıma bastırdım. "Kafam çok karışık..." dişlerimi sıktım. "Bazı cevaplara ihtiyacım var..." Sus artık! "Senden ne istiyorlardı? Sırf para için... olamaz. Başka bir şey..." Başımı kaldırıp zırha baktım. "Ne için?" Nefesimi tutup bekledim cevabını. Ağzından çıkan her kelimeyi sindirmek için bekledim. Onların ne uğruna öldüklerini öğrenmek için... "Bunları daha sonra konuşuruz. Şimdi tabağındakilerden ye biraz ve dinlen. Eminim daha iyi hissedeceksin." Gözlerimi kapattım. Sandalyemi ses çıkarmadan geriye ittirdim ve ayağa kalktım. Kahvem bitmişti. Canım bir şey yemek istemiyordu. "Şimdi dinlensem daha iyi olur. Kahve için teşekkürler." Hızlı adımlarla mutfaktan çıktım. Odama girip kapıyı kapattım. Ve bu sefer kilitledim. Yatağa kıvrılıp yorganı başıma çektim. Söylemeyecek... Peki ama neden?!

Tony'den

Yayını kesip arkama yaslandım. Evet ona bir şey söylemediğim için sinirlenmişti. Evet ondan bir şey sakladığımı da biliyordu. Ancak öğrenmemesi onun yararına olurdu. Şu anda metainsan projesi için insan öldürebilecek kadar çıldırmış firmalar vardı heryerde. Ve bu daha 4 gün önce gözlerimin önünde olmuşken bu çalışmamı herkezden gizli tutmaya kararlıydım. Peki ya ondan? Gerekirse güvenliği için ondan da gizli tutardım. Fakat içimden bir ses Dolunay'ın neler döndüğüne bir cevap bulmadan rahat duramayacağını söylüyordu. Bu olasılığı göz ardı ettim. Nereden öğrenebilirdi ki?

STARK'IN VARİSİ -Ended-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin