"Lütfen artık üzme kendini." dedi Jisoo elimi tutarken. Aynı zamanda saçlarımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalıyordu ancak elimde değildi.
Jungkook ve arkadaşları okulun en köşesindeki duvara yaslanmış, bir şeyler konuşuyordu. Keyifleri fazlasıyla yerinde gibi gözüküyordu. Jungkook elindeki kahvesini arada bir dudaklarına götürüp yudumlarken, arkadaşları da ona eşlik ediyordu. Sanırım futboldan bahsediyorlardı. Çok hararetli bir konuşma dönüyordu.
Jisoo'nun gözlerinin içine bakarak "Elimde değil." diye mırıldandım.
Jisoo ayağa kalkıp, tam önümde durdu. "Artık söylemelisin, yeter. Çık, seni seviyorum de"
Başımı iki yana salladım. "Yapamam."
Jisoo gözlerini devirerek önümde diz çöktü ve sarı saçlarımı okşamaya başladı. "Lalisa sen çok güzelsin."
"Jungkook Syung denen kızı seviyor. Ayrıca Kore'li değilim. Güzellik anlayışları çok farklı. O, senin gibi kızlardan hoşlanır."
Jisoo kaşlarını çatarak ayağa kalktığında suratında kızgın bir ifade mevcuttu. "Yetti be. Koreli değilsin diye böyle düşünüyorsun. Sen aşırı güzel ve tatlısın."
"Ona güzel kızın tanımını yap dedim. Bana seni anlattı biliyor musun?" dedim bakışlarımı gözlerinde sabitleyerek. Aynı zamanda Jungkook'ların olduğu tarafa doğru bakıyordum.
Jisoo gözlerini kıstı. "Ama bu seni beğenmeyeceği anlamına gelmiyor."
"Jisoo neler yaşadığımı biliyorsun."
Bu okula geçen sene gelmiştim ve önceki okulumda birçok zorbalık yaşamıştım. O dönemde özgüvenim düşmüştü. Toplumun bana dayattığı güzellik anlayışından bıkmıştım. Aslında Tayland'da herkes beni çok beğenirdi ama Kore'ye geldiğimden beri 'çirkin' muamelesi görüyordum. Sanırım bu ırkçılık yüzünden oluyordu. Kore'nin belli bir güzellik anlayışı vardı ve onun dışında olanlar pek önemsenmiyordu.
Jisoo yanıma oturarak, bacak bacak üstüne attı. "O zaman burda otur ve uzaktan izlemeye devam et."
Jungkook'u geçen seneden beri seviyordum. Çok samimi ve yakışıklı geliyordu. Onda farklı bir şeyler vardı. Onu gördüğüm anda kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu ve nefes almakta zorlanıyordum. Aslında daha önce anomimden yazmayı planlıyordum ancak daha şimdi cesaret bulmuştum.
Bahçe oldukça kalabalık olmasının yanı sıra, Jungkook'ların yanına, sürekli kızlar gelip gidiyordu. Jisoo ile birlikte bankta kollarımızı birbirine bağlanmış Jungkook ve arkadaşlarını izliyorduk. Okul, pazartesi günleri ekstra kalabalık oluyordu.
"Yanındaki kızlara bak. Bir de bana bak." dedim bakışlarımı Jungkook'un yanındaki kızlardan çekmeden. Neden Koreli olmadığımı sorguluyordum aynı zamanda.
Jisoo bana doğru döndü. "Lalisa, onlar Koreli. Ayrıca sen onlardan çok daha güzelsin ama farkında değilsin. Yeter sus. Başım ağrıyor."
Yutkundum. "Biliyor musun? İsmimi bile random sandı. Ben daha ne yapıyorum ki? Lalisa diye isim mi olur?"
Jisoo gözlerini devirerek cebindeki dudak parlatıcısını çıkardı ve dudaklarına sürmeye başladı. "Ay Lalisa, yeter. Çok güzelsin sus."
Kollarımı birbirine bağlayarak, arkama yaslandım ve "Şu an Jungkook'la konuşan kız tam söylediği güzellikte bir kız." diyerek mırıldandım. Neden sinirleniyordum, bilmiyordum ancak çok gergindim.
"Sen farklısın işte. Bu en güzeli değil mi zaten? Senin gibi gözler kimsede yok. Şu gözlerinin büyüklüğüne ve güzelliğine bak. Saçların, fiziğin kusursuz. Sen harikasın."
Gözlerimi kıstım. "Sana hava hoş. Zaten okulun en güzel kızısın."
Jisoo aynasını cebine atarak, dudaklarını birbirine bastırdı ve parlatıcısını iyice yaygınlaştırdı. "Tamam Lalisa. Seni ikna edemiyorum."
Jungkook ve yanındaki kızları izlediğim her saniye boğazıma yumrular diziliyordu. "Bu okula büyük umutlarla geldim ama hepsi boşa çıktı. Harika. Hayatımda gördüğüm en zorba okul, bu okul olabilir."
Jisoo başını hafifçe salladığında saçlarıyla uğraşıyordu. "Aynen ama yapacak bir şey yok."
Gözlerimi belli bir noktada sabitlediğimde geçmişi hatırlıyordum. "Çok iyi hatırlıyorum. Sırada ikimiz yan yana gelip sohbet ederken bir kızın sesi kulağıma geldi. 'Jisoo bu ucube ile mi takılıyor' dediler. O an daha iyi anladım Jisoo. İnsanlar çok acımasız."
Jisoo gözlerini devirdi. "İnsanlar salak, herkesi takarsan mutlu olamazsın. Herkes seni beğenmek zorunda değil. Sen kendini beğen yeter."
Aniden bize doğru gelen Rosé ve Jennie'yi görmemle kendimi toparladım. Oldukça mutlu gözüküyorlardı. Aslında onlar da benim en yakın arkadaşlarımdı ama daha söyleme fırsatı bulamamıştım.
Jisoo'nun hisleri kuvvetli olduğu için benim Jungkook'u sevdiğimi kendisini anlamıştı.Rose benim yanıma, Jennie ise Jisoo'nun yanına oturdu. Jennie bacak bacak üstüne atarak arkasına yaslandı. "Of bıktım bu matematik ne kadar zor ya."
Rosé başını salladı. "Ölmek için yeterli bir sebep."
Jennie kaşını çatarak, bize doğru döndüğünde heyecanla gülümsüyordu. "Dedikodu duydum. Syung var ya, hani 11'de bizim sınıftaydı."
Başımı salladım. "Evet ne olmuş ki?"
Syung, hemen dikkatimi çekmişti çünkü Jungkook, onu seviyordu.
Jennie gülümsemeye başladı. "Söyleyeceğim ama hepiniz aynı anda bakmayın."
Başımızı olumlu anlamda salladık. "Hadi söyle."
Jennie oldukça heyecanlıydı. "Şu an okulun en yakışıklı erkek grubundan Jungkook ile bahçenin duvar tarafında sarılıyor. Hepiniz bakmayın."
Hepimiz aynı anda duvar tarafına baktığımızda gerçekten Syung ve Jungkook birbirine sarılıyordu ve oldukça tatlı gözüküyorlardı. Fazlasıyla mutlu gözüküyorlardı. Jungkook'un kısılan gözleri her şeyi açıklıyordu zaten.
"İyiki bakmayın dedim he."
Kalbime bıçak saplanmış gibiydi ama Jungkook için mutlu olmak istiyordum. Beni sevmek zorunda değildi belki ama, üzgündüm işte. En azından onları dip dipe görmek istemiyordum.
Bu manzaraya daha fazla şahit olamadan, "Ben lavaboya gidiyorum." diyerek ayağa kalktığımda hızlı adımlarla yürüyordum.
Kızlar ise, arkamdan bağırıyordu. "Lalisa nereye?."
Omuz silkerek, hızlıca yürümeye devam ettiğimde, kırmızı rengin hakim olduğu okula giriş yaparak, yanımdan geçen öğrencilere aldırmadan yürümeye devam ettim.
Sol tarafımda hissettiğim ağrıyı tarih edecek kelime bulamıyordum. Ağırlık hissediyordum. Vücudumu bile taşımama engel olan bir ağırlığı, omuzlarıma sırtlamıştım.Lavaboya giriş yaptığımda, hiçkimse yoktu. Kapıyı kapatarak, suyu açtım ve aynaya baktım. Sanırım, hiçbir zaman Jungkook'un dikkatini çekemeyecektim. Belki de beni hiç görmeyecekti. Sesini duymak, en büyük hayallerimden biri olabilirdi. Sesini, çok merak ediyordum. Kokusunu da.
Ama bu, imkansızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
imkansız
Fanfiction❝Gerçek aşk söz konusu olduğunda hiçbir şey imkansız değildir.❞ ©2018 | roenvia