3. BÖLÜM

29 8 16
                                    

Selam canlarım acıklı bir bölüm geldi Biraz sizi ağlaymış olabilirim şimdiden özür diliyorum ben ~SILA SENDE BAŞINI ALIP GİTME~ ile yazdım bölümü ......
Keyifli okumalar.....

Ali...Ali'm gidiyordu...Beni arkasında bırakıp gidiyordu. Olmaz bunu kabullenemezdim,yeni kavuşmuşken katlanamazdım. Yüreğim dayanmazdı bir daha ayrılık acısına. Ali kalbime hançerlerini saplayıp gidemezdi. Arabaya biner binmez ağlamaya başlamıştım. Çağrı'ya:
-Beni sahile götürür müsün? dedim. Çağrı arabayı sahile sürerken ben de Burak'a mesaj attım bugün Çağrılar'da kalacağımı.
Burak birkaç kere beni arasada reddedince Çağrı'yı aramış ve benimle konuşmak istediğini söylemişti. Çağrı iyi olduğumu sabah konuşmamızın daha uygun olacağını söylese de dinlememiş ve yanımıza gelmişti. Burak beni o halde görünce sinirlenmişti. Kolumu sıkıp ne olduğunu sordu. Cevap vermeyince daha da sinirlendi ağzımı açıp tek kelime edememiştim. Ne diyecektim ki? Ben Ali'ye aşığım ama o gidiyor mu ? Olmaz,diyemezdim. Kaybolan sesimi bulup:
- Burak kolum acıyor bırak... dedim. Çağrı, Burak'ı alıp biraz uzaklaştı.
- Abi sen söyle bari! Ne oldu Serra'ya niye böyle ağlıyor? Niye seni aradı ?
- Oğlum ben bilsem hiç ağlatır mıyım? Gider kafa göz dalarım. Hem sende bu sinir varken seni aramaması normal.
- Kafayı yiyeceğim lan! Benim ikizim lan kardeşim! Niye böyle ağlıyor neden? diye bağırmıştı.
Biraz daha orada durup yanıma gelmişti. Burak:
- Yektanem {bitanem demek} neden böyle ağlıyorsun neden ? Benden cevap alamayınca tekrar :
- Bak güzelim,deli damarımı en iyi sen biliyorsun. Ya bana bir şey söyle bir sebep ne bileyim en ufak bir şey ya da ben gider Ali'den öğrenirim.
- Burak o gidiyor...
- Ne?!
- Duydun işte gidiyor.
- Neden? Ne zaman ?
- Akşam.... diyebildim sadece.Burak biraz düşündü ve sonra:
- Peki sen neden bu kadar ağlıyorsun? Düşündüğüm şey değil de lütfen bana.
- .........
- Serra cevap ver,diye adeta kükredi.
- Evet onu seviyorum oldu mu? Ve o gidiyor! Bunca yıl sabrettim, kavuştum artık sevdama derken beni bırakıp gidiyor ...

Burak hazmetmeye çalıştı. Biraz sessizliği dinledik .
- Biliyor mu? dedi. Kafamı olumsuz anlamda sallamakla yetindim. Sadece ağlamak istiyordum. Boğazım parçalanıyordu. Ne kadar daha sahilde oturup ağladım bilmiyorum. Ali ne durumda bilmiyorum ama artık gün aymaya başlamıştı. Burak:
- Biraz eve gidelim dinlen,dedi. Sesim artık çıkmıyordu. Ceren'e mesaj attım Ali'nin ne zaman gittiği hakkında. Aldığım cevap canımı daha çok yakmaya yetti.
"Kuzum abim gece gelip eşyalarını topladı,vedalaştı. Uçağı akşam 5'te ama erkene almış olabilir. Çok kötü gözüküyordu. Aranızda bir sorun mu var ? " Ne gitmiş olabilirbmiydi ? Hayır hayır,bunu kabul edemezdim! Burak'tan arabanın anahtarını aldığım gibi havaalanına sürmeye başlamıştım. Bir yandan da Ali'yi arıyordum ama kapalıydı. Allah kahretmesin gitmiş olamaz değil mi olamaz ? Burak aradı:
- Serra nereye gidiyorsun ?
- Burak gitmiş olabilir geç kal(hıçkırık)mış olabilirim...
- Tamam sen sakin ol. Ben şimdi havaalanını arayıp soracağım. Sana haber vereceğim,sen sakin ol ve benden haber bekle,diyip kapattı. Geç kalmamalıydım,kalamazdım!  Olmaz kaldıramazdım bunu! Biraz daha gaza yüklendim. Burak aradı:
- Burak lütfen gitmedi de lütfen!
- Gitmedi güzelim gitmedi. Ağlama sen uçağı bir buçuk saat sonraymış yavaşla biraz , dedi ve telefonu kapadı.

Gitmemişti. Beni bırakmamıştı. Teşekkür ederim Allah'ım,teşekkür ederim diye dua ediyordum. Yolun ortasında yavru kedi görünce ona zarar vermemek için direksiyonu sağa kırdım ve sonrası yok...

Burak'tan devam

Serra'yı arabayı alıp gidince takip etmeye başlamıştık. O önden biz arkadan havaalanına gidiyorduk. Serra'nın arabayı çarptığını görünce ne hissedeceğimi unutmuştum. İkizim kaza mı yapmıştı?! Ya bir şey olduysa "Ah,Allah kahretmesin Serra!" diye bağırdım ve yanına koştum. Çağrı'yla,onu arabadan çıkardığımızda baygın yatıyordu ve yaralanmıştı.
- Serra aç gözlerini güzelim. Lütfen aç sen beni hiç yalnız bırakmadın. Yine bırakmazsın değil mi ikiz dünyam? Daha seninle yaşayacağımız çok güzel günlerimiz, kavgalarımız olacak. Lütfen aç gözlerini aç...
Gözlerini yavaşça araladı ve "Ali'yi ara gelsin,"dedi zar zor ve gözlerini yumdu.
- Serra hayır kapama gözlerini. Hayır! diye ağlıyordum. Erkek adam ağlar mı demeyin eğer seviyorsa ağlar sevdiği için en güzel erkek adam ağlar...
Yol boyunca Ali'ye ulaşmaya çalışmıştım ama olmamıştı. Havaalanını arayıp Ali'yi bulmalarını ve Serra'nın kaza yaptığını söylemelerini istedim. İkizime verdiğim sözü tutmalıydım. Hastaneye geldiğimizde hemen müdahale odasına aldılar. Doktorlar ameliyat olması gerektiğini cam parçalarından birinin karın boşluğuna saplandığını söyleyip gittiler. Ali arıyordu :
- Burak doğru mu duyduklarım? Serra kaza mı yaptı?
- Biz hastanedeyiz,dedim ve kapattım.
Şuan onun sorgularını çekecek durumda değildim. Ameliyathanenin kapısının önüne çökmüş doktorların çıkmasını bekliyorduk.
Ali geldi:
- Burak,Serra iyi mi? Nasıl oldu kaza ?
- Senin yüzünden oldu lan! Senin yüzünden! diye yumruğu geçirdim suratına. Çağrı :
- Abi sakin ol !
- Nasıl sakin olayım nasıl? Kardeşim içeride ölümle başbaşayken. O sırada annemler geldiler. Babam:
- Burak,bana iyi haber ver oğlum .
- Ameliyatta baba. Cam parçası karın boşluğuna saplanmış .
- Burak kaza nasıl oldu?
Bunu soran İsmail Amca'ydı. Oğlun yüzünden diyemezdim.
- Direksiyon hakimiyetini kaybetti galiba. Bilmiyorum...

Ameliyat bitmek bilmiyordu bir türlü,kafayı sıyırmak üzereydim artık. İkizime bir şey olursa ben ne yapardım? Ailemin yüzüne nasıl bakardım? Onu yalnız bırakmamalıydım!Allah'ım sen yardım et,onu bize bağışla,diye içimden dualar ediyordum. Birden hemşireler doktorlar koşarak ameliyathaneye girmeye başladılar. İkizime bir şey olmuştu.Allah kahretmesin olamaz!Allahım ne olur ona bir şey olmasın.
- Serra duy sesimi sakın sana bir şey olmasın. Dayan sakın beni bırakayım deme! Hiç düşünmeden arkandan gelirim. Duydun mu? Peşinden hemen gelirim, diye kapıyı yumruklamaya başlamıştım. Ona bir şey olamazdı bunu kaldıramazdım, kaldıramazdık. Annemin dizlerinin dibine çöküp başımı dizlerine koydum:
- Anne ona bir şey olmaz değil mi? O beni,bizi bırakmaz değil mi anne? Annem hıçkırıklarını bastırarak:
- Olmaz tabi Allah'ın izniyle. O neleri atlattı bunu da atlatır annem. O güçlü biri.
- Anne korkuyorum onu kaybetmekten delice korkuyorum. Son zamanlarda onunla yeterince ilgilenemedim,konuşamadım anne. Bana karşı sevgisi azalmamıştır değil mi? Onu sevmediğimi düşünmemiştir değil mi anne? Ben onsuz bir hiçken yokken ...
- Olur mu annem? O seni sevmeyi hiç bırakır mı? Hem sen şimdi toparlan, o seni böyle görmeyi sevmez,üzülür.  Hadi ağlama artık biz güçlü duralım ki o da güçlü dursun, dedi ve saçlarımdan öptü.

Esra Abla bize su ve kahve alıp gelmişti. Sabah 9 olmuştu.3 saattir ameliyat bitmemişti. Onun yerine ben yatmalıydım. O orada üşürdü. Sinirlerime artık hakim olamıyordum. Ameliyathanenin kapısını yumruklamaya başladım.
- Açın kapıyı açın! Kardeşim orada üşür. O soğuğu hiç sevmez,sıcak mevsimleri sever. O oralarda yapamaz tek başına! Açın kapıyı yanında olacağım. Ellerini, ayaklarını ısıtacağım. O bensiz,ikizi olmadan, ben olmadan yapamaz ki, diye hiç durmadan yumrukluyor, tekmeliyordum. Hemşireler gelip sakin olmamı söylediler ama nasıl olacaktım ki? Kardeşim,canım içeride Azrail'le boğuşurken nasıl sakin olacaktım?

Saat 11 'e gelirken doktorlar ameliyattan sonunda çıkmıştı.
- Durumu ne kardeşimin,iyi değil mi?
- Serra Hanım zor bir operasyon atlattı. Birkaç gün yoğun bakımda müşahade altında tutacağız. Karın boşluğuna saplandığını sandığımız cam böbreklerine de zarar vermişti. Böbreğin bir kısmını almak zorunda kaldık. Başına aldığı darbe ufak bi sıyrık,dikiş gerekiyordu. Onu da diktik. Hayati tehlike devam ediyor. Elimizden geleni yaptık. Artık dua etmekten başka çaremiz kalmadı. Herşeye hazır olun yine de siz.
Ne diyor bu doktor? Herşeye hazır olun mu?
- Ne diyorsun lan sen ? Kardeşimi ikizimi kurtaracaksın! Anladın mı beni? Onu kurtaracaksın,diye yakasına yapışmıştım.
- Beyefendi sakin olun,anlıyorum kardeşinizi çok seviyorsunuz ve onun için endişeleniyorsunuz ama biz yapılabilinecek herşeyi yaptık. Kalanı Takdir-i İlahi,dedi .
- Onu görmek istiyorum hemen, dedim.
- Şuan olmaz sizi yanına alamam.
- Doktor kardeşimi göreceğim. 5 dakika da olsa.
- Tamam, peki,dedi ve hemşireye talimat verdi.

Hemşire" Buyrun sizi hazırlayalım," dedi. Onu takip etmeden önce annem ve babama döndüm. Annem :
- Hemen uyanmazsa annem terlikle gelecekmiş de ona .
Babam:
- Prensesimin hemen gelmesini,onu çok özlediğimi ve sevdiğimi söyle oğlum,dedi.
Hepsi iyi dileklerini gönderirken Ali ağzını açıp tek kelime etmemişti.
Hızlıca hazırlanıp yoğun bakıma girdim. Kardeşim ruh gibi yatıyordu.

- Canım ikiz dünyam. Dünyayı başıma yıkma,ne olur kalk gidelim. Hani sana hep derdim ya sen nerede olsan ne giysen yakışır diye sana o zaman yalan söylemişim ama fark etmemişim. Sen ne buraya ne de bu kıyafetlere yakışmamışsın. Kalk hadi hem annem dedi ki biraz daha yatarsan o seni terlikle kaldıracakmış,babam da prensesime söyle çabuk gelsin özledim onu dedi. Hadi be güzelim kalk gidelim hem Ali de kapıda seni bekliyor. Sen kalk ki ben ona hesap sorabileyim ama önce sen kalk herkes seni sevdiğimi ve yanımıza gelmeni söyledi, diyemeden makineden sesler gelmeye başladı. Kalbi durmuştu .
- Doktooooorrrrr yardım ediiiiiinnnn! Kardeşim ölüyor! Kimse yok mu? Yardım edinnnnnnn, diye bağırıyordum. Hızla odaya doktorlar dolmaya başladı ve beni dışarı çıkardılar...

Yüreğim Sana ÇevriliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin