27.Bölüm; Bir DOĞUM Bir ÖLÜM...

309 21 5
                                    

Multimedya:Burak

Dışarda yine bir koşuşturma var ama alışılmışın dışında.Bu sefer bağrışlar yok,isyanlar yok...Onun yerine gülücükler,kahkahalar ve neşe var...Yine kapı aralınıyor...Şeyma Hoca ellerinde hediyeler ve balonlarla giriyor içeri...

"Günaydın Hocam..."

"Günaydın Arda..."

Şeyma Hoca her zaman ki gibi gülüyor...Ona gıpta ediyorum.. Bu kadar kanın,musibetin,hastalğın,ölümün,mikrobun içinde yinede mutlu olabiliyor.Keşke hayata onun penceresinden bakabilsem.Belkide hastaların en etkili ilacı o. Oldukça başarılı genç bir doktor...Eğer iyleşirsem - Bu artık imkansız gibi geliyor...- Onun gibi bir doktor olacağım o benim idolüm..

"Nice senelere Hocam."

"Teşekkürler Ardacım"

"Yeni yaşınız kutlu olsun"

"Teşekkürler!!BİR YAŞ DAHA YAŞLANDIM."

"Böyle düşünmeyin profösörlüğe bir adım daha yaklaştınız..."

"Hiç bu yandan bakmadım."

Bir kere daha en içten kahkahasını atıp odasına geçiyor adeta ayakları yere basmıyor.O gidince anlamsız bir gülümseme kalıyor suratımda sonra Derine çeviriyorum başımı üç gündür uyuyor.Suratım asılıyor hayliyle...

Burak dalıyor içeri,Hayli dalgın.Yine kan alacak sanırım.Kan tüplerini komidinin üstüne bırakıyor.Kolum delik deşik oldu bundan haz duyuyor galiba.Derine bakmadı bile?Neyi var bunun??Tek kelime çıkmıyor ağzından...

"Ne düşünüyorsun?" diyorum merak dolu...Önce uzun uzun bakıyor suratıma sonra tekrar şırıngaya dönüyor

"Kardeşimi..."

"Senin kardeşin mi var?"

"Evet....var..."

"Kaç yaşında?" Duraksıyor...

"Beş."

"Gerçekten mi benim hiç kardeşim olmadı...Nerede peki?"

"Burada."

"Gezdirmeye mi getirdin?"

Şırıngayı fırlatırcasına bırakıyor.Ölümcül bir bakış atıp adeta tıslıyor

"Bunları neden soruyosun!"

"Ben...Sadece...Merak"

"Kapa çeneni!Uzat şu kolunu!"

"O hastamı?"

"......"

Sorumu tekrarlıyorum.

"Hasta mı?"

"Uzat şu kolunu!"

"Sana bir şey sordum?"

"Sanane!"

"Nesi var?"

"Uzat şu kolunu dedim,!"

"Nesi var!?"

"Lösemi!"

Gözlerimi indiriyorum.

"Geçmiş..geçmiş olsun.."

Gözleri kıpkırmızı şırıngayı saplıyor resmen!İğneyi koluma gömdü bastırıyor!Uzaklara dalmış...Hala dolan şırıngaya kan çekmeye çalışıyor.Şırıngaya dolan kan akmaya başladı bile

"Burak!"

"Burak canımı yakıyorsun!"

"Burak! İğne!"

Kolumu çekemiyorum çekersem iğne kırılıp kolumun içinde kalabilir.

Kapı hışımla açılıyor.Hemşirenin biri kan ter içinde

"Burak! Burak kardeşin!"

Burak ilk sersemliyor şırıngayı çıkarıp ellerini saçlarına götürüyor.Yalpalıyor..Kan tüplerini devirip fırlıyor kapıdan hemşirede arkasından koşuyor.Yer kana bulandı yine kan tüpleri kırık...Yerimden doğruluyorum.

"Arda!"

"Şey...Eren HOCAM...ben.."

"Bu kaçıncı oldu!O kanlar ne zahmetle alınıyor haberin var mı! Batırmışsın her tarafı!Bir çok hastanın hayatını tehlikeye attın yerlerin haline bak o kadar kan heba oldu!Kabullen Hastasın!Lösemi bu!Zor bir hastalık.Yerinden kıpırdama!Tıp senin yapabileceğin bir branş değil!Çocuk oyunumu sanıyorsun ölümü!Senin kendine faydan yok!"

"Hocam..."

" SUS bir daha bahane istemiyorum.Ya eğtim hakkını iyleşene kadar dondurursun yada ben sana okuldan atılmak nasıl bir şey öğretirim!"

Yıkılıyorum!Kan tüplerini ben devirmedim ki...Kalbim sıkışıyor. "Ben.."Eren hoca hışımla çıkarken bacaklarımı hissetmiyorum .Düşmek istemiyorum.Son gücümle yatağa atıyorum kendimi sırtüstü uzanıyorum.Kaldıramayacağım bir mahcubiyetle kapatıyorum yüzümü  ağlamaya başlıyorum bacaklarımı karın boşluğuma çekip Derine dönüyorum...

O tanıdık,bakınca bir kez daha yıkılacağım..Tarçın rengi gözlere takılıyor gözlerim...Beni izliyor...

"Derin..."

Duraksıyorum.Kelimeler yığılıyor boğazıma...Hepsi birer düğüm gibi daraltıyor beni.Titrek bir gözyaşı süzülyor yanağından...Nefesim kesiliyor. "Öğrendin...Hastayım..." yataktan kalkıyorum ona doğru bir adım atıyorum  gözlerini kapatıp siliyor gözyaşlarını..Gerisin geriye uzaklaşıyorum ondan...

"Öğrendi..."

"Öğrendi..."

Kapıyı açıp koşmaya başlıyorum.Arkama bakmadan...Kaçıyorum o gözlerden...Merdivenleri iniyorum uçarcasına...Caddeye fırlıyorum...Ne yapacağımı bilmez halde.Nefes almayı bilmiyormuşcasına çırpınıyorum.Aldığım her nefes yakıyor ciğerlerimi....

Hiç bilmediğim bir yöne,hiç bilmediğim bir hızla gidiyorum

"Öğrendi!"

Yola çıkmama bir kaç adım kala duruyorum ellerimi saçlarıma gömüyorum.Arkamdan bir çocuk fırlıyor yola.Hızla gelen bir arabanın altına giriyor...Hemde saliseler içinde...Gözümün önünde yere uzanıyor cansız bedeni.Bir çocuk çığlığı tırmalıyor kulaklarımı...

"O öldü!...Çocuk!Ama...o...Çocuk..!"

Sessiz bir çığlık kopuyor içimde titreye titreye çöküyorum yere...Saçlarımı çekmeye başlıyorum..Sırtımı soğuk beton bir duvara yaslıyorum "Öldü!"

Karşımda öylece uzanan kafasız cesate bakıyorum.O kadar hareketsiz ve boş ki...

DOĞUM ve ÖLÜM sürekli birbirini takip eden bir döngü...Dün,bügün yarın ve sonrası her DOĞUM bir ÖLÜM...

Hüzün DeniziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin