Yanımdaki teyzenin hareketlenmesi ile gözlerimi açıp, tutulan boynumu ovalamaya başladım. Ben kendime gelene kadar yolcular otobüsü boşaltmaya başlamışlardı bile. Otobüsten inip, biraz açılmak için elimi yüzümü yıkamaya gittim. Kafamı kaldırıp aynada ki görüntüme bakınca gördüğüm yüz, hiç hoşuma gitmedi. Çok değil daha bir hafta önce ne göz altlarım böyle mor ne de yüzüm bu kadar solgundu. Sinirimden sararıp solmuştum resmen. Hem de niye; hayatıma girmeyi hiç hak etmeyen birine bir şans verdim diye...
Dudaklarımı yukarı doğru kıvırıp sahte bir gülücük yolladım kendime. Yok böyle de olmadı! Hayat da kandıramam bu halle Ayten sultanı. Keşke tiyatro okumuş olsaydım of of... En güzeli birazcık makyaj diye düşünüp çantamdan kapatıcıyı çıkarttım. En azından uykusuzluğumu gizlemeyi başaracaktım, yanaklarıma da belli belirsiz bir allık sürdüm mü tamamdır, işte bu kadar. Şimdi Ayten sultanı kandırmak daha kolay olacak...
Dışarıya çıkıp masaların olduğu yere gittim. Köşede ki masa boştu şansıma, geçip oturdum hemen. Çantamdan paketimi çıkartıp bir sigara yaktım. Tam telefonumu çantamdan çıkartmıştım ki,
"Abla" kafamı kaldırıp on altı yaşlarında ki garson çocuğa baktım cevap vermeyeceğimi zannetti ki devam etti.
"Abla ne getireyim sana? Tost, gözleme, poğaça"
"Yok sağ ol çay getir yeter."
"Hemen abla"
Garson çayı getirince bir sigara daha yakıp, acele ile içmeye başladım. O sırada da telefonumu kontrol ediyordum tabi. Esra ve annem aramıştı, bir de eski işyerimdeki bir iki müşteri. Artık dertlerini Sait Bey'e anlatsınlar. Esra ile de uğraşacak hiç halim yok doğrusu en iyisi onu eve varınca aramak, kaç gündür açmıyorum kızın telefonlarını zaten kesin canıma okur benim, annemi de takside ararım artık diye düşünüp geri çantama attım telefonu.
Çayımdan son yudumu alıp koşturarak otobüse gittim. Koltuğuma oturup başımı cama dayadım ve kulaklıklarımı da kulağıma taktım. Bu hareketi yanımda ki teyzeye "muhabbet yok!" mesajı vermek için yaptım tabi. Kadın yol boyu sıkıntıdan bana sardı yahu! Dürtüp duruyor...
Otobüsün tekrar hareket etmesi ile ben de daldım gene düşüncelere... ah benim aptal kafam ah! Nasılda inandırdı beni, bana âşık olduğuna. Yahu! Tipim bile değildi. Öncelikle boyu benden bir iki santim ancak uzundu, ki benim boyum bir altmış beş, hafif göbeği de vardı üstelik, kılık kıyafetine de hiç özen göstermezdi. Olsun dedim o aşık bana, bende severim onu. Sevdim mi bilmem ama verdiği güven duygusuna alıştığım kesin. İlmek ilmek işledi bana güven duygusunu, sevilmenin güzelliğini. Başka adam yoktu sanki hayatıma alacak.
Ne demişti bana;
"İlk görüşte aşk" Pehh! En büyük yalan!
Şahsiyetsiz herif; kurs boyunca gözünü üzerimden ayırmadı yetmedi her delikten karşıma çıktı.
İş teklif ettiğinde ne kadar da sevinmiştim resmen hayatımı kazanmaya başlayacaktım ve havalara uçtum tabi. Çok ihtiyacım vardı çalışmaya. Hemen kabul ettim bende salak gibi iş teklifini. Herif hayatımın ortasına bomba gibi düştü. Sonra daha ikinci gün ısrarına dayanamayıp çay içmeye gittiğimizde;
"İlk görüşte aşka inanır mısın Leyla" demişti bana. Bende tam cevap verecekken
"Dur, bir şey söyleme önce beni dinle. Ben inanırım Leyla çünkü seni ilk gördüğümde işte o dedim. İşte hayatımda olması gereken kız. Uzun kahverengi saçların, kahverengi gözlerin, yürüyüşün, özellikle de gülüşün. Seni bir an bile aklımdan çıkaramıyorum, lütfen bana bir şans ver sana kendimi sevdireyim. Bize bir şans ver Leyla" dedi
Hooppp! Dakika bir gol bir!
Annem hep, seni seveni al kızım, tip önemli değil kızım deyip duruyordu. İyide bence biraz tip de önemliydi, yani gözünü kapatıp düşündüğümde; yanımda Sait'i düşünemiyordum hiç. Üstelik kahretsin daha ikinci günüm bugün Sait Bey'in mühendislik firmasında. Şimdi işten de ayrılmam gerekecek. Birde babamın çenesini çek işin yoksa.
"Bakın Sait Bey size karşı bir şey hissetmiyorum. İlk görüşte olur mu bilmem ama tabi ki aşka da inanıyorum. Ama size karşı şu anda arkadaşlıktan öte bir duygum yok. Hisleriniz bu yönde ise daha başında işten ayrılsam daha doğru olur sanırım." dedim.
Şansa bak ya o kadar da paraya ihtiyacım vardı ki. Okul bitti dolayısı ile burslar da bitti. Kenara attığım üç kuruş para ile de bu kursun parasını ödedim. Şimdi iş bulana kadar gene annemden para alıp babamın çenesini dinlemek zorunda kalacağım. Keşke iş buldum diye annemlere haber vermeseydim bari. İki gün önce açılsaydın ya...
"Sakın Leyla sakın aklına bile getirme iş senin. Merak etme seni rahatsız edecek bir durumun içine sokmam seni ama hislerimi bil istedim tamam mı? Yok işten falan ayrılmak. Hadi dükkâna dönelim" yaptığım hataların ilki böyle başladı işte,
"Tamam Sait Bey dönelim" dedim.
Eğer çok ısrarcı olursa en azından bir iki ay idare eder öyle ayrılırım işten. Hem bu arada da yeni iş bakarım kendime...
Bilseydim bu kadar hayal kırıklığı yaşayacağımı; arkama bile bakmadan son hız kaçardım oradan.
Dudaklarımdan istem dışı bir kıkırtı döküldü, tamamen sinirden. İnşallah teyze fark etmemiştir, kesin deli zannedecek beni bu sefer. Ama tabi nerede bende o şans kadının kulaklar resmen radar. Başladı gene kolumu dürtmeye. Kulaklıkları çıkarıp hafif yan döndüm teyze ye doğru.
"Hanım kızım bir derdin mi var bakıyım senin?" dedi
"Bunu da nerden çıkardın teyze"
"Kendi kendine gülüp duruyon ya oradan çıkardım. Benim bacımın torunu var. O da böyle gülüp duruyordu senin gibi boş boş, arada da ağlıyor diyordu anası, hep odasındaymış hiç konuşmuyormuş kimseyle. Neyse aldılar götürdüler bunu poskolog mudur piskolog mudur nedir işte öle bir şeye; adam demiş depresyonda. Sen de mi depresyondasın kızım yoksa?"
Dayanamadım gerçekten gülmeye başladım.
"İlahi teyze. Hayır değilim ben depresyonda falan" gene inanmadı demek ki devam etti.
"Neye gülüyon kendi kendine o zaman. Ah ah eskiden depresyon mu vardı. Şimdi hep gençler depresyonda. Hem eskiden depresyon olsaydı ne olacaktı ki biz genede giremezdik depresyona, hadi diyelim es kaza girdik bir çırpıda çıkıverirdik." Dayanamayıp araya girdim.
"O nasıl oluyordu teyze? Merak ettim vallahi, bir çırpıda nasıl çıkıyormuşsun depresyondan?" diye sordum.
Teyze bana baktı imalı imalı, sonrada bağladı göğüslerinin üzerinde ellerini,
"Çıkılır çocuğum çıkılır. Yersen anandan babandan okkalı bir tokat hop! çıkıverirsin girdiğin depresyondan. Moda olmuş şimdi kızım ah ah. Fakirim, işim yok, evde kaldım, dersim kötü... Değil mi ama evladım. Dersin kötüyse git çalış neye yatıyon dana gibi bütün gün demi ama."
Teyze de kayış koptu, şimdi itiraz etsem parçalar beni alimallah.
"Haklısın teyze. Ama ben depresyonda değilim ki. Aklıma bir şey geldi ona güldüm ben." dedikten sonra usulca kulaklığımı takmaya başladım. Daha fazla konuşmaya devam etmesin diye ama tam ikinciyi takarken,
"Sen birde benim torunumu dinle....
Of of! bitmez bu yol....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖRGÜLÜ
Ficção GeralÇok güzel ve romatik komedi tadında bir hikaye... Şişt Örgülü! Bela mısın kızım sen benim başıma? Mafya ve kötü adam hikayelerinden bıktıysanız , birazda gerçek hayat okuyalım diyorsanız , buyrun kitabıma!!! Bekir&Leyla Romantik komedi #73