23.Bölüm: Değişen Taraflar
___
"Seni o taşların arasından sağ çıkaracağım ben ."
___
Yazardan
Genç adam kendinden emin şekilde sözlerini karşı tarafa aktarmıştı. Arkadaşı onun bu kadar emin olmasından dolayı endişelenmeye başlamıştı. Elindeki telefonun açılan ekranından hoparlör simgesine bastığında adamın hoparlör kapalıyken bile işitilen gür sesi artık daha netti.
"İstedikleri neyse yapın." demişti telefondaki ses. İki genç adam memnuniyetle bakarken mekândaki diğer herkes patronlarının bu dönüşünü anlamlandırmaya çalışıyordu.
Telefonu az önce aldığı adamın eline geri bırakan Düşsel kafasıyla havuzun içinde fazlasıyla perişan hâlde duran Rüzgar'ı işaret etti. Adamlardan birisi onun hareketine karşılık Rüzgar'ın yanına inip elleri ve ayaklarının bağlı olduğu ipleri çözmeye başlamıştı.
Düşsel bir süre telefon numarasını almayı düşünse bile çoktan hattın parçalara ayrıldığından da emindi. Rüzgâr ayağa güçlükle kaldırılıp havuzun yukarısına çıkarıldığında bilinci bulanık haldeydi. Etrafında olan bitene hâkim olmak bir kenara dursun kendi kimliğini bile hatırlamakta zorlanıyordu.
Uzay birkaç haftadır karşısında olsa öldürmek için bin bir plan yaptığı Rüzgar'ı belinden destek olmak için tuttu. Düşsel de Rüzgar'a destek olmak için onu tuttuğunda sakin adımlarla girdikleri binadan aynı sakinlikle çıkıyorlardı.
Düşsel artık oyuna girdiğini resmen duyurmuştu. Kazanacağını bilerek girdiği binadan kazanmış halde çıkıyordu.
Arabanın yanına vardıklarında Rüzgar'ı arka koltuğa yatırmışlardı. Rüzgâr onlara karşı en ufak direnme girişiminde bulunmamıştı.
Uzay'dan
Düşsel, ben ve Rüzgâr pek hayal ettiğim tarzda araba seyahati yapmıyorduk. Ortam fazlasıyla sakindi. Düşsel'in kendinden emin olması iyi bir şeydi fakat durum istemeyeceğimiz şekillere evirilecekmiş gibi hissediyordum. Düşsel'in bilip de bizimle paylaşmadığı şeyler olduğuna emin olmuştum bugün.
Düşsel'in açıklama gereği duymadığı benim de sormadığım yolculuğun sonuna varmıştık. Şehrin biraz uzağındaki bazı binaları biliyordum ama Düşsel'in önüne park ettiği bu yeri daha önce görmemiştim. Ona ne yaptığını sorarcasına baktığımda arabadan inip Rüzgâr'ı yerinden kaldırdı. Rüzgâr'ı hırpalama hissi içimde hala beni yiyip bitirse de bu hale gelmiş bir adamı dövmek benim işim değildi.
Düşsel'in ardından inip ilerlediğimde binanın kapısını açıp içeri girdik. Etraf fazlasıyla tozlu hâldeydi. Tozlu hâlin aksine sıcak bir ev ruhu içeriye hâkimdi. Mavi tonlarına yakın koltuklar, fazlasıyla lüks televizyon sistemi, köşede tam teçhizat iki bilgisayar, kitaplarla dolu kitaplık hemen onun önünde boyalar ve boş tuvaller, pencerenin önünde boş saksılar, henüz ekilmemiş ekilmeyi bekleyen tohumlar vardı. Her şeyin aksi tarafında bir piyano odanın köşesinde tüm tozuyla siyahtan griye dönmüş halde bekliyordu. Düşsel burayı bizim için hazırlamıştı. Herkesin sevdiği şeylerle odayı donatmıştı. Çaprazımızda duran kapıya yönelip açtıktan sonra Rüzgar'ı odaya bırakıp bana döndü.
"Bugün bu beyefendiye ilk ve son şansını sunacağım. O da İmge'nin hatırına."
"Onu kurtarmak için değer miydi tüm bunlara?" diye onun tepkisini ölçmek için ortama bir soru yöneltmiştim.
"Değmesini umuyorum." diyerek cevapladı. Yüzünde kendinden emin ifadesi olsa da gözlerinin arkasında tedirgin bir çocuk oturuyordu.
Bizim için yarattığı odanın içine bakındığımda buraya diğerlerinin de bayılacağına emindim. Geri kalan ömrümüzü buradan geçirme ihtimalimiz olsa geçirirmişiz gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SATRANÇ
Mystery / ThrillerÇoğu zaman sandığımız gerçekler yalandan ibarettir. Öğrendiğimizde kolay kolay kabullenemeyiz. İmge'nin yalnız kaldığını sandığı zaman gerçeklere olan inancı hayatını değiştirmişti. Amerika'dan dönmek zorunda olan Düşsel'in hayatı tamamen değişmek z...