2.Bölüm: Sözler tutulmak için verilmelidir
___
"Oyun... Oyun yeni başlıyor."
___
Koşarak ilerliyorduk. Hızlı koşmaya çalışsam da elimden çok bir şey gelmiyor, üstüne üstlük bir de Düşsel'i yavaşlatıyordum. Ara ara arkama baktığımda adamın bizi izlediğini görüyordum.
Ana caddeye çıktığımızda silahını arkaya gizlemişti. Diğerleri de yanımızda koşuyordu. Düşsel'in "Dağılalım" sözünden sonra adam için 3 seçenek vardı. Biz, Uzay ve İzmir bir de Koray. Ha! Şanslıysak ve Mete görünürlerde ise seçenek 4'e çıkardı.
Sağa döndüğümüzde cadde kalabalıklaşmıştı. İnsanlara çarpa çarpa ilerlemeye çalışıyorduk. Arkamıza baktığımda ise şans mıydı değil miydi? Bilmiyorum ama seçeneklerin arasından seçilen bizdik.
Düşsel çekiştirerek beni bir yere girdiğinde. Bunun bir alışveriş merkezi olduğunu görmüştüm. Kocaman alışveriş merkezinde hızla bir mağazaya girdik dolanırken daha fazla koşamayacağımızı ikimiz de biliyorduk. Düşsel akıllıca bir karar verip arka taraftaki soyunma kabinlerine yönelmişti.
Üstünde kocaman 7 yazan bir kabine girdiğimizde kapıyı hızla kilitledi ve bana döndü. Önce kolumdaki elini çekti. Normalde olsa kapalı alanda duramazdım. Hani şöyle bir şey vardır ya. Eğer bir şey yasaksa ve ya bir kural varsa o şey daha yapılamaz olur. Burada kalmak zorunda olunca da burada olmak zor geliyordu. Ama burada kalmak zorundaydım çünkü hani derler ya denize düşen yılana sarılır. O hesaptı işte.
Nefes alış verişimi az çok düzenlemeye çalıştım. Düşsel elini omzuma koyup "İyi misin sen? Sakin olmaya çalış. Çıkaracağım bizi buradan"
Cevap verecek halde değildim. Sadece kafamla onaylamakla yetindim. Adam bizi görmüş müydü? Şu an nerdeydi? diye kafamdaki sorular ile de boğuluyordum. Bir de üstüne küçücük yerde tıkılı kalmıştık. Hem de Düşsel'le.
Yarım saat sonunda kabinde oturmuş bekliyorduk. Hiç kimse konuşmuyordu. Sadece birbirimize bakıyorduk. Düşsel bir kaç kez konuşmaya çalışsa da cevap vermiyor sadece susuyordum. En sonunda kafasını arkaya yasladı ve gözlerini kapattı ne düşündüğünü bilmiyordum. Korkuyor olsa bile belli etmemeye çalışıyordu büyük ihtimalle. İlk defa sessizliğimi bozdum ve konuştum.
"Korkuyorsun"
"Korkuyorum"
"Döndüğüne pişman olmuş olmalısın" kafasını kaldırıp tekrar gözlerime baktı.
"Korkuyorum çünkü burada şu an tek değilim. Tek olsaydım şimdi seni de kolundan çekmeseydim burada tek olacaktım ve bulunsam bile tek bulunacaktım ama şimdi... Şimdi sen de benimlesin ve sana zarar gelmesine izin veremem."
Gözlerinden anlamıştım. Gerçek korkusu buydu. Bulunmak değil, benimle birlikte bulunmaktı. Oysa onu tanımamazlıktan gelen ve yüzüne bakmayan birini koruyordu.
Tekrar konuştuğunda "Neden döndüğümü biliyor musun? Hatırlamıyordun beni değil mi? Ya da sadece öyle söylüyorsun. İmge ben sözlerimi tutarım. Hele de o sözü sana vermişsem."
10 yıl önce
Küçük kız her zaman oynadığı parktaydı yine. Önceleri neşeyle atan kalbi şuan hüzünle doluydu. Salıncakta oturmuş ileri geri yavaş yavaş sallanıyordu. Salıncak sallandı. Sallandı. Sallandı. Karşıdan gelen küçük çocuk en yakın arkadaşının yanına heyecan ve mutlulukla koşarak gelirken adımları onu gördükçe yavaşladı. Arkadaşını öyle görmek kalbini sızlatmıştı adeta. Çocuk hiç bir şey demeden yan taraftaki salıncağa oturduğunda hiç bir şey sormadı sadece bekledi. Hazır olduğunda kızın anlatacağını o da biliyordu. Kız dolu gözleriyle yüzünü yerden kaldırmadan konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SATRANÇ
Mistério / SuspenseÇoğu zaman sandığımız gerçekler yalandan ibarettir. Öğrendiğimizde kolay kolay kabullenemeyiz. İmge'nin yalnız kaldığını sandığı zaman gerçeklere olan inancı hayatını değiştirmişti. Amerika'dan dönmek zorunda olan Düşsel'in hayatı tamamen değişmek z...