20. Bölüm: Buzdan Adamın Soğuk Yangını

131 25 12
                                    

Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın.

20.Bölüm: Buzdan Adamın Soğuk Yangını

___

"Ben bir savaşın ortasındaydım ve o savaşın ortasında kilometrelerce ötede ölüyordum." 

___

Bir zaman makinesi düşünün. Niçin vardır? Geçmişe ya da geleceğe yolculuk için mi? Belki de zaman makinesi sadece bugün içindir. Geçmişte geri getiremeyeceğimiz, geri gelmeye çalışırlarsa da bizi yakıp kül edebilecek şeyler için... Oysa geçmişimdeki küçük kız beni bugüne kadar takip etmişti, şimdi de beklediği anı gerçekleştiriyordu. Yavaş yavaş ben farkında olmadan yanmaya başlamıştı. Her şey bittiğinde bendeki parçasını da beni de yakıp kül edecekti. Bense Anka kuşu değildim. Tekrardan var olamazdım. Yok olmaya mahkum, bir rüzgar ile dağılacak küllerden ibarettim.

Zaman makinesi bize zamanı geri vermemişti, dünyayı da durduramamıştı. Kapı örtülmüş kanıma karışan serum ile gözlerim de kapanmıştı. Her şeyi kapatsan dünyayı susturmaya çalışsan bile başarılı olamazdın çünkü ruhun her daim canlı kalırdı, onun yaşamaya ihtiyacı vardı. Belki de haberimiz yoktur. Zaman ilk yakmaya ruhlarımızdan başlamıştır.

Bir zaman makinesi ile zamanda yolculuk yapmak hayallerimden biriydi. Küçükken geçmişe gidip Düşsel'i geri getirmeyi dilerdim. Büyüdüm ve hayalimin hala aynı olduğunu fark ettim. Bazen insan istediklerinin farkında değildir. İnsan her şeyi bilmek istiyordu ancak her şeyi bilmek bazen hiçbir şeyi bilmemeyi diletiyordu.

Zaman makinemin kapısından adımımı attım. Arkamı dönüp baktığımda 7 yaşıma tekrar veda ettim. Bir hastane odası bir zaman makinesi bir ev olabilirdi bunu da öğrendim.

Karşımdaki telaşlı gözlere baktığımda gözlerimi devirdim. Hepsi henüz erken olduğunu söylüyordu ama benim zaman makinemin süresi dolmuştu. Ayrıca hastane odaları beni düşündüğümden daha çok geriyordu. Hastaneler bir hayatı özetliyor gibi aslına bakıldığında. Bir kısmında doğumlar bir kısmında ölümler ya da çabalar... Hem bir sürü belirsizlik hem de çok kesin şeyler barındırıyorlar içlerinde.

Karşımdan tekerlekli sandalye ile gelen Düşsel'i gördüğümde ağzım açık şekilde bakakalmıştım. Henüz hastaneden çıkmak için erken olduğunun farkındaydım ama bu kadara gerek olduğunu da sanmıyordum.

"Ciddi olamazsın " dediğimde beni dinlemeyeceklerine emindim aslında.

"Gayet ciddiyim. "Gözlerimle diğerlerine baktığımda onu onayladıklarını gördüm.

"İki adım attın ve yüzündeki o ifadeyi görmedin. Bu yüzden bu konu tartışmaya kapalı. "

Hepsine halimden hoşnut olmadığımı belli eden bir surat ifadesiyle tekerlekli sandalyeye oturdum. Geriye baktığımda ellerini çırpan ve otuz iki diş sırıtan Koray'ı gördüm.

"Evet, komuta bende!" diyerek Düşel'in elinden kontrolü alıp beni gereksiz bir hızla sürmeye başladı ve fazlasıyla hırpaladı. Bu arada içimden kendime kızmaya devam ediyordum. Buna kesinlikle binmek hataydı. Koray'ın sürmesi ise hata sorgulamasında sorgulamaya dahil bile olamazdı.

Kafamı hafif çevirip bize doğru gelenleri gördüğümde rahat bir nefes verdim. Uzay ve Koray arasında geçen kontrol tartışması sonucu sandalyeyi süren kişi Uzay olmuştu. Bu devir teslimden en memnun kişi bendim.

Hastaneden çıkıp arabaya geldiğimizde sandalyeden tutunarak kalktım. Arabanın açılan kapısına tutup aynı yavaşlıkla ön koltuğa geçtim. Kapı benden biraz sonra kapandı ve Düşsel yan taraftaki sürücü koltuğuna geçti.

SATRANÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin