8. Bölüm: Susarak kaçıyoruz

272 70 49
                                    

Selam! Sanırım artık cumartesi günü bölüm atmak görevim oldu kendi kendime bu gün atmayayım desem de sonunda atmış halde oluyorum. Hızlı bir hafta geçirdim, hem de fazlasıyla. Bu hafta içinde belki de hiç öğrenmesem nasıl olurdu diye sorduğum anlar oldu ama sonunda yine de yaşamış oldum. Sanırım iyiyim kelimesi çoğu zaman bizim alışkanlığımız oluyor sadece. Size bu hafta dediğim ve hayatım boyunca uygulamak istediğim uygulayacağım bir şeyi söyleyeceğim. Bunu bir tavsiye olarak görebilirsiniz sadece. Diyebileceğim tek şey RUHUNU SATMIŞ İNSANLARLA OLUP RUHUNUZA VEDA ETMEYİN çünkü sizin buna ihtiyacınız var ve yaşayan bir ölü olmak için fazla iyi insanlarız.

Sizi okumaya bırakayım.

8.Bölüm: Susarak kaçıyoruz

"İmge... Madem yapacak bir şeyin yok bırak ben yapayım. Görmüyor muyum sanki senin onun yanında isteyerek durmadığını? Sanki ruhun ölüyor ve ben sadece diğerleri gibi izlemekle yetinebiliyorum."


 "gidelim"

"Son bir şeyi daha merak ediyorum. Bu da benim kazandığım için verilen cevap olsun."

"Pekâlâ öyle olsun, sor."

Karşısında dikelip onu dinledim

"Mete... Mete'yle aranızdaki ilişki tam olarak ne?"

Evet, bu soruyu bekliyorum diyemeyeceğim ama demek zorundayım sanırım. Cevabını benim bile bilmediğim bir soruyu yanıtlamamı bekliyor benden. Gerçekten cevabım ne? Mete'yle sevgiliydik bunu söyleyebilirdim ama gerçek cevabın bu olmadığını ikimiz de biliyorduk. Daha çok esir sahip ilişkimiz var gibi görünüyor dışarıdan bakıldığında bile.

"Bilmiyorum."

"Öğrenene kadar ona katlanacak mısın?

"Öyle görünüyor."

"Peki buna izin vermezsem?"

"Karışmayacaksın. Daha doğrusu karışamayacaksın."

"Haklısın. En azından sen izin verene kadar karışmayacağım."

...

Eve doğru giderken garip bir ortam vardı. 'Acaba fazla mı sert çıktım' Diye düşünüyordum Mete konusunda ama ona bir fırsat ya da boşluk verirsem o boşluğu kullanıp başına iş açacaktır ve ben en azından şu anlık saçma bir şeylere kalkmasını istemiyorum. Hele de Mete gibi biri yüzünden.

"Kızgın mısın?"

"Sence?"

"Yapacak bir şeyim yok. Böyle kalmalı"

"İmge... Madem yapacak bir şeyin yok bırak ben yapayım. Görmüyor muyum sanki senin onun yanında isteyerek durmadığını? Sanki ruhun ölüyor ve ben sadece diğerleri gibi izlemekle yetinebiliyorum."

Bir şey demeden gözlerimi kaçırıp yürümeye devam ettim. Karanlık sokağı, sokak lambaları az çok aydınlatıyordu.

"Evet, çok güzel. Yine susarak kaçıyoruz."

Karşıya doğru baktığımda Düşsel'in evinin önündeki iki siluet dikkatimi çekmişti. Işık az çok aydınlatıyor ve ilerledikçe görüşümüz iyi hale geliyordu.

"O annen değil mi?"

"Kim?"

Elimle iki kişinin olduğu tarafı gösterdiğimde annesini görmüş oldu. Ona bakıp anlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı ki o sırada annesi de bizimle göz göze geldi.
Karşı taraftaki adam annesinin elinden çekiştirerek bir şeyi alıp ters yöne doğru koşmaya başlamadan önce bir an göz göze de gelmiş bulunduk. Düşsel refleks olarak adamın peşinden koşmaya yeltense bile adam karanlık sokağa girip çoktan gözden kayboldu. Biz annesinin yanına gittiğimizde annesinin elinden ayağı titrer vaziyette bize bakıyordu. Düşsel annesine güven verip sakinleştirmek istercesine kolunu okşayarak destek vermeye çalıştı.

SATRANÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin