8. Masumiyetin Yitirilmiş Bekareti

7.3K 276 69
                                    

Düşerken küvetin zeminine çarpan bacaklarımın yanı sıra, bir de alçılı kolumun çarpma sonucu ağrıması ile çığlığı basmıştım. Can tatlıydı evet, ama yaralı yere inen darbe ile can daha da yanar olmuştu. Gözlerimden yaşlar istemsizce akarken karşımda bana doğru ilerleyen adamı görüş açımda tutamıyordum. Netlik kazandırmak için yaşları silmeye kalkan elimi gözlerimi bulmadan kavramış ve diğer elinin kalın parmakları ile gözlerimi silmişti. Nedendir, niçindir bilinmez bu hareketine kayıtsız kalamayarak, netleşen bakış açımı tam da gözlerine dikmiştim. Katran karası gözleri gözlerimi bulurken, karanlık bakışlarındaki bir kaç puslu parıltıya aldanmak üzereydim. Öylesine kara gözlerden akan böylesi masum parıltılar, şeytanın da bir zaman melek olduğunun ispatı gibiydi. Sanki o da bir zamanlar iyiliği barındırırken buzdan kalbinde, şimdilerde ruhunu karanlığa satmıştı ve karanlığın ele geçirdiği iyiliğinin kırıntıları bir tek gözlerine serpilmişti.

"Salaksın." dedi gözlerini kaçırırken. Kendine gelir gibi başını sallamış, ardından bakışlarını bedenime çevirmişti. Tam da o an aklıma gelen gerçek ile ellerini bedenimden uzaklaştırmaya çalışıyordum, gücüm yettiğince.

"Bırakır mısın lütfen?"

"Kuru bedenine merakımdan burada değilim Asi, sakarlığın yüzünden burada ölüp kalacaksın."

"Benim adım Asi değil." dedim sanki önemli olan bir tek buymuş gibi. Oysa eli çoktan bacağımın altından yol bulmuş, bir diğeri ise belimi sarmıştı.

"Senin adın ne Vera mı? Sanırım bunun için kafa kâğıdını görmem lazım."

Kafa kâğıdı diye tabir ettiği şey nüfus cüzdanım mıydı? Peki ya kadınlığıma değecek kadar yakın duran kolu muydu beni böylesi titremeye salan? Belimi saran elinin göğsüme yakınlığını mı düşünmeliydim, yoksa göğüslerimin kucağına almasıyla göğsüne değmesini mi? Anadan üryan kucağında bulunduğum adamın adımları ile banyodan çıkarken karşılaştığım kadının şaşkın bakışlarını hiç saymıyorum bile. Çığlığıma gelmiş olmalı ki, bakışları hem şaşkınlık yüklü hem de telaş doluydu. Kara gözlü kucağında beni zorlanmadan taşırken, kadını es geçerek koridorda ilerlemiş ve bakışlarını karşıya sabitlemişti.

Kasılan çene kaslarından bunda zorlandığı belli oluyor, vücuduma değen ellerinin gerginliği tenime nakşediyordu. Bir elim boynuna dolanmışken, sarılı olan kolumla olabildiğince bedenimi saklamaya çalışıyor olmam ise acınasıydı. İki kumaş parçasının kapatacağı şeyi elimden beklemek akla yatkın değildi. Saçlarımdan zemine damlayan su tanelerinin sesi, adım seslerine karışıyor olmasına rağmen, boğazından aşağıya doğru yol alan o koca yutkunma sesi hepsinden öte duyuluyordu. Nefret ettiğim adamın adem elmasına hayranlıkla bakıyor olmam kesinlikle benim suçum değildi. Suç iblisin ta kendisi olan bu adama bu güzelliğin bahşedilmesindeydi.

Bana ayırdığı karanlık ve izbe odaya giriş yapması ile görüş açımdan çıkan suretinden alamadığım görüntüyü odada aradı gözlerim. Oysa her yer karanlığa bulanmış, her nesneye vuran hafif ışık hüzmesi kapının dışından gelir olmuştu. Bu karanlıkta yönünü nasıl bulduğunu merak edeceğim esnada bedenimi yatağa bırakırken, elleri tenimden uzaklaşmış ve yerini hafif bir ürperti sarmıştı. Sıcaklığı bedeninden bedenime işlemişti adeta ve yokluğu kendini belli edecek kadar varmış gibiydi bu güne kadar.

Kapıdan içeriye sızan hafif ışıktan anladığım kadarıyla odadan çıkmak üzereydi. Bu düşünceme eşlik eden adım seslerini dinlerken aniden "Dur" kelimesi döküldü dudaklarımdan. Zemine değen ayak sesi durdu ve içeriyi karanlık kadar ürkütücü bir sessizlik sardı. Nefes alışverişim sıklaşırken bir süre devam etmemi beklemesinin ardından, derin bir nefes koyverdi. Burnundan içeriye çektiği havayı aynı derinlikle dışarı salarken, soğuk havadan mıdır bilinmez üşüyen bedenime doladım ellerimi.

Gecenin Karanlığı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin