2. Kara Gözleri Kadar Karanlık Adam

8.2K 470 190
                                    

Bir barın en alt katında, onca gürültüden şamatadan uzakmış gibi tek çıtın çıkmadığı delikteydim. İzbe ve yıkık duvarların arasında, her şeyden uzakmış gibi o temiz kapıyı tıklatmış aksi gibi açılmasını bekler duruma gelmiştik.

Bu sarı denilen adamın bir kez tıklattığı kapının ardından tek bir ayak sesi bile gelmezken, sakallarında eli gezinen adamın kendi kendine söylenmesine kulak asmayacak kadar gergindim.

Bilmem kaç dakika sonra 'gir' diye duyulan ses o denli kısık ve uzaktan geliyordu ki, bu kadar konsantre olmasam yanımdaki adam gibi duymamış olabilirdim.

"Gir dedi."

"Kim?"

"Kimi bekliyorsak o."

"Yanlış duymuş olmayasın." derken yüzüne binen endişe akıl alır cinsten değildi. Gir dememiş olsa bile, o kapıyı açmak ne gibi bir tehdit barındırabilirdi ki?

"Kendi kendine konuşuyor olmasaydın sende duyardın."

"Başıma bela olacak gibisin küçük fare."

Yüzündeki tiksinç ifadeden anladığım kadarıyla bana bir kadın gözüyle bile bakmıyordu. Ne yazık ki bu benim için sevindirici bir durumdu. Bu adi heriflerin gözünde aciz bir kız çocuğu olarak kalmak, bedensel ve ruhsal sağlığım açısından en iyisiydi.

"Burada bekle, sakın bir yere kıpırdama." dedi ve ağır ağır açtığı kapının kulpundaki eli nedensizce titriyor gibiydi.

Başını uzattığı kapının aralığından dışarıya taşan koku, cennetin bahçelerinden armağan gibiydi. Oysa burası cehennemden ibaretti, o da her kimse cehennem meleğiydi. Yalancı cennetin sahte kokusu burnuma dolmaya devam ederken, başını içeri uzatmış adamın içeri tamamen girip kapıyı kapaması ile o izbe yerde bir başıma kalmıştım.

Karanlık zifiri olamayacak kadar yoğun değil, ama aydınlık denemeyecek kadar da belirgindi. Yukarıdan gelmeyen o yüksek müzik sesinin ürkütücü sessizliği ise akla yatmayacak cinstendi. Ne işler dönüyordu burada, kimlerle oyun oynamaya kalkışmıştım bilmiyordum. Bildiğim tek şey buradan canlı çıkma umudumun azalmış olmasıydı. Gerçi yaşama dair en ufak bir heves kırıntısı bile kalmamış şu hayatımda, belki en çok anneme üzülecektim. O ise aksi gibi benim ölümüme...

Kapının gıcırdayarak açılması ile olduğum yerde nedensizce bir kaç adım geri gitmiş ve başımı kaldırarak çıkan kişiye bakmıştım. Az önce yanımdaki adam ile göz göze gelirken suratındaki ciddi ifade, iki kadını kolunun altına alan o pis gülüşlü adamdan fazlasıyla uzaktı. Yanıma yaklaştı, ağır ağır gözlerini üzerimde gezdirdi.

"İçeri geç." derken yüzünde oynayan tek kasın da ters bakışına uyum sağlayan, çatılan kaştan ibaretti.

Dediğini yerine getirirken, yarı açık kapının kulbuna giden elimin titrediğini fark etmem fazla zamanımı almamıştı. Her ne kadar intikamın hırsına kapılmış olsam da, daha düne kadar annesinin cici kızı sevdiğinin prensesiydim ben. İnsan benim yaşımdaki birinden, birden bire soğukkanlı bir katil olmasını bekleyemezdi sanırım.

İçerideki yoğun ışığa alışmaya çalışan gözlerime elimi siper ederek içeri bir kaç adım atarken, kapının kulbunu çoktan bırakmıştım. Aksi gibi ardım sıra kapanan kapının ani sesiyle yerimden sıçramış ve korkaklığıma ilk kez lanet ettim. Acizliğime engel olamıyor olmak basit görünmeme sebebiyet veriyordu. Bu da benden şüphe uyandırmaya yeterdi.

"Adın?" dedi.

Ses tonu ürkütücü ve donuktu. Sanki az önce tek pişmanlık bile duymadan bir cinayet işlemiş ve kanlı ellerini silmeden sözlerini bana yöneltiyordu. Ve adeta o cinayete tanıklık etmemden rahatsız olmuş gibi tehdit içeriyordu.

Gecenin Karanlığı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin