Bölüm 15 FİNAL

1.3K 86 37
                                    

Selam! Kimileriniz neden erken bitirdin diye sövebilir ama inanın daha fazla uzatsaydım sıkardı diye düşündüm. Hikayenin ucunu açık bıraktım çok istek olursa ve istersem ileride ikincisini devam ettirebilirim.  Belki böyle mi bitecekti? Daha heyecanlı olsaydı bari! diyebilirsiniz ama başka türlü araya farklı kişileri soksaydım saçmalık sınırını da aşardım. Bu yüzden hikayenin başından bir kahramanı devreye soktum. İyi okumalar. İyi ya da kötü yorumlarınız bekler.!

’Olsaydı dünyada adalet Allah yaratmazdı cehennemle cennet.’’

Günler geçmişti. Cengiz nefret dolu bekleyişlerini sürdürüyordu. Gökhan ise her saniye kendini bu işe adamış arada yemek yemeyi bile unutuyordu. Ada’nın sözleri geldi aklına ‘’Bazen katilin bir hayalet olduğunu düşünüyorum’’ . Katil ya işinde gerçekten çok çok iyiydi ya da kendisi işe yaramazın tekiydi. Gözünün önünde 6 kişiyi öldüren notlarında 5 kişiyi öldürdüğünü itiraf eden şizofrenin tekiyle karşı karşıyaydı. Edindiği en ufak bilgiyi Cengiz’e aktarıyordu. O gün Candemir’ in odasındaki telefon konuşması hakkında araştırma yapmıştı. Arayan bir telefon kulübesinden aradığı için kim olduğu belirsizdi. Nerden aradığı belli olsa da bulunması imkânsız gibiydi. Buna rağmen Gökhan günlerce orada beklemiş şüpheli harekette bulunan herkesi yakalayıp sorguya çekse de sonuç sıfırdı. Tek umutlu haber yeni ceset olmamasıydı. Notta yoktu. Ya gittiyse? Diye düşünüyordu Gökhan. Terk ettiyse buraları? Yapmamalı diyordu. Çünkü katil bulunmak istiyordu. Öyle yazmıştı. Günler hızla geçip giderken umudunu kaybeden kimse yoktu. Ayrıca o günden bu yana Candemir’den de haber yoktu. Gökhan’ın inandığı şey: Candemir katile yardım ediyordu ayrıca evine girmesi için anahtarları da katile veren oydu. Candemir’in evine binlerce defa gitti. Gidebileceği yerleri de çok iyi biliyordu oralara da gitti fakat yer yarıldı da içine girdi sanki Candemir. Yoktu. Cengiz aldığı en ufak haberle harekete geçiyordu hep. Elinde koca bir hiçlikle geri döndüğünde oturup yasına devam etmekteydi. Şimdi Gökhan’ın evinde oturmuş kahvelerini yudumlarken arada sohbet edip camdan dışarı bakıyorlardı. Gökhan:

-Üzgünüm, diyebildi.

-Neden? Bunca süre zarfında yanımda bana destek çıktığın için mi?

Gülümseye çalıştı Gökhan ama olmadı. Cengiz’in gözleri dalın üzerine konmuş üç kargaya bakıyordu. Siyah yargıç kıyafeti giymiş gibilerdi. Sanki birazdan birinin idamına karar verecekler gibi kızgın bakıyorlardı. Adaleti temsil ediyorlardı. Siyahlardı. Hüzün dolulardı. Bunca hayata karşılık tek bir hayat yeterli miydi? Üst dala beyaz güvercin konunca da kızını düşündü. Belki de aşağıdaki adalet kargalarına sanık olarak gelmişti beyazlar içinde. Gözleri buğulandı. Güvercin kafa sallayıp gitti. Sanki ben mutluyum merak etme baba der gibi. Gülümsedi bu sefer. Gökhan Cengiz’i izliyor ne düşündüğünü anlamak istermiş gibi bakıyordu. Cengiz dönüp bakmadı. Daha sonra zil çaldı. Gökhan açmak için kapıya yöneldi. Açtığında ise koca bir hiçle karşılaştı. Sağa sola baktı. Karşısındaki ağacın arkasında onu izleyen bir çift gözü fark etmeden. Yere baktı. Zarf… Alıp içeri götürmeden önce cebine sıkıştırdı ve Cengiz’e:

-Burada kimse yok lavaboya gidip geleceğim. Diye seslendi.

Odasına girip kapıyı yavaşça kapattıktan sonra zarfı yırttı ve kağıdı çıkardı:

‘’ Tepenin ardında, ağaçların en gür olduğu mevsimdi. Soluk benzim kesik nefesimle yürüyordum. Çiseleyen yağmur saçlarımı dövermişçesine sert vurup geçiyordu bana. O da sevmiyordu beni, anladım. Güneş çoktan batmış, ay semaya yükselirken… Tepenin ardında beklerler beni bilirim ölümü isteyenler. Dikmişler gözlerini ağızlarından kan damlıyor. Kırmızı her yerde. Vücuduma onlarca iğne batıyor. Şimdi sonuna yaklaşırken her şeyin huzurluyum tamamladım görevimi. İkinizi kaldınız sona. Yakında görüşmek üzere… ‘’

Sona yaklaşmışlardı. Bu iyi miydi? Bu tuzak olamazdı. Sevinmesi gereken yere hüzünlendi. Belki de katil teslim olacaktı. Gitmemişti. Cengiz’e bu nottan hiç bahsetmedi. Günler kovalarken birbirini huzursuzluk artıyordu. Eski neşesi yoktu kimsenin. Herkes işine gömülmüştü. Candemir aranıyordu. Ve beklenen telefon gelmişti. Candemir Kurt Tepesindeydi. Gökhan acele bir şekilde oraya vardığında gazete kağıtlarının altından sızan ve bembeyaz karları kırmızıya boyayan kana bakıyordu. Kafasından tek kurşun dediler ölüm nedenine. Elindeki kağıdı gösterdiler sonra:

‘’Sona yaklaşıyoruz Gökhan’’

Kısa ve net. Sona yaklaşıyorlardı. Cengiz heyecanlıydı. Sonunda hayatını mahveden , kızını öldüren ve karısıyla huzurunu kaçıran adamı eline geçirecekti. Candemir’in evi, arabası, ofisi didik didik aransa da bulunan tek şey kırmızı raptiyeler oldu. Herkes katilin o olduğu kanaatine varıp dosyayı kapattı. Yalnızca iki kişi biliyordu katilin o olmadığını. Gökhan ve Cengiz…

İşte günü gelmişti her şeyin. Takvim yaprağı 07.02.2014’ü gösterirken, sanki dünyada biliyordu bugünün kötülüğünü, hüznünü… Hava kapalıydı, bulutlar durmadan ağlıyordu. Gökhan daha sıkı sarılmıştı paltosuna. Bu ilkbahar ayına rağmen hava serindi. Sabahın beşi ve sokaklar ıssız. İzlendiğini biliyordu. Cengiz onu ilerdeki ıssız depoda bekliyordu. Planda buydu. Bugün ölecek olan katildi. Peki, Tanrı öyle mi derdi? Bu plana gülmez miydi? Gülerdi, gülüyordu da elbet ki. ‘’Benim yerime sen mi kaderini yazacaksın ey insanoğlu!’’ diye hiddetlenmişti belki de. Kızmıştı şimdi de. Gökhan depoya adımını attı. Arkasındaki seste ona eşlik etti. Cengiz’ in hiddetli gözlerinin önünde silah duruyordu ve Gökhan’ın arkasındaki kişiye doğrulmuş patlamayı sabırsızlıkla bekliyordu. Gökhan durdu. Arkasına döndü. Karşısındaydı. Katil. O. Onlarca hayata bedel kişi. Sancak. Dostu. Belki de katili. Cengiz şaşkındı. Gökhan da öyle. Gökhan’ın aklından yaşadıkları her şey film şeridi gibi geçti. Anlam veriyordu şimdi her şeye. O notlar, bunca şizofrence davranış ve ailesi tarafından terkediliş. Sancak’tı bu. Annesinin bir adam uğruna terk ettiği genç, karısının başka adam uğruna bıraktığı adam. Normal hayatını uçuruma sürükleyen iki kişi. Ya diğerleri diye düşündü. Onların ne suçu vardı ki? Zevk olsun diye miydi? Tamam 4 kişiyi öldürmesi normaldi. Peki Ada? Jennifer ? Ekin ? Cemre ? Maya ? Elif ? Diğer sevgilisi ve karşı evdeki çocukla sevgilisi? Neden? Bunları düşünürken Sancak konuştu:

-13 kurban dedi. Uğursuz mu sizce? Annem sevdiği adam, karım sevdiği adam öldürmek için bahanelerim vardı. Ya sevgililerim? Tehlikeydi. Ya Elif? Ekin? Maya? Hepsi başka adam uğruna sevgililerinden vazgeçen sürtükler ve geride bıraktıkları dostlarımı intihara sürükleyenler. Ya Ada? Her şeye burnunu sokan ve ikinizi bir arada idare eden sürtük, hayatta olsaydınız eminim ki beni alt etmiştiniz. Ya Cemre? Hahahaha o da sürtüktü babası. Minik masum kızın benim sevgilimdi ve beni terk etmeye kalkınca –elini boğazını kesermiş gibi yapıp- öldü. Ya karşımdakiler? Ah hadi ama o çocuk zaten yaşasaydı senin karını bile elinden geçirirdi Gökhan ve o kız yalnızca görgü tanığı bırakmamak adına.

Gökhan ve Cengiz’de çileden çıkmıştı. Yakın arkadaşlarının böylesine bir psikopat olabileceği nereden gelirdi akıllarına? Ve bir polis memurunun. Cengiz:

-Sende öleceksin, şimdi dediği an bir silah patladı. Gökhan’ın bedeniyle ayırdığı kolunun arasından Cengiz’in kalbimin 5 metre altına isabet eden kurşun. Gökhan silahını çıkardığı an onunda eline isabet eden kurşun. Yerde acısıyla kıvrılırken başına tutulan silah ve ardında gözler:

-Her şey bitti ha? Ne dersin? Kurşun patladı ve Gökhan kan ter içinde uyandı. Nefes nefeseyken gördüğün kabustan kurtulma çabalarına girmişti. Eline baktı sarılıydı. ‘’Cengizzz!’’ diye bağırınca arkadaşı yanındaki hasta yatağından ona bakarak:

-Ne var? Uyumaya çalışıyoruz şurada, deyince rahatladı. Hatırladığı tek şey Sancak’ın yüzüydü. Yakalanmış mıydı? Evet. Muhtemelen şimdi ceza evinde volta atıyordur. Müebbet hapisin tadını çıkar dedi ve bir bardak su almak için yanına baktı. Suyu bitmişti tam o sırada içeri polis memuru girdi:

-Efendim, yakalanan katil kendini asmış ve bu notu size bırakmış. Gökhan notu aldı:

‘’Kabusun yeni başlıyor’’

 

Bir Katilin NotlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin