Adam ın saldıraya uğradığı gün;
Stefan ın ağzından;
Her zaman ki gibi boktan bir gündü. Zaten benim için her gün boktan bir gündü. 20 yaşından daha büyük gösterdiğimin farkındaydım ama sadece ve sadece 19 yaşlarında bir serseriydim. Okulun kötü çocuğuydum.
Yatağımdan kalktım ve hiç aynaya bakmadan üzerime bir şeyler geçirip okula gittim. Zaten aynalara hiç bakmazdım. Aynalarla asla işim olmazdı.
************
Kantinin girişine geldiğimde, o büyük kantin kapısının eşiğinde durup adeta saklanırcasına birilerini izleyen kumral tenli, zayıf, çelimsiz bir çocuk gördüm. Bu oldukça komikti. Onun biraz gerisinde durdum ve bir yandan arkadaşlarımla konuşuyorken bir yandan da gözümün ucuyla onu kesiyordum. Çok uzun bir zaman geçmeden bir kız ve bir erkek (bu erkek kesinlikle John du, yanındakide her zaman bahsettiği kuzeni Ashley olmalıydı) sınıflarına çıkmak üzere yürümeye başladılar. Bu zayıf ve çelimsiz fakat bir o kadar mağrur çocuk onların peşine takıldı. O zaman anlamıştım onları gözetlediğini. Bir anda arkadaşlarımın muhabbetinden kurtulmak istercesine;
-Bugün derslere girmeye karar verdim ! diyebildim. O çocuğun peşinden gitmek için tek uydurabildiğim yalan buydu. Benim serseri fakat bir o kadar adam gibi adamlarla dolu olan tayfam sadece gülüşmekle yetindi.
Yeterince zaman kaybetmiştim. Hızlı adımlarımla çocuğun peşine düştüm. Çocuk John un peşindeydi ben ise çocuğun....
************
Okul çıkışıydı. Aslında o çocuğun peşine düşmeyi planlıyordum. Çocuk tam bir gerizekalıydı... Ve gerizekalılar her zaman benim eğlence kaynağım olmayı başarmışlardır. O gün bu salak çocuğun peşine düşmemiştim fakat onu yarın okulda göreceğimden emindim. Ve yarın okulda onu sıkıştırmayı kafamın bir köşesine koymuştum.
***********
Bizim grupla eğlenmeye çıkmıştık. Saatte biraz geç olmuştu. Evime dönmek üzere yürümeye başlamıştım. Kafam önüme eğik, ağzımda ıslıklardan canlandırdığım bir melodi, ayağımla sürüklemeye çalıştığım boş bir kola şişesinin tıngırtısıyla ana caddenin şehire bağladığı bir ara sokağın önünden geçerken cılız, ince , adeta çaresizlik içinde inleyen şu sesi duyabildim;
-Kimse yokmu? Lütfen bana yardım edin....
Hemen sesin geldiği yöne doğru koştum. Bir kaç yüz metre ileride baygın şekilde arkası dönük fakat yarı çıplak bedeninden anlaşıldığı üzere bir erkek yatıyordu. Sanırım benim yaşlarımdaydı. Ona doğru hızla ilerlerken kalbim çok feci bir şekilde artıyordu. Acaba yanına vardığımda onu ölümü bulacaktım?
***********
Yanına vardığımda ilk işim yüzünü benden tarafa çevirmekti. Ve oda neydi.... Bu benim gerizekalı dediğim çocuğun ta kendisiydi. Donup kalmıştım. Hiç bir şey yapamıyordum. Böylesi bir çocuğun bu saatte işi neydi dışarıda. Hemen bu düşüncelerimden kendimi uzaklaştırırcasına omuz silktim ve kendime geldim. İlk işim nabzını kontrol etmek olmuştu. Tanrım yaşıyor, hayatta, ölmemiş... dedim kendi kendime. Daha sonra bir kaç metre ileride ekranında bir mesaj açık halde yerdeki telefonuna uzandım ve ister istemez telefonda yazılı olan mesajı okudum. Mesajı okuduğumda çocuğun eşcinsel olduğunun farkına vardım. Sadece ona bakakaldım fakat kaybedecek zamanım yoktu. Çocuğu kucağıma aldığım gibi evine götürdüm.
***********
Evinin önüne vardığımızda kapıyı çaldım ve açan annesiydi. Acı bir çığlık koptu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eşcinsel...
Novela JuvenilAşk, nefret , kıskançlık ve hırs en güçlü duygulardır. Aşk ile nefret arasında ince bir çizgi vardır çünkü hiç bir insan aşkın o güçlü hissini kalbinde yaşamadan kimseye karşı nefret de besleyemez. Bu hikayemde size bu duyguları yaşatmaya çalışacağı...