Bütün dersler bittikten sonra Ceyda'yla okul çıkışına kadar yürüdük. Ceyda'nın başka bir yerde işi olduğu için ayrıldık. O başka yöne, ben başka yöne gittik. Ben yolda düşünceli düşünceli yürüyordum. Bir yandan da ağlıyordum. Hatta ağlayarak, neden yaa neden, neden ben, neden. Ben ilk defa birine aşık oldum ama o da benim abim çıktı. Böyle olmak zorunda mıydı yaa... diyip duruyordum. Ben o şekilde yürürken neredeyse bana araba çarpacakken kendimi ordan kurtaramıyordum bile. Ama birden biri geldi ve beni kolumdan tutup hızlıca kendine doğru çekip, arabanın bana çarpmasına engel oldu. O kişi öyle yapınca ben de otomatikmen kafamı göğsüne koymuştum. Artık kendime geldiğimde ise kafamı kaldırıp ona baktım. Ama o Toprak'tı. Araba bana çarpmasın diye beni ordan kurtaran Toprak'tı.
"Toprak sen ne yaptın? Nolurdu sanki beni kurtarmasaydın. Bıraksaydın da ölseydim nolurdu yaaa."
Dedim ağlamaklı bir şekilde. Toprak'ta bana,
"Güzel sen delirdin mi? Neden yaptın böyle bir şeyi söylesene. Böyle bir şeye neden kalkıştın. Ahh bee güzelim. Değer miydi onun için. O senin abin çıktı diye değer miydi?"
"Evet Toprak değerdi. Ben şu an ne yapacağımı bilmiyorum. Ben ondan uzak durmaya çalışıyorum. Onu unutmaya, abim olarak görmeye çalışıyorum. Ama sabah sen de gördün. O buna izin vermiyor. Aklıma ölmekten başka hiç bir şey gelmiyor, anlıyor musun?"
"Aslında senin yapabileceğin bir şey daha var. En azından bu, ölmekten daha iyi bir çözüm."
Toprak öyle diyince, ben ona doğru dikkatlice baktım ve,
"Neymiş???"
Diye sorunca, Toprak'ta,
"Bak Güzel. Biliyorum ki onun senin abin çıkmış olmasına rağmen ve bunu da senin öğrenmene rağmen sen hâlâ onu seviyorsun. Ve görüyorum ki o da seni seviyor. Siz kardeş olduğunuzu bildiğiniz halde birbirinizi kolay kolay unutamayacakmışsınız gibi geliyor bana. Ama sen de şunu biliyorsun ki, birbirinizi unutmanız gerekiyor. Sonuçta abi-kardeş siniz öyle değil mi?"
"Evet Toprak. Hadi artık sadede gel. Ne yapabilirmişim ben bu durumda."
"Güzel. O seni hâlâ seviyor olabilir. Ama seni seven sadece o değil. Ben de varım, buradayım. Ben de seni çok seviyorum. Aşığım sana. Senin ondan uzak durabilmen için onunla aynı ortamda olmaman gerekiyor. Ama şu andan itibaren de bu imkansız. Çünkü artık Cenk sizinle beraber, sizin evde yaşıyor. Bu yüzden de ondan uzak durman imkansız."
Dedi ve üstüne de
"Yani Güzel, sana diyeceğim o ki, ikimiz gidelim buralardan. Çok uzaklara. Hemen evlenelim. Şundan emin ol ki, seni asla ama asla üzmem. Seni çok mutlu ederim. Çünkü seni çok seviyorum. İkimiz gidelim buralardan. Bak işte o zaman, zamanla unutursun onu. Ne diyor sun."
Diye ekledi. Toprak'ın bu söylediklerinin üzerine, ben de,
"Nee?? Toprak sen. sen ne dediğinin farkında mısın gerçekten??"
"Evet farkındayım. Hem de hiç olmadığım kadar. Tamam sen hemen cevap vermek zorunda değilsin. Biraz düşün. Yarın söyle bana cevabını, olur mu.?" Diyince ben de tamam anlamında kafamı salladım.
"Tamam o zaman. Şimdi seni eve bırakayım."
Ben de arabasına bindim ve beni direct eve bıraktı. Ben de arabadan inip eve doğru yürüdüm. Eve girdiğimde hiç etrafıma bakmadan odama doğru çıkıyordum ki, bir sesin bana seslenmesiyle olduğum yerde durdum. Ve sesin geldiği tarafa doğru baktım. Ses, annemin sesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ AŞK 👩❤️👨
Misterio / SuspensoBirbirlerine deli gibi aşık olan bir çift ve bu hikayenin sonunda öğrenilen acı bir gerçek. Bu acı gerçek bu güzel çifti nasıl etkileyecek, onları nasıl kararlar almaya zorlayacak, neler bekleyecek onları. Fakat bu gerçek öyle bir gerçek ki; onlar...