B-4

584 66 79
                                    

Yokluk... Ben yokluk görmemiştim. Yokluğu yaşıyordum. 18 yıllık ömrüm boyunca da yaşadım. Sevgi görmedim.,şefkat görmedim. Tamam babaannem bana bunları elinden geldiğine vermeye çalışmıştı ama ben sevgiye açtım bi türlü doyamadım. Ömrüm boyunca da doyamayacaktım sanırım. Bunların hepsi asıl sevgi görmem gerekenlerin bana sevgi göstermemesindendi sanırım. Düşünüyordum. Şimdi nolacaktı? Hayat bana daha kaç kazık atacaktı. Acı bulutları göz kapaklarıma düşmüş gözlerimden sağanak yağmur yağdırıyorlardı.

"Ben köye gitmeyi düşünüyorum sen de burda bir yurt bulur gidersin ordan okula"

Herkes giderdi işte. İnsanın tek tek sığınağı da gider miydi? Gidermiş işte. Hayat bunu bana çok acı bir şekilde gösteriyordu. Tamam anlamıştım artık acımı kimse görmüyordu. Ama o da mı görmüyordu? Onsuz burda ne yapardım düşünmüyor muydu? Belki bana bencil diyeceksiniz. Kadın yeterince üzüldü görmüyor musun diyeceksiniz ama ne yapayım. Onsuz bu şehirde duramam ki ben. O benim kimsesizliğime ışık oldu. Karanlıkta yoluma yoldaş oldu. Giderse yapamazdım.Ama gidiyordu işte..

"Tamam"

Diyebilecek neyim vardı ki biri kuru tamamdan başka. Artık bedenim de yalnızdı. Ruhumun yalnızlığını bedenim de sırtlamıştı. Çok erken değil miydi? Gitmesini istemiyordum. Ama bunu söyleyecek cesaretim yoktu. Güçsüzdüm ben. Ruhum hayat tarafından taciz edilirkende sustum tek sığınağım giderken de susacaktım.

"Ben sana para gönderirim memleketten. Köydeki ev de paraya çok ihtiyacım olmaz"

Para belki bedenimi doyurdu ama ruhumu doyuran hiç bişey yoktu. Yavaşça başımı salladım. Ve sordum beni ne zaman yapayalnız bırakacağını.

"Ne zaman gideceksin? "

Gözlerini benden kaçırdı cevabında benim yıkımım gizliydi.

"Bugün"

Bu kadar çabuk mu? Diyemedim demedim sadece başımı usulca yukarı aşağı salladım.

🌼

Çaresizliği dibine kadar yaşıyordum. Yalnızlık ilk defa kendini bu kadar derinden göstermişti. Boran babaannemi eve götürmüş eşyalarını toplanmasını sağlamıştı. Şimdi arabada otogara doğru gidiyorduk. Arabanın gittiği her metre karede içimden bir şeyler sökülüp gidiyordu sanki. Gözyaşlarım göz bebeklerimi zorluyorlardı. Ve otogara geldik.

Araba yavaşça durdu. O Araba benim yalnızlığıma durdu. Babaannem indi. Boran indi. Arabadan inmek istemiyordum. Gitmesini istemiyordum. Ama lanet olsun ki istediklerim hiç bir zaman olmuyordu. Kapımın açılmasıyla başımı yavaşça kapımı açan kişiye çevirdim. Kurtarıcım...
O da bugün vardı yarın yoktu. Bana neden yardım ediyordu bilmiyordum ama bunun geçici olduğunu hissedebiliyordum..

"Bana veda etmeyecek misin kuzum?"

Babamnemin acı dolu sözleriyle düşüncelerimden sıyrıldım . Ve boş bakışlarımı karanlık harelerden aldığım mavilere diktim. Yavaşça başımı salladım ve dudaklarım acı dolu bir tebessümü babaanneme sundu.

Boran babaanneme bilet almak için yanımızdan ayrılmıştı. Babaannem ne kadar itiraz ederse etsin kabul etmemiş bilet almak istemişti. En sonunda babaannem onu onaylamak zorunda kalmıştı. Yavaşça yılların yorgunluğuyla buruşmuş tombul elleri ellerimi buldu. Bu hareketiyle gözlerimi gözlerine diktim.


"Kuzum bana kırılıyorsun biliyorum. Ama artık yoruldum be kuzum. Şurada yaşayacağım ne kadar gün var ki. Ben isterdim Allah'ım ömür verdikçe yanında olmak ama bu kadarını kaldıramıyorum be kuzum. Bu.. Bu iftira beni yıktı. Yüzüme gülüp bana iyi gözüken insanların delinin birninin uydurduğu şeye inanmaları beni bitirdi."

NamütenahiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin