Kulaklarım uğurluduyor, Kalbim kırıldıkça kırılıyor, kalbimin kırıkları göğüs kafesime batıyordu. Babaannem bi yandan ağlıyor bi yandan olanları anlatıyor bi yandan da kendisinin hiç inanmadığını bana güvendiğini mırıldanıyordu.
Bir gün de dedikodular almış başını gitmiş o çok sevdiğim güvendiğim adam sırf kendi götünü kurtarmak için bütün mahalleye saçma bir dedikodu yaymış ben de üzerimde erkek kıyafetiyle o lüks arabadan inerek bütün bu olanlara çanak tutmuşum.
Elimin ayağımın boşandığını Bacaklarımın bedenimi taşıyamadığını hissettim ve dizlerimin üzerinde yere çöktüm. Artık hıçkırmayı da geçtim bağıra bağıra ağlıyordum. Zavallı vücudum artık ruhumun aldığı darbe ye kalbimin daha fazla parçalanmasına dayanamıyor tek silahını kullanıyordu. Ağlamak. Kimine göre zayıflık olarak görülse de benim en büyük silahım buydu. Ağlamak...
Silahım bile ruhumun ne kadar aciz olduğunu fısıldıyordu. Buydum işte ben. Hiç kimse. Ağlamama dayanamayan babaannem de dizleri üzerine çöktü ve kollarını vücuduma doladı. O da bağırarak ağlıyordu.
Kaç saat kaç dakika o kadar ağladık bilmiyorum. Tek bildiğim artık mahallenin beni bir hiç olarak görmemesiydi. Beni bir hiç olarak görmüyorlardı artık çünkü onların gözünde para için yaşlı adamların altına yatan bi oruspuydum. Kutay... İlk sevdiğim artık ilk nefretim olan adam mahalleye sırf zengin oldukları için yaşlı genç her türlü adamla yattığım dedikodusunu yaymıştı.
Daha fazla yaşlı kadını da yıpratmaya hakkım yoktu. Yavaşça ayaklandım ve kollarını tutarak onu da ayaklandırdım. Yavaşça salona geçtim babaannemin beni takip ettiğini biliyordum. Bana güvendiğini kanıtlamak beni daha fazla kırmamak için olanları sormuyordu ama meraktan ve endişeden içinin içini yediğini biliyordum.
Bütün olanları anlattığımda babaannemin yüzünün rengi çekildi ve tepkisizce karşıya bakmaya başladı. Hiç bir şey söylemiyor sadece karşıya bakıyor ve ağlıyordu. Benim yüzümden yaşlı kadında da perişan olmuştu. Kendimden bir kere daha nefret ettim. Kendime olan Nefretim ruhumu boğazlıyor ruhumun nefeslerini kesmeye çalışıyordu. Kendimden iğreniyordum.
Babannemi yavaşça dürttüm. Kendine gelmesi için yalvardım ama kendine gelmedi. Yavaşça koltuğun başlığına başını dayadı ve uzandı.
"Babaanne N'olur bir şey söyle N'olur" yalvarışlarım boğazımı tırmalıyor ama o beni duymuyordu.
"Beni yalnız bırak" dedi fısıltıyı andıran sesiyle.
O da mı benden iğreniyordu. Bu dünya da artık yanımda olan tek kişi de mi benden nefret ediyordu. Onuda kaybetmeye dayanamazdım. Yavaşça başımı salladım ve odama çıktım.
Ayakta daha fazla kalmaya dermanı olmayan vücudumu yatakla buluşturdum ve kendimi karanlığa teslim ettim.
🌼
Göz kapaklarım açılmamakta ısrar ediyor başımın içinde sirenler çalıyordu . Artık göz kapaklarım bile acıyı kaldıramıyordu. Gözlerimi yavaşça araladım. Gözlerim ağrıyordu. Başım ağrıyordu. Banyoya gidip işlerimi hallettim ve üzerimdeki erkek kıyafetinden kurtulmak için gardırobumu araladım. Bi tişört ve kot çıkarıp yatağın üzerine attım.
Kolarımı kaldırdım ve tam tişörtü başımdan çıkarıp atacakken burnuna dolan kokuyla kalbim huzurla doldu. Hayatımda aldığım en güzel kokuydu. Ciğerlerim kahve kokusuyla dolmuştu. Bu koku huzurdu. Bu koku güvendi. Bu koku Boran Ünay 'dı.
Tişörtü çıkardıktan sonra özenle katlayıp dolabıma yerleştirdim. Ve utana sıkala aşağıya indim. Merdivenden indiğim her adımda kalbime bir kıymık batıyor, utanç ruhumu ve bedenimi esir alıyordu. Aşağıya indiğim de beklemediğim manzara karşısında gözlerimi kocaman açtım ve beynim gözlerime oyun mu oynuyordu ayırt etmeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namütenahi
أدب المراهقينKalbimin kırıklarını öptü önce dudaklarına batan kırıklara aldırmadan. ... Usulca dudaklarını öpmeye başladı minik kadının. Hiç beklemediği bu hareketle dondu kaldı miniği. Bu şaşkınlığı onu gülümsetmişti. Babasından korumak için yanına aldığı bu...