7

73 14 3
                                    

Aynur'un tekrar yanına gelen, Aziz:
"Baran Bey nereye gitti? Bir sorun yoktur umarım"
Kadehte bulunan elma suyundan içen Aynur, keyifsiz bakışla cevap verdi:
"Lavaboya gitti. Hemen gelir."
Aziz, gözlerini kısarak gülümsedi:
"Üzgün görünüyorsunuz, acaba Baran Bey gelene kadar bu güzel bayana eşlik edebilir miyim?"
Göz kapaklarıyla eşlik etmesini ister gibi onaylayan Aynur, yüzünde beliren hafif bir tebessümle:
"Hay hay, neden olmasın!"
Aziz'in de memnun olduğu yüzünden okunuyordu. Kadehindeki viskiden bir yudum daha alan Aziz:
"Biliyor musunuz, sizin gibi kalp tamir eden bir kadının böylesi ortamda bir saniye bile yalnız bırakılması üzünç geliyor bana.."
Aynur, dudaklarını bükerek:
"Şanssız olduğumu farketmeniz, doğrusu hoşuma gitti"
Biraz daha samimi ve derin ses tonuyla Aziz'e yaklaşan Aynur:
"Baran çok sevmese de, ben daha fazla kazanmayı severim. Kalp tamirciliğini de böyle yaparım zaten. Keşke biraz daha vaktimiz olsaydı.."
Aziz, gözlerini Aynur'dan alamıyordu. Hipnoz olmuştu sanki: "Ne yapardınız daha çok vaktimiz olsa?"
Aziz'i göz bebeklerine hapseden bakışıyla, Aynur, hafifçe dudağını ısırarak: "Meselaaa, koleksiyonunuzu görmek,en basit bahane"
Heyecandan düşmek üzere olan kemik gözlüğünü düzelten Aziz, gülümseyerek:
"Neden olmasın? Rakka'da bulunan, Bayom ile yaptığımız koleksiyon üzerine, koleksiyon yok diyebilirim" dediği anda, Aziz'in kana bulanmış bedeni Aynur'un önüne düşmesi bir olmuştu. Herkes korku ve panikle salondan dışarı çıkmaya başlamış, Aynur da cesedin başında kalakalmıştı. Ta ki korumalar onu dışarı çıkarana kadar...

Bu esnada Dayı, tuvalette üstünü değiştirmiş:
"Öyle herkesin içinde almamız mümkün değil, aceleye gelmez. Sonra ne söylediğini de duyduk. Böyle durumda olası saldırı, Türkiye'nin imajını sarsabilir. Kısacası, müzayede çıkışını bekl..."
Dışarıdan gelen çığlıklara dikkat kesilen Dayı, Sayhan'a kaşlarını çatmış bakarak:
"Bu sesler, yoksa... Düşündüğümüz şey mi?"

Aynur, birden tuvaletin kapısını açtı. Dayı'ya:
"Nişancı, nişancı var komutanım!. Şiyar..
Şiyar.."
Dayı, bu defa Aynur'a dönüp:
"Öldü deme sakın, sakın!"
Aynur, Dayı'nın istemediği cevabı vermişti: "Maalesef...öldü"
Dayı, öfkeyle tuvalet seramiklerini yumruk atarken, bir yandan da:
"Kahretsin, kahretsin! Nasıl olur bu?"
Temizlik malzemeleri içinden telsizi çıkardı:
"Atmaca 2, Atmaca 1 konuşuyor, tamam! Acil durum raporu ver, tamam!"
Telsizin öbür ucundaki Laz Komutan, kısık sesle:
"Malum şahıs, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce vuruldu. Kurşun, kuzeybatı yönünden geldiği tahmin edilmekte! Emirleriniz..."
Aynur da, Dayı'ya: "Hedefe kuzeybatıdan, 50 derecelik açıyla geldi. Otelin gerisinde bulunan metruk binalardan birinden ateş edildiği muhakkak..."
Dayı da tekrar vurguladı:
"Atmaca 2, oraya geçin, biz de geliyoruz. Burası birazdan değişir."
Dayı'ya cevap gecikmedi: "Anlaşıldı komutanım! İntikal ediyoruz, tamam!"

Az sonra vardıkları bina, bina değil, sanki kaderine terk edilmiş, harabe taş yığınıydı. İki sokak arkası da Ermeni Kilisesi'ydi. Olay yerine geldiklerinde sadece tüfek vardı. Aynur:
"SVD, namı diğer Kanas. Fazla birşey söylemeye gerek yok sanırım. Ne yapıyoruz komutanım?"
Dayı'nın haliyle keyfi kaçmıştı:
"Bu onun işi, elimizi boş bıraktı!!"
Laz,sitemkar ses tonuyla: "Duygusal ve paranoya mantığını bırak artık!"
Birden Laz'a başını çeviren Dayı, öfkeyle: "Anlamıyor musun Lazoğlu, yoksa anlamak mı istemiyorsun? Adım gibi eminim, bu Kartal'ın işi! Kartal'ın! Sırtını döndü, çünkü alacağı bir intikam vardı, aldı ve gitti... 2010, 2010!"
Laz, aynı duygular içinde: "İspat etmeden ona bir şey yapamayız, bunu sende biliyorsun!"
Dayı, gözlerini öfkesinden kısarak:
"İspat etmek gerek, haklısın! Er yada geç.. hata yapacak!"

40 DAKİKA (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin