3

123 18 3
                                    

7 Ocak 2017, Eruh..
Gecenin masmavi gökyüzünü andıran sakinliği, onlara göre tatlı görünen -10 derecelik sabah serinliği, ayrı bir güzel geliyordu. Hele hele devrelerini görmek, onlar için, tarifsiz mutluluk oluyordu. Orta boylu genç adam gülümseyerek, araçtan inen Yunus Emre ve Kartal'a: "Hayırlı sabahlar efendim, ehliyet ruhsat lütfen"
Yunus Emre dudaklarını bükerek: "Vaay, bize de mi ehliyet ruhsat devrem?"

Soruyu soran orta boylu genç adam güldükten sonra: "Trafik herkes için var devrem.. kaşlarını çattı, nerede kaldın ya?"
Yunus Emre, onların takıldıklarını biliyordu:
"Ne yapalım oğlum işte, Isparta'dan yeni geldik!. Kartal'ı göstererek, misafirim vardı. İçlerinde zayıf olana, çay versene!"

Orta boylu olan, devriyenin kıdemlisiydi. İsmail Çavuş; Kartal'a, Yunus Emre'yi işaret ederek: "Oğlum aynı manyaklığın duruyor. Sen getirdin değil mi? Yunus Emre'ye de, Gidip dinlensene lan, sabah al görevi! Kaçıyor mu?"
Kartal, Yunus Emre'yi işaret ederek: "Yok la yattı bu.. Esas ben uyumadım."
Yunus Emre sadece gülmüştü. Ardından da aynı komutan, Kartal'a dikkatle baktı:
"Hem senin misafir yabancı değil, bizim bölükte beraber nice görevlere gitmiştik. Ama farklı yerlere atanınca bir şey yapamadık, değil mi devrem?"
O da, başını sallayarak doğruladı:
"Öyle ya, sen buradasın. Ben Ağrı'da asayişteyim. İzne gitmiştik, Isparta'ya"
Yunus Emre, şaşırmıştı. Birşey de soramadan ileriden gelen aracı görerek: "Çay faslı bitti, hadi göreve geçelim artık, Kartal'a dönerek, benim aracı al, Isparta'ya onunla gidersin."
Kartal da, başını sallayarak:
"Tamam haberleşiriz, kardeşim"

Kartal tam araca binmişti. Az sonra gelen araba durdurup, jandarma asayiş ekipleri ehliyet ruhsat sordukları rahatlıkla duyuluyordu. Ama sesler birden çatapat sesine dönünce, özellikle keleş sesleriyle, Kartal kendinden geçmişti. Belindeki p226'yı çıkardı. Araçtan inerek arka köşeye saklandı. Saldırganlar, 5 kişi olup ikisi keleşli, üçünde tabanca vardı. Tabancası olanları devriyede bulunan İsmail vurmuştu. Kartal, keleşli olanların birini bacağından, diğerini boğazından vurmuştu. Ancak, yanlarına varıp az önce konuştuğu İsmail ve Yunus Emre dahil olmak üzere üç kişi yaralı halde yerde yatıyordu. Telefonla 112'yi arayarak:
"Eruh çıkışında sıcak çatışma. 1'i ağır 3 kişi yaralı. Acil ambulans istiyorum"

Yunus Emre'nin yanına geldiğinde göğsünden yediği iki mermi ile yerde hareketsiz yatıyordu. Önce suni teneffüs etti. O da fayda etmeyince cebinden çıkardığı adrenalin iğnesini Yunus Emre'nin boğazında olan atardamara sapladı. Ama herhangi değişiklik yoktu.

Ortalığın sessizliğini bozan silah sesleri, yerini ambulans ve polis siren seslerine bırakmıştı. Az sonra ambulansla beraber bir de ejder yalçın gelmişti. Kartal'ın ağzından dökülen tek cümle: "Ölme adaşım, ölme!" Olmuştu.

10 dakikada hastaneye ulaşarak, Yunus Emre ve diğer yaralı görev arkadaşlarına çaresizce bakan Kartal, hemşire ve doktorlara: "Ne gerekirse yapın, daha evlenecek o, evlenecek!. Mümkünse benim canımdan alın ona verin ama YAŞATIN, YAŞATIN HADİ!!!"

Başörtülü bir hemşire yanına gelerek, yumuşak ses tonuyla: "Gereken müdahale yapılıyor, lütfen dışarda bekleyiniz"
Ancak, hastane koridorunda beklemek, onu daha da bunaltıyor, volta atmaya başlamıştı.
Aklı az önce yaraladığı adamda kalmıştı. Az önceki ekibin komiserinin numarasını biliyordu. Hemen aradı: "Ne yaptınız komserim?"
"Yarasına bakıldı. Herhangi bir şey söylemedi. Savcılığa sevk edeceğiz."

40 DAKİKA (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin