17

34 10 0
                                    

Bora Komutan ve ekibi, her ne kadar operasyon başarılı geçmiş olsa da, mutlu değildi. Çünkü hepsi biliyordu ki, güya halkını savunduğunu iddia eden, süslenmiş teröristlerin mecliste olması demek, meclis içinde her daim canlı bomba olması demekti. Şimdilik buna yapacak birşey yoktu! O yüzden, böyle bir anda meclisteki teröristin ölmesi, kaos anlamına gelirdi. Üstelik 15 Temmuz hadisesi üzerinden bir sene geçmişti.

HDP'li Vekili korumalarına teslim etti. Katili, park içinde kaybeden Asaf, öfkeden dişlerini sıkmış, kendi kendine: "Neredesin lan orospu çocuğu, neredesin nerede!!" dediği an, Azap; tam karşısındaydı!
Sırıtarak: "Beni arıyordun, değil mi cigerim? Asaf, tam silaha davrandığı an, rehin aldığı bebekli genç kadını göstererek, beraber ölürük o halde, deyll!"
Yüzünü ekşiterek bakan Asaf: "Nereye kaçacaksın lan, etrafın sarılı!"
Azap'ın sol elindeki tabanca, kadının ensesine dayalıydı. Diğer elindeki tabancayı da Asaf'a doğrultmuştu. Sinir bozan sırıtmasıyla: "Bana, sen yardım edecağsın esker! Sonra, ben kaçacaam!"
Gözünü kadına doğrulan tabancadan ayırmayan Asaf da, tabancasını sıkı sıkı kavramış: "Ne istiyorsun?"
Asaf'ın soruya cevap vermeyen, Azap: "Filistin'i bilirsin? Orada hep bu olaylar yaşanır hema Türkiye, ne yapır? Hiçbir şey, hiçbir şey!?"
Asaf, Azap'ın sorusuna verdiği cecapla dikkatini dağıtmaya çalışıyor, öte yandan genç kadın ve bebeği de göz hapsine almıştı: "Asıl.. asıl, asıl sen Filistin'i bilmiyorsun. Yeni geldim Gazze'den. Bizi Türkler kurtaracak diyorlar.."
Azap, yüzünü ekşiterek: "EEH, UZUN ETTİN EMA ESKER! İndir silahını, SIKARAM!!"
Göz ucuyla etrafına baktı, Asaf. Herkes ikisine kitlenmiş, tek emirle öldürülecekti Azap. Ama masum iki can.. Asaf onlara zarar olmasından korkuyor, her cümle bir anlam ifade ediyordu artık. Saniyenin kırkta biri sürede kararını verdi: "TAMAM!. TAMAM, BIRAKIYORUM SİLAHIMI! silahını yere bıraktı ve ellerini kaldırarak, bebekle annesini bana gönder. Sana yardım edeceğim!"
Bebek ve kadını bırakınca, Asaf'ı yanına çekti. Bir daha gülerek: "Nişancı, ateş ederseiiz arkadaşınz ölür! Ardından silahın birini, beline taktı. Asaf'la parktan çıkar çıkmaz, taksi durağına geldiler. Taksiciye, silahı doğrulttu ve: "ANAHTARI VER, HADE!"
Arabanın camını silen taksi şoförü hiç umursamadan: "La bağa bah bebe, az evvel geldin para pul vermedin cebe endirdin. Gaylı bağa, firek sorarsın. Yok sağa, firek mirek! Get ötede oyna!"
Azap şaşırmış, öfkeyle silahı şoförün enseye dayamıştı: "ANAHTARI VER, SIKARAM YOKHSA!"
Zavallı şoför, namlu soğukluğunu boynunda hissetmiş, ellerini kaldırdı: "Abe abe yapma, bohunu yiyiiim abe, yapma! diye bağırıyordu. Zavallı şoför, yalvarmaya başladığı sırada

Azap'ın elini önce dirseğiyle havaya kaldırdı, sonrasında çevik hareketle tetikten yakaladığı tabancayı alıp, Azap'a doğrulttu: "BELİNDEKİ ÖTEKİ TABANCAYA DAVRANMA,ÖLÜRSÜN! YAT LAN YERE YAAT YAAT, OROSPU ÇOCUĞU! UZAT ELLERİNİ ARKAYA, UZAT!" Azap, denileni hemen yaptı, ellerini arkaya getirdi. Cırt kelepçeyle ellerini bağlayan şoför: "Daha yeni başlıyoruz!"
Taksi şoförü, Asaf'a ters ters bakarak: "Niye almadın la, elindeki silahı?"
Asaf gülerek: "Ee, seninde emeğin olsun istedim değil mi? Onunla özel emir sayesinde başbaşa görüşecek olan ben değilim! Hem sonra, cam önünde parlayan küçük rozeti işaret ederek, bröve görmesem ben bile inanmıştım taksi şöförü olduğuna, Baykuş!"
Sayhan, araca attığı Azap'ın ardından: "Ulan sürprizlerle dolu adamsın, Asaf!"

40 DAKİKA (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin