0.6

1.4K 141 29
                                    


Ücretli dolaplardan eşyalarımı aldıktan sonra okulun etrafında ki bazı caddeleri gezdim. Aynı zamanda ev adresini de kızlardan almıştım. İkisi de çok sevimli kızlardı. Onlarla iyi anlaşmak zorundaydım. Başka kalabileceğim bir yer yoktu. Yeterli param olana ve kendi evime çıkana kadar onlara muhtaçtım.

En sonunda bir kafede ki doğum günü partisinde maskot olan genç bir çocukla konuşmam sonunda iş vereninin eleman aradığını öğrenmiştim ve iş vereniyle konuşmuştum. İş vereninin adı Kim Namjoon'du. Büyük bir organizasyon merkezinin sahibiydi kendileri. Babasının otel işletmecisi olduğunu söylemişti maskot olan Park Jimin. Tatlı bir çocuktu. Güldüğü zaman gözleri ortadan kayboluyordu ve yanağında da uzun büyük ve küçük iki gamzesi vardı. Yakışıklı ve sohbeti hoş biriydi.

İş vereni Kim Namjoon ile telefonda gerçekleştirdiğim konuşma sonucu yarına yüz yüze bir görüşme hazırlamıştık. Okulun yakınında ki caddelerden birinde merkez binası vardı. Beni oraya çağırmıştı.

Jimin benim oraya alınacağıma kesin gözüyle bakıyordu. Bu yüzden numaralarımızı birbirimize vermiştik. Oradan ayrıldıktan sonra pek zorlanmadan evi bulmuştum. Anahtarı çevirerek içeri girdiğimde ince ve hoş tınısı olan bir ses beni bağırarak karşıladı.

" Yah! Kim Yerim! Sana kazağımı aldıktan sonra geri getir demedim mi? " Sooyoung koridorun sonunda ki odaların birinden çıkıp çatık kaşlarıyla kapıya doğru ilerlerken çattığı kaşlarını gevşetti.

" Ah, sen miydin Unnie? Bende Yerim sandım. İçeri gelsene. " Onu gülümseyerek karşıladım ve içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkartıp ev terliklerinden birini ayağıma geçirdim.

" Sana odanı göstereyim. " Sooyoung çıktığı odanın yanında ki odanın kapısını açıp hafifçe ittirdi. Oda bomboştu ve duvarlar salondaki gibi bej rengi değil, soluk sarıydı. Yerde biraz toz ve kırık vardı ve odanın kapalı tutulduğu havada ki boğuk kokudan belli oluyordu.

" Eşyalarını ne zaman yerleştirirsin Unnie? " Eşyalar! Eşyalarımı nasıl alacaktım?

" Şey, şimdilik koltukta yatsam bir sıkıntı olmaz. Hem bu odanın silinmesi, süpürülmesi, havalandırılması, boyanması lazım. Boyadan hiç artan oldu mu? " Sooyoung başını olumsuz anlamda salladı.

" Maalesef. Bütün boya bitti. " Sooyoung odanın kapısını kapatıp eliyle hafifçe kafasını kaşıdı.

" Gel beraber akşam yemeği yiyelim. Yerim büyük ihtimalle yiyip gelir. Sonra bir alınacaklar listesi hazırlar, yatağını yaparız. " O sırada çalan zil ile Sooyoung gülümseyerek kapıya ilerledi.

" Yerim'de geldi. " Kapıyı açtığında Yerim aşağı doğru eğilmiş botlarını çıkarıyordu.

" Yah! Yerim~ah! Sana kazağımı yerine geri koy demedim mi? " Yerim gözlerini devirip içeri girdi. Ayağına terliklerini geçirdikten sonra onu umursamayarak bana döndü.

" Hoşgeldin Unnie. "

" Sende hoşgeldin Yerim. " Sooyoung kapıyı kapattıktan sonra Yerim'in koluna vurdu.

" Yah! Seni velet bana cevap ver. "

" Bir daha giyeceğim o kazağı, ondan yerine koymadım. "

" Yerine koymadan önce yıka. "

" Tamam Unnie, " Yerim üzerinde ki kabanı çıkartıp partmontaya asarken tekrardan bana döndü. Sooyoung'da mutfağa gitmişti.

" Odanı gördün mü Unnie? " Başımı evet anlamında salladım.

" Yarın ya da öbürsü gün, boyasını yapar eşyalarımı yerleştiririm. " Yerim başını salladıktan sonra ellerini birbirine çarptı.

" Yemek yedin mi? Umarım yememişsindir. Ben çok açım. Hadi mutfağa geçelim. " Yerim'in peşinden mutfağa girdiğimde Sooyoung bir tencere çıkarmış ve altını yakarak yemeği ısıtmaya başlamıştı. Yerim'in oturduğu sandalyenin karşısına oturdum.

noble ❧ jinsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin