0.2

2.1K 184 68
                                    


Titrediğimi hissediyordum. Kıyafetlerimin arasına sığınmaktan başka bir şey yapamıyordum. Ondan korkuyordum. Gelmesin istiyordum. Onu istemiyordum.

" Jisoo, küçük tatlı kız çocuğu.. Hayır, hayır, artık bir kadın. Bayan Go olucak. Değil mi Jisoo? " Kollarımı dizlerimin etrafına doladım. Neyden bahsediyordu? Bayan Go da kimdi?

" Nerdesin lanet olasıca! " Çalışma masamın üzerinde ki bütün her şey bir anda yeri boyladığında gözlerimi sımsıkı kapatmış ve dudağımı ısırmıştım.

" Bu odada olduğunu biliyorum. Her neyse, beni iyi dinle küçük sıçan. Şirketimiz bir ortaklık yapıcak. Bu ortaklığı kalıcı kılmak için Go ailesinin bir tanecik oğlu Go Seok Jin, bizim haspal Kim Jisoo ile evlenecek. Bayan Go olucaksın, kendini buna hazırla. " Üniversitem, eğitimim.. Okulumdan mı olucaktım, hayır, hayır..

Elimi ağzımın üstüne sıkıca kapattım. Evlilik için hazır değildim. Değildim işte. Evlenmek istemiyordum. Tanımadığım bir adamla, hayır, hayır..

Dişlerimi sıkıca dudaklarımın üstüne bastırdım.

Bundan nefret ediyordum.

" İyi geceler küçük fare. " Odamın kapısını açtı ve çıktı. Orda elbiselerimin arasında hıçkırıklara boğuldum. Benim hayallerim vardı. Bir eğitimim, arkadaş çevrem. Ben, ben buna hazır değildim.

~ 1200 yıl önce,

" Eunsoo, beni takip et. " Kraliçe beni odamdan çıkarmıştı. Sarayı gezdiriyordu. Ama dikkatim hep dağılıyordu. Çiçek tarlaları beni büyülemişti bir anlığına.

" Ben özür dilerim majesteleri. "

" Veliaht prenses biraz aklını başına toplasa iyi olucak. Yarın çeyizin geliyor. Anneni görebileceksin. " Bir anda gülümsememle Kraliçe de gülümsedi. Çok güzel bir kadındı. İki yanağında da gamzeleri vardı. Siyah saçları çok güzel görünüyordu.

" Sana kiraz çiçeği diyesim geliyor hep. O çiçekler gibi çok güzelsin. " Utançla başımı aşağı eğdim.

" Siz benden daha güzelsiniz Kraliçem. "

" Ben artık yaşlandım. Güzelliğimi yavaşça kaybediyorum. Sen daha gençsin, daha güzelsin. Oğlumun yanına çok yakışırsın. Onun gibi büyük bir ağacı senin gibi güzel bir kiraz çiçeği süsleyeceği için çok mutluyum. " Başımı kaldıramıyordum. Saray güzeldi. Gri taşlı yolu bile güzeldi. Ama daha burda doğru düzgün iki gün geçirmiş olsam bile, toprak yollu evimin önünü özlüyordum. Bir anda toprağımdan koparılmıştım. Buna alışık değildim. Uyum sağlamakta zorlanıyordum.

" Çardağa geçelim, güneş yükseldi. " Kraliçe ile kahverengi ahşaptan yapılma büyük çardağa geçtik. Beni yanına oturtmuştu. Bir süre etrafda ki çiçekleri izledik ve rüzgarın hışırtılarına eşlik eden kuş cıvıltılarını dinledik.

Kılıç seslerinin yaklaşması ile korumalar kılıçlarına davrandı. Kaşlarımı çatıp sesin geldiği yere baktım. İki asker giyinimli kişi kılıç talimi yaparak çardağa geliyordular. İlk defa kılıç görüyordum. Bu biraz, korkutucuydu.

" Jongill, Taehyung. Burda ne yapıyorsunuz. " Kraliçenin hiddetli sesinin ardından kılıç sesleri durdu. İkisi de Kraliçeyi selamladıktan sonra çardağa doğru yaklaştılar.

" İyi günler majesteleri, " Geniş omuzlu öne çıkıp eğilirken arkasında ki de eğilmişti. Ben ne yapacağımı bilemediğim bakışlarımı Kraliçe'ye dikerken o sert tuttuğu mimikleri yumuşattı ve hafifçe gülümsedi.

" Jong-ill, yaklaş. " Geniş omuzları ve büyük dudakları ile yeterince dikkat çekici olan bu genç adam yavaşça çardağın yanına geldiğinde merdivenlerin önünde durmuştu. Üzerinde mavi yelek ve siyah gömleği ile çok yakışıklı görünüyordu. Saçlarını bağlamıştı. Alnını saran mavi bir kumaş vardı başında.

" Silah talimlerin nasıl ilerliyor? "

" Yeterince iyi majesteleri. Hocalarımı memnun ediyorum elimden geldiğince. " Kraliçe gülümseyerek başını sallarken kısa bir anlığına gurur yakalamıştım gözlerinde.

" Kiraz çiçekleri hakkında ne düşünüyorsun Jong-ill? "

" Kiraz çiçekleri mi? " Bariz bir şaşkınlık vardı yüzünde. Bakışlarımız bir kaç saniyeliğine kesiştikten sonra yakınımızda bulunan Sakura ağaçlarına çevirdi başını.

" Evet, kiraz çiçekleri. " Kraliçe'nin ne yapmaya çalıştığını anlamıştım.

" Kiraz çiçekleri büyüleyecek derecede güzel majesteleri, " Başını Kraliçe'ye çevirip gözlerine dikti ve ifadesiz tuttuğu bakışlarını hiç değiştirmeden konuştu.

" Lakin bana yakışıcaklarını hiç düşünmem, " O an elini havaya açtı ve esen rüzgarla uçuşan çiçeklerinin ellerine düşmesini bekledi. Bir çiçek elline konana kadar öyle beklemişti. O çiçek elinde kaldığında başını tekrar Kraliçe'ye çevirip konuştu.

" Bakın, ne kadar aykırı duruyor ellerimde. " Çiçeği yavaşça üflediğinde çiçek yavaşça dönerek uçarak rüzgarın da etkisiyle çardağa doğru ilerliyordu.

" İzninizle Kraliçem. " Kraliçe başını sallarken ikisi de geldikleri yere doğru ilerlemeye başlamıştı. Ellimi açıp beklemiştim istemsizce. Havada uçan çiçek Kraliçe'nin gözlerinin önünde geçince bakışları çiçeği takip etti.

Çiçek avcumun tam içine kondu.

noble ❧ jinsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin