2.3

550 51 49
                                    


Eunsoo

🌸

Doğa. Beni kendime getiren en güzel şey. Baharın gelişini damarlarımda hissetmem için üşümem gerektiğini öğreten kış, her şeye yavaş yavaş alışmam ve görünene hemen kanmamam gerektiğini öğreten Mart, taze çiçeklerin konusundaki şifa ve büyüyü hatırlatan bahar, tenimizi ısıtan güneşin gazabına bile şükür etmemiz gerektiğini öğreten yaz, bize her şeyin bir sonun olduğunu hatırlatan güz ve taze uyku gibi olan beyaz kış.

Mevsim değişiyordu. Ellerimiz arasına daha fazla çay alıyorduk artık. Güz, sert gelmişti topraklarımıza. Gölün etrafında sarı ve dökülmüş yapraklar vardı. Bazı ağaçlar kurumaya yüz tutmuştu. Hasat mevsimi pek bereketli geçmemişti. Yakında ürünlere zam gelmesi ve olası bir kıtlık durumu söz konusuydu.

Jongill ile aramızdaki evlilik Taehyung ile olan yanlış anlaşılmadan sonra daha da güçlenmiş, birbirimize olan sevgimizin daha çok farkına varmamızı sağlamıştı. Onu sarı honbokum ve inci süslü saçlarım ile beklerken uyuyakalmış bedenim uyandığında sıcacık bir bedenin kucağındaydım. Odaya geldikten sonra beni olduğum yerden ocak başına taşımış ve kucağında yatırmıştı. O gün çok ağladık ve birbirimize çok sarıldık. Bir süre sonra onun alakadar olduğu devlet işlerinden bahsetmeye başladık. Akşama doğru onun odasında akşam yemeğimizi yerken yanımıza Taehyung geldi. Onun ile de aramızı güzelce düzelttik. Birbirleri ile olan kardeşliklerini, bağlarını görmek beni çok mutlu ediyordu. Taehyung iyi bir arkadaştı. Onun mutluluğu için Tanrı'ya içten bir şekilde dua ediyordum.

Akşamın ilerleyen zamanlarında Taehyung'da odasına çekildiğinde bir masanın başına geçtik ve kaldığımız yerden yazı yazma çalışmalarımıza devam ettik. Yanlış okuduğum her kelimede çok eğleniyordu, yanlış yazdığım her kelimeyi ise gülerek başka bir kelimeye çeviriyordu. Harfleri eksik yazdığımda beni cezalandırmak için tokalarımı çalıyordu. En sonunda başımda inci süslü tokalarımda kalmayınca bu sefer saçımı çekmeye başlamıştı. Beş yaşındaki bir çocuk gibiydi, ama ben de onunla yaşıttım.

Güzde giymeyi en çok sevdiğim renk kırmızı ve tonlarıydı. Bu yüzden üzerimde koyu kırmızı bir üst ile altın renklerinde parlak kumaşlı bir etekten oluşan hanbokum vardı. Bir kısmını açık bıraktığım saçlarımın diğer kısmı örülmüş ve güzelce topuz yapılmıştı. Göl kıyısında durup üzerindeki sarı yaprakları izliyordum. Ailemi çok uzun süredir görmemiştim, benim ufak çocuklarım ne yapıyordu acaba? Ben olmadan da şarkı söyleyip oyunlar oynuyorlar mıydı? Kavga edince barışabiliyorlar mıydı? Komşumuzun bebeği dünyaya sağlıklı bir şekilde gelmiş miydi acaba? Onları gerçekten çok özlemiştim.

Burda ki öncelikli görevim saraya ve Jongill'e uyum sağlamaktı. Jongill fazlasıyla meşguldü. Yavaşça bütün devletin yükü onun omuzlarına biniyordu ve kısa bir zaman içinde savaşa çıkmayı düşünen Kral Veliahtını sarayda bırakma konusunda çok ısrarcıydı. Jongill gerçekten savaşa katılmak istiyordu. Kraliçe kısa bir süre sonra saray yönetimi ile ilgili eğitime başlayacağımı söylemişti ama bu kısa süre hala gelmemişti. Beş aya yakındır burdaydım ama hala eğitime başlayabilmiş değildim. Bu beni çok üzüyordu. Hesap kitap konusunda çok başarılıydım, maaliye işlerinde çok fazla zorlanmıyordum. Eğer bu şekilde devam edersem bir kaç güne okumayı tamamen çözecektim ve Jongill en sevdiği kitabı bana okumam için hediye edecekti. Eğer onun onayından geçersem o kitap benim olacaktı. Ve sadece o kitap değil, devlet görüşmelerinin kayda alındığı kitaplara da erişimim olacaktı. Anlaşmaları okuyabilecek ve daha önemlisi anlayabilecektim. Devletime daha iyi hizmet edebilecektim.

Jongill'in bunca zaman yetiştirilme tarzı iyi bir devlet adamı, iyi bir yönetici olmaktı. Onun bu sıcak arzusu beni de tetiklemişti. İnsanlara söz geçirmekten çok onlara yardım etmeyi seven biriydim ben. Halkıma iyi bir Kraliçe olabilirsem onlara yardım etmiş olacaktım. Benim inancım ve hedefim bu yöndeydi. İyi bir Kraliçe olmak için elimden geleni yapmaya hazırdım ama ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

noble ❧ jinsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin