1.9

708 64 43
                                    


Aşk neydi ki? Beni bırakıp giden Taehyung mu yoksa acımın suçlusu olduğu halde ellerimi tutmaya çalışan Seokjin mi?

Eğer Seokjin'i seversem Taehyung'a ihanet etmez miydim?

🌸

Önünde durduğum kapıyı çalmaya gücüm yoktu. Taksici gideli baya bir olmuştu. İçeriden ışıklar yanıyordu. Namjoon ve Jimin'in sesleri geliyordu ama ne dediklerini algılamakta zorluk yaşıyordum. Ne oluyordu? Bana ne oluyordu? Bir kelime, bir kelime hayatımı bir kaç saat içinde böyle değiştirebilmiştiydi gerçekten? Bilmiyorum. Aldığım nefesi hak edip etmediğimi dahi bilmiyorum.

Ben kapının önünde öyle dikilip yere bakarken birden kapı açıldı ve üzerinde montları ile iki kişi beni karşıladı. İkiside şaşkındı. Başımı kaldırdığım anda gülümsedim ve baş selamı verdim.

" İçerde mi? "

" Onu görmek istediğine emin misin? " Namjoon'a baktım. Tedirgindi. Jimin arkaya dönüp bakıyordu.

" Onu görmeye gelmedim. " Aralarından geçip içeri adım attım. Onlarda dışarı çıktıklarında gülümsemeye devam ettim.

" İyi geceler. " Ve kapıyı şaşkın yüzlerine kapattım.

Hiç beklemeden salona ilerledim. O fotoğraf tam olarak neredeydi? Yıllar önce koşarak odalarını taradığım gaz kokulu eve ne kadar benziyordu. Onu bulunca kurtarmak için camı açmak yerine ölü bedeni ellerimin arasındayken ona sarılıp onun gibi uyusaydım bu kadar acı çekmezdim belki.

" Bu günahın bedeli çok ağır olucak. " dedi. " Hangi günah? " diye sordum. Cevap vermedi.

Bütün resim çerçevelerini elime aldım ve arkalarını açtım. Hiç biri benim resmim değildi. Hiç birinde benim mektubum yoktu. Seokjin orda duruyor ve beni izliyordu. Hiç bir şey demiyordu. Bende konuşmuyordum zaten. Bir gecede nasıl bu hale gelmiştik? Gözlerimi ona diktim. Hiçbir şey söylemeye niyetli durmuyordu. Başını önüne eğdi.

" Söyle. Nerde? "

" Burda değil. "

" Burda olduğunu çok iyi biliyorum. "

" Kutuna geri koydum. "

" Okudun mu? " Kaşlarımı çatmış yüzüne bakıyordum. O benim özelimdi. Ben onun mektubunu okumamıştım.

" Okumadım. Ama orda olduğunu görmek bile içimi huzursuz etti. "

" Kutu nerde? "

" Sende. Yani sende olmalı. Kaldığın evin adresine postalamıştım. " Ellerimle yüzümü sıvazladım.

" Bana verebilirdin. Ya o fotoğrafa bir şey olursa. Onu nasıl tamir edebileceğini sanıyorsun? "

" Kırılmayacak. Çünkü onu pamuklara sararak gönderdim. "

" Peki. Ben gidiyorum. " Kapıya karşı ilerlerken beni durdurdu.

" Neden olduğunu merak etmiyor musun? " Başımı ona çevirdim.

" Zaten biliyorum. "

🌸

~Eunsoo

" İyi günler Prenses Eunsoo. "

" İyi günler Prens Taehyung. Nasılsınız? Sağlığınız nasıl? "

" İyiyim Prenses. Siz nasılsınız? "

" Bende iyiyim Prensim. " Ve aynı anda ikimizde kahkahalara boğulduk.

" Gerçekten bu şekilde mi yaşamamız gerekiyor Taehyung~shi? Bu ciddiyet çok komik geliyor bana. " Gülmeye devam ettim. İleride askerleri ile konuşan Jongill bizim muhabbetimizden habersizdi ama nasıl gülüyorduysak artık dönüp bize çatılı kaşlarıyla bakınca kendimize hızlıca çeki düzen verdik ve güllenizi durdurmaya çalıştık.

noble ❧ jinsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin