0.1

2.3K 193 57
                                    


  Yumuşacık bir kumaşın üstünde olduğumu hissediyordum. Koyun yünü ile dolu olan yorganımdan daha yumuşak bir yorganın üstünde olduğuma emindim. Sırt ağrılarım bir anda dinmişti sanki. Yavaşça gözlerimi araladığımda evimin tahta tavanın yerine ahşap ve oyma desenli bir tavan girdi. Yavaşça doğrulduğumda üzerimde ki yumuşak kumaş tenimin üstünde kaymıştı. Halbu ki benim elbiselerim böyle yumuşak ve kaygan değil aksine ince ve sert kumaşlı olurlardı. Yumuşak bir ses tonu doldu kulaklarıma.

" Efendim, uyandı. " Büyük örgülerine ejderha şeklinde taçlar takmış, makyajlı ve bembeyaz yüzüyle samimi gülümsemeli bir kadın vardı gözlerimin önünde. Kraliçe.

" Kendini nasıl hissediyorsun? "

" Majesteleri, " birden yataktan fırladığımda başım dönmüştü. Ama yine de kendimi toparlayıp majestelerini selamladım.

" Önemi yok, " Beni yatağın üstüne oturttuğunda zarif ve küçük eli kolumu kavramıştı.

" Gelinim olacağını duydum, sağlıklı bir gelin isterim ki geleceğimize sağlıklı veliahtlar verebilsin. " Yanaklarımın yandığını hissediyordum. Elini çenemin altına koydu.

" Utangaç olma, şifacının verdiği ilaçları aksatma, seni yarın tekrar ziyaret edeceğim. "

" Majesteleri, " Arkasına dönüp yüzüme baktı.

" Annem, "

" Üzgünüm ama O'nu düğün gününe kadar göremesin. " Kraliçe odamdan ayrıldı. Kısa bir süre sonra şifacı bana yemek ve ilaç getirmişti. Yemekler anneminkinden lezzetliydi. Ama anneminkileri istiyordum. Annemi istiyordum. Ben ondan hiç bu kadar ayrı kalmamıştım.

Ertesi gün vücuduma bakmak için gelmişlerdi. Beni hamama götürmüş ve kendi elleriyle yıkamışlardı. O gece yatağımda sessizce ağlamıştım. Prensi görmemiştim, Kraliçe ziyaretinde bana bir çoğu şeyi anlatmamıştı. Kralı ve Prensi sadece düğün gününden bir gün önce görebilecektim. Çeyizimin ve bedenimin hazırlanması için bir hafta sonraya ertelenmişti düğün. Boş odamda tek başıma günleri geçirmek dışında yaptığım hiç bir şey yoktu. Ve geceleri çok acı verici geçiyordu.

~ 1200 yıl sonra, Günümüz

" Buna izin vermeyeceğim! "

" Senden izin isteyen yok! Olucak dediysem olucak! "

" Hayır dedim! Ah! " Çığlık sesleri. Boğuşma sesleri.

" Seni, seni hadsiz kadın! "

" Sen nesin? Piç kurusu? "

" Piç kurusu mu bilmem ama dediğimi yapacağımın temenisini verebilrim. "

" Hayır, O'ndan uzak dur! " Sindiğim kapı aralığından gelen ses bu sefer sert adım sesleriydi. Görebildiğim kadar duvara montelenmiş lambada ki sarı ışık titrek bir gölge bırakmıştı üst holde. Sert adımlarla oturduğum yer sarsıldığında kendimi olduğum yerden geriye çektim. Dolabımın içine girdim ve kapıyı sıkıca kapattım.

" Merhaba Jisoo, biraz konuşmaya ne dersin? " Kapıyı kapattı ve arkasından iki kez kilitledi.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
noble ❧ jinsooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin