Utku'dan...
Heyecanlıydım. Hem de deliler gibi.
Aynanın karşısına geçmiş bilmem kaçıncı defa prova yapıyordum. Ada'nın karşısına çıktığımda ona söyleyeceklerimi hazırlamıştım.
En sonunda gözüm saate takıldığında zamanın geldiğini fark ettim. Son kez saçlarımı düzeltip aynanın karşısından ayrıldım. Telefon, anahtarlar ve cüzdanım gibi gerekli eşyalarımı da ceketimin ceplerine koyduğumda artık hazırdım.
Odamdan çıkıp merdivenlerden inmeye başladım. Yaklaşık yarım saat sonra Ada'nın karşısında olacaktım.
Yüzümdeki tebessüm asla silinmiyordu. Kimse mutluluğumu bozamazdı.
Tam dış kapıdan da çıkacakken telefonum çalmaya başladı.
Sanırım biraz erken konuştum.
Babam arıyordu.
Bu adam beni kolay kolay aramazdı. Merakla telefonu açtım. ''Ne var?''
''Efendim denir Utku.''
''Kısa kes.'' Derince soluklandığını işittim. ''Hastaneye, yanıma gel.''
''N'oldu? Geberdin mi?''
''Düzgün konuş benimle it!'' Cevap vermedim. Konuşmasını bekledim.
''İçkiyi fazla kaçırmışım. Zehirlendim.''
''Eee? Ben ne yapayım?''
''Sana yanıma gel dedim şerefsizin evladı!'' Bu adam kendine küfür ettiğinin farkında mıydı?
''Gelmiyorum. İşim var.''
''Babandan daha önemli ne gibi bir işin olabilir?''
''Sana ne? Kapatıyorum ben. İyi gebermeler.'' Başka bir şey demeden telefonu suratına kapattım. Tamam belki babam olabilirdi ama ondan nefret ediyorum. Annemi benden koparan o adamdan nefret ediyorum.
Sinirle evden çıktım. İşi gücü alkoldü. Oğlunun ne hâlde olduğu sikinde bile değildi. Çok uzun zaman önce, gıda zehirlenmesi yaşadığımda hastaneye bile gelmemişti.
Yavaşça Ada'yla buluşacağımız mekana ilerledim. Kafamın dağılması gerekiyordu.
Sadece 15 dakika geç kalmıştım. Ben buluşacağımız parka geldiğimde onu ilerideki banklardan birinde oturduğunu gördüm. Çok sevimli bir kız çocuğuna benziyordu. Annemin gençken giydiği elbisesiyle...
Ama sinirli görünüyordu. Sanırım onu bekletmeme kızmıştı.
Ben tam ona doğru ilerlerken o birden banktan kalkıp çıkışa yöneldi. Hayır...
Hızla peşinden ilerledim. Ona seslenmek istiyordum ama nedensizce hiçbir kelime çıkmıyordu ağzımdan. Konuşmayı unutmuştum sanki.
O hızla parktan çıkıp sokağa atlamıştı. Ne yapmaya çalışıyordu? Etrafa bakmadan yola atlanır mıydı?
Ada'yı izlemekten, sağ taraftan gelen hızlı arabayı bile fark etmemiştim. O anki korkuyla bütün gücümle bağırmıştım.
''ADAA! DİKKAT ET!''
Ada ne olduğunu anlamadan hızla gelen araba ona çarpmıştı. Araba Ada'yı biraz sıyırıp geçsede bu Ada'nın savrulmasına engel olmamıştı.
Onun o an o kadar uzağındaydım ki onu kurtaramamıştım. O havaya savrulurken elimden hiçbir şey gelmemişti.
En son ona doğru koşup, onu uyandırmaya çalıştırdığımı hatırlıyorum. Gerisi bulanık...
•••••
Rica etsem vote verip, yorum yapar mısınız?
Seviliyorsunuz.
xoxo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANSER • TEXTING
Short StoryAnonim: Neden sürekli senin tuvalete ağlayarak koştuğunu görüyorum? Anonim: Neden arka bahçedeki en köşedeki ağacın altına oturup, sessiz sessiz ağladığını görüyorum? Anonim: Bir derdin var gibi. Anonim: Bana anlatabilirsin. Anonim: Benden sır çıkma...