"Anne! Çok sıkıldım diyorum sana! Bırak da gideyim!"
Odamın içinde yine kilitliydim. Bir tek Doktor Kim 'in yanına giderken beni odamdan çıkartıyorlardı. Şahsi bir banyom vardı ama tüm kırıcı ve kesici şeyleri sırf kendimi kesmeyeyim ya da zarar vermeyeyim diye kaldırmışlardı. Küveti de kendimi boğmayayım diye çıkartmışlardı. Normal değillerdi.
"Bayan Min, bakın anlıyorum ben varken niye kızınızı kaçırdılar diye düşünüyor olabilirsiniz ama yüzüncüye söylüyorum benim bir suçum yok diyorum efendim. Sunyeon 'u görmem lazım diyorum size!"
Alt kattan kopan gürültüyle kapıya yaklaşmış ve kulağımı kapıya dayamıştım. Haftalar sonra arkadaşımın sesini duymak monoton hayatımdan biraz da olsa sıyrılmamı sağlamıştı.
"Jungkook!"
Merdivenlerden ses gelmeye başlarken dakikalar sonra kapım açılmıştı. Jungkook nefes nefese bir halde elinde odamın anahtarıyla ayakta dikilirken Taehan elini omzuna atmış, onu kapıdan uzaklaştırmaya çalışıyordu.
"Gel bakalım buraya tavşan çocuk. Kim sana gir dedi de giriyorsun?"
Jungkook 'u kolundan çekerek arkama almıştım. "Ben diyorum, ayrıca senden hâlâ nefret ediyorum ve neden aramızda bir kan bağının bulunduğunu da anlayamıyorum. Lafın kısası def ol Taehan!"
Jungkook Taehan 'ın boşluğundan yararlanarak arkama geçmişti ve şimdi de tavşan dişlerini göstererek sırıtıyordu.
"Kızı duydun sırık. Naş naş. İkile bakalım."
Taehan Jungkook 'a kızgın bir bakış atarak koridorda gözden kaybolduğunda kaç haftanın özlemiyle Jungkook 'a sarılmıştım.
"Tanrım, çok özlemişim seni."
Jungkook dudaklarını büzerek benden ayrıldığında geniş yatağıma yüzüstü uzanmış ve kurabiye şeklindeki yastığımı çenesinin altına koyarak bana bakmıştı.
"Anneni atlatmak ne kadar zor oldu biliyor musun sen? Kanser olacaktım cidden."
"Jungkook..."
"Hm?" Yastığın detaylarında takılı kalan gözlerini üzerime çevirmişti.
"Bana yardım etmelisin." Yatağın üzerine bağdaş kuracak şekilde oturmuş ve dirseklerimi dizlerime koyup çenemi avuçlarımın arasına almıştım.
"İyi misin? Tanrım, bir sorun mu var?"
"Jungkook, Ji Hoon ile konuşmamda bana yardım etmelisin."
Gözlerini kaçırdığı an, onun bunu yapmayacağını anlamıştım.
"Sun-ah, Ji Hoon iyi birisi değildi. Lütfen ona olan sevgini tekrar düşün, bu... bu normal değil."
Gözlerim yanmaya başlarken sinirle gözlerimi kaçırdım. "Sen de hasta olduğumu düşünüyorsun, değil mi Jungkook?"
Kızmıştı, kızgınlığı gözlerinden belliydi.
"Yah Min Sunyeon-sshi! Kafan yerinde değil mi senin? Hasta değilsin ama bu aşk normal değil, tamam mı?"
Çenesinin altındaki yastığı çekmiş ve suratına vurmuştum. "Jeon Jungkook berbat bir yalancısın! Sen de benim hasta olduğumu düşünüyorsun. Çık odamdan!"
Jungkook anında yataktan zıplayarak kalkmış ve kapıyı açmıştı. "Sunyeon seni mantığını kullanmaya davet ediyorum."
"Çık odamdan!"
Kapıyı açtığı gibi bizi duyup da aşağıdan gelen Taehan 'un kucağına zıplamıştı.
"Aptal çocuk, bıraksana beni!"
Jungkook 'u üzerinden itmiş ve ben daha Jungkook 'dan yeterince hıncımı alamadan tavşan dişli çocuk evden kaçmıştı.
Taehan buz gibi suratıyla kapıyı tekrar kilitlediğinde yatağıma çökmüş ve gözyaşlarımı akıtmaya devam etmiştim.
Kimse beni anlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psychologist | namjoon
FanficKim Namjoon, Stockholm Sendromu olan bir hastanın psikiyatristiydi.