“Merhaba,” dedi Burak.
O an sadece koca bir kahkaha atmak istedim. Beste’nin damada 'yakışıklı' derken Burak’ın yüzünde oluşan ifade çok komikti. Derin bir nefes alıp kendimi gülmemek için zor tuttum. Beste, Burak’ın yüzüne yaklaşık on saniye gibi bir süre baktıktan sonra,“Melek, Burak benim erkek arkadaşım.” Dedi. Melek, Burak'a gülümseyip Beste'ye baktı.
“Maşallah pek de yakışıyorsunuz. İnşallah en yakın zamanda sizin de mürüvvetinizi görürüz.” Dedi.
“Kız amin!” Dedi ve gülmeye başladı Beste. Burak da Beste’ye bakıp gülümsedi. Daha sonra,
“Beste, sen benimle gelsene.” Dedi ve Beste’nin elinden tutup dışarı çıktılar.
Beste’yi ne için dışarı çıkardığını az çok tahmin etmiştim. Başımı çevirip kapıya doğru bakarken Selim’in kapıda durduğunu gördüm. Ona baktığımı fark edince gülümsedi.
Gülümserken yanağının her iki yanından da çıkan gamzesini izledim. Onu fazlasıyla yakışıklı kılıyordu. Bir süre Selim’e baktım, yüzünü her gördüğümde sanki onu yıllardır tanıyormuşum gibi bir his kaplıyordu içimi. Beni yere yapışmaktan kurtardığı o an kollarında güvende olma hissi tarifsiz güzeldi.
Bu hisleri ilk defa tadıyordum bir erkeğe karşı. Eğer Selim değil de başka bir erkek ile o pozisyonda olmuş olsaydım çoktan yumruğumu yüzüne geçirmiştim. Aksine Selim’e karşı farklı davranmıştım.
“Berra, nereye bakıyorsun?” diye sordu Melek. Daha sonra oda benim baktığım yere baktı.
“Bekleyen erkek arkadaşın mı?”
Dediğinde kafamı olumlu bir şekilde bir aşağı bir yukarı salladım. Aklım başıma gelip ne yaptığımın farkında olunca Melek’e döndüm.“Hayır, arkadaşım.” Dedim ve yüzüme fark edilemeyecek kadar küçük bir gülümseme yerleştirdim.
“Başını salladın ama,” dediğinde
“Yanlışlıkla oldu o ya.” Dedim sadece . Bir anlık dalgınlıkla yapmıştım. Umarım Selim o hareketimi görmemişti.
“Ben anlayacağımı anladım.” Dedi ve güldü. Ne yapacağını bilmeyen bir salak gibi yerimde sallanırken,
“Yok sen yanlış anladın.” Diyecek oldum sadece.
“Tamam o zaman. Birazdan biz geleceğiz, bir an önce git de dansımızı kaçırma.” Dedi Melek.
“Peki o halde,” dedim ve arkamı dönüp kapıya doğru yürüdüm. Selim yoktu, gözlerim onu ararken masaya varmış sandalyesine oturmuştu. Beste’nin dudağını bükmüş bir şekilde Burak’a baktığını gördüm.
Bu hali nedensizce gülümsememe neden oldu. Giydiğim topuklu ayakkabı nedeniyle yavaş adımlar atıp masaya doğru yürürken arkadan bir ses,
“Berra!” diye beni çağırdı. Arkamı döndüm ve beni çağıranın kim olduğunu anlamaya çalıştım.
Bana seslenen Ayhan’dı. Ayhan'ı görmemle tüm enerjimin sıfıra inmesi bir oldu. Ayhan, bana platonik aşık bir manyaktı. Mahallenin delisi olarak da bilinirdi. Bulduğu her fırsatta peşimdeydi ve tıpkı bir sülük gibi yapışıyordu bana. Her defasında onu tersleyip başımdan salmak için istesem de pek benden yana değildi.
Kafasında beyin yerine saman taşıyordu. Kendimi ona anlatamıyordum. Her ne söylediysem tam tersini anlıyordu. Bir hafta gibi bir süreden fazla ortalıkta yoktu, memleketine döndüğünü duymuş kurtulmuştum ama belli ki düğünü duymuş geri gelmişti. Derin bir nefes alıp sabır diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZALAK #Wattsy2018
Teen FictionDaha küçük yaştayken başladı kozalaklara olan aşkım.Babam olduğunu sandığım adamdan aldığım her bir darbe beni evimize oldukça uzak mesafeli olan çam ağacına yönlendirirdi. O benim ağacımdı, o ağaçtaki her kozalak hayalimde evleneceğim adamda olması...