Top o kadar hızlı çarptı ki yüzüme o an nefes almayı bırakıp korkuyla yutkundum. Burnumun aldığı bu darbeden sonra yüzde kırıldığına emindim. Aradan geçen otuz saniye sonra kendime gelip nefesimi düzene sokunca elimi yavaşça burnuma götürdüm. Kan yoktu sadece incinmiş olmalıydı. Başımı yukarı kaldırdığımda kahkaha atmaktan yere yığılmış kızları gördüm. Komik olan neydi acaba! O kadar sinirliydim ki kendimi patlamaya hazır bir bomba gibi hissediyordum. Hışımla ayağı kalktım. Selim, onların aksine korkuyla beni izliyordu.
Biraz sonra neler yapacağımı çok iyi biliyordu. Sarışın kız ayağı kalktığımı gördü. Yanıma doğru koşunca topu yüzüme onun attığını anlamam uzun sürmedi. Tam önümde durup sırıtmaya başladı. Ona kaşlarımı çatık bir şekilde öfkeyle bakıyordum. Hala sırıtmaya devam edince
''Özür dilerim ya.'' dediğinde kahkaha atıyordu.
''Komik olan ne kızım salak mısın!?'' dedi Beste.
Hızlı bir şekilde şezlongun üzerinde olan bardağı alıp içindeki suyu buzlarla birlikte Kübra'nın yüzüne fırlattım. Yüzüne soğuk suyu yediğinde bir anlığına nefesi kesilmişti. Daha sonra kendine geldi.
''Kusura bakma ya bilerek oldu.'' dedim ve ona biraz daha yaklaştım.
''Ne yaptığını sanıyorsun sen kızım!'' dediğinde eli havadaydı. Amacı bana tokat olduğunu anladığımda arkamı dönüp derin bir nefes aldım. Ardından tekrar önüme döndüm. Bu sefer onun bile fark edemeyeceği hızlı bir hareketle kasıklarına sert bir tekme geçirdim. Yediği tekmeyle kendini yerde bulmuştu.
Kübra'nın yerde olduğunu gören kızlar ve Selim koşarak yanımıza doğru geldiler. Kübra, yerde acı içinde kıvranırken Beste, şaşkın bir şekilde gülmeye başladı. Daha sonra Kübra'nın kulağına
''Yanlış kayaya çarptın kızım!'' dedi ve gülmeyi bıraktı. Kızlar yerde olan Kübra'ya yardım ederken Selim, öfkeyle yanıma yaklaştı.
''Neydi bu şimdi?'' dediğinde ona cevap verme yerine Kübra'yı izledim.
''Kendini dövüşerek kahraman olduğunu mu sanıyorsun?'' dediğinde ona kaşlarım çatık bir şekilde baktım.
''Kendisi kaşındı!'' dedim.
''Sırf yüzüne top geldiği için kızı pataklaman gerekmiyordu değil mi!'' dediğinde bana bağırıyordu. Daha doğrusu birbirimizle bağırıyorduk.
''Benimle konuşurken sesini yükseltme!'' dedim.
''Tam da sana yakışan bir hareket.'' dedi ve alkışlamaya başladı. Onun bu hareketlerini şaşkınca izliyordum. Zoruma gitmişti. Gözlerim dolarken derin bir nefes aldım. Kalbimi yerinden çıkarmış üzerini ezerek kırmaya çalışıyordu. Yavaşça yutkunduktan sonra arkamı dönüp yürümeye başladım. Arkamdan gelip bileğimden yakalayarak durmamı sağladı.
''Bırak beni!'' dedim o sırada gözümden bir yaş aşağı doğru süzüldü. En ufak bir şeye hemen ağlayan bir kız değildim ama Selim'in bana bu denli davranması canımı yakmıştı. Beni kendine çekerken kendimi ondan uzak tutmak için kıvranıyordum.
''Özür dilerim.'' Dedi. Yüzüne bile bakmadan kolumu ondan kurtarıp eve doğru koşmaya başladım. Adımlarım isteksizce hızlanmıştı. Koşarken bacalarımda ağrı hissediyordum. Sanki uyuşmuştu. Nefesim kesilmeye başlayınca durdum. Arkamı döndüğümde karşımda Selim'i görmemle irkildim. Ardından tekrar koşmaya çalıştım ama buna izin vermedi.
''Dur artık.'' dedi kısık bir ses tonu kullanarak. Dişlerimi sıkıp kolumu ondan çekmeye çalıştım ama bunda pek başarılı olduğum söylenilemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZALAK #Wattsy2018
Teen FictionDaha küçük yaştayken başladı kozalaklara olan aşkım.Babam olduğunu sandığım adamdan aldığım her bir darbe beni evimize oldukça uzak mesafeli olan çam ağacına yönlendirirdi. O benim ağacımdı, o ağaçtaki her kozalak hayalimde evleneceğim adamda olması...