Bitmek bilmeyen yola gözümü devirerek baktım. Derin bir nefesin ardından sesli nefes verince Selim'in bana baktığını fark ettim.
''Merak etme az kaldı.'' dedi.
Geçen her dakikayla birlikte elbisem beni daha da rahatsız ediyordu. Arabanın sesizliğine karşı Beste'nin horlama sesi beni hayattan bıktırırken Selim'in arabayı durdurdu. Anlaşılan oydu ki nihayet varmıştık.
''Geldik mi?'' dedim heyecanla. Bir an önce üzerimdeki elbiselerden kurtulmak istiyordum.
''Evet.'' dedi ve gülümsedi Selim. İçimden koca bir 'oh' çektikten sonra arkamı önüp üst üste yatan Beste ve Burak'a baktım. Daha sonra arabanın kapısını açıp indim. Havadaki tüm oksijeni içime çekip arabanın arka kapısını açıp Beste'yi uyandırmaya çalıştım. İşaret parmağımla onu birkaç kez dürttüm.
''Beste, uyan geldik.'' dedim sakin bir ses tonu kullanarak. Beste, benim onu dürtmeme rağmen uyanmamak için kendini zorluyordu. Selim'in telefonuyla uğraşmasını fırsat bulup Beste'ye sert bir tokat attım. O sırada Selim, telefonuyla uğraşmayı kestiğinde Beste'ye vurduğumu fark etmemesi için elimi saçıma götürüp gezdirdim.
''Noluyo lan!'' dedi ağlamaklı sesiyle. İçimde koca koca kahkaha atmak geliyordu. Dudağımı ısırıpp kendimi gülmemek için zor tuttum.
''Kalk hadi geldik.'' dedim.
Burak da hemen Beste'nin ardından uyandı. Beste, esnedikten sonra arabadan indi. Hemen ardından Burak da indi. Gökyüzünde tahmin ettiğimden fazla yıldız vardı. Bu görüntü yüzümde koca bir tebessüm oluşturmuştu. Bir arada bulunan bu kadar yıldız ancak böyle bir yerde görebilirdi. Çünkü şehrin ışıkları yüzünden yıldızları görmek pek mümkün değildi. Etrafıma iyice bakındım. Evler sırasıyla yan yanaydı. İşin en güzel tarafı deniz hemen karşımızdaydı ve dalga sesleri kulak doldurmaya yetiyordu.
Burak'ın yazlık evi gayet güzeldi. İki katlı evin etrafındaki sarı ışıklar evin dışına ayrı bir güzellik katıyordu. Hemen evin bahçesindeki kalp şekili verilmiş ağaca baktım. Etrafına renkli güller ekilmişti. Bu görüntü çok hoşuma gitmişti. İç açıcı havayı bir kez daha içime çektim ve birkaç saniyeliğine gözlerimi kapadım daha sonra tekrar açtım.
''Burası çok güzel bir yer!'' dedi Beste.
''Neden daha önce beni getirmedin?'' diye sordu Burak'a yaklaşıp.
''Bilmem... hiç akıl edemedim. Bence uygun bir zamanda geldik.'' dedi Burak. Daha sonra Beste'yi kendine çekti ve yanağına bir öpücük bıraktı.
Çok geçmeden, elli yaşlarına yakın bir kadın gülümseyen yüzüyle yanımıza doğru geldi. Onun hemen arkasından sarışın bir genç kız da geldi. Yüzü adeta barbie bebeklere benziyordu. Giydiği kot şort sayesinde uzun bacakları fiziğine kat ve kat daha bir güzellik katıyordu. Onun bu güzelliği karşısında yutkundum.
Bu kızsa biz neydik acaba?
İlk olarak Selim'e daha sonra adını bilmediğim genç kıza baktım. Selim'e baktığını göünce içimdeki gemiler hiç beklemeden suya batmıştı. Bu demek oluyordu ki Selim'i kaybettim. Ağzımı büzüştürdüm. Resmen hayal kırıklığına uğramıştım.
''Hoşgeldiniz. Sizi burada tekrar görmek beni çok mutlu etti.'' dedi Burak ve Selim'e bakıp. Daha sonra yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirdi. 'Hoşbulduk' der gibi gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZALAK #Wattsy2018
Teen FictionDaha küçük yaştayken başladı kozalaklara olan aşkım.Babam olduğunu sandığım adamdan aldığım her bir darbe beni evimize oldukça uzak mesafeli olan çam ağacına yönlendirirdi. O benim ağacımdı, o ağaçtaki her kozalak hayalimde evleneceğim adamda olması...