Selim ve Samira'yı sarmaş dolaş bir vaziyette görünce boğazımda koca bir yumru oluştu. Bu nefes almamı engelleyecek kadardı. Aynı zamanda yutkunmamı zorlaştırmıştı. Derin bir nefesin ardından ayağımı merdivenin son basamağına daha sert vurup yukarı doğru çıktım. Çok geçmeden odadan çıkan Beste bakış açıma girdi. Yüzünde koca bir gülümseme vardı. Onu görmemiş gibi yapıp yürümeye devam ettim. Gözlerimi devirerek yanından geçince arkamdan,
''Gelmiyor musun?'' diye sordu. Adım atmayı bırakıp duraksadım.
''Pardon? Hangi cehenneme buyur edeceksin?'' Diye cevap verdim. O sırada arkamı dönüp yüzüne daha yakından baktım.
''Karnım aç. Kendimi günlerdir avlanmayan bir kurt gibi hissediyorum.'' Dedi ve yanıma yaklaşıp,
''Hadi, aşağı inip kahvaltı yapalım.'' Dediğinde bileğimi tutuyordu. Başımı bıkkın bir şekilde bir sağa bir sola salladım. Sekerek Beste'nin arkasından yürümeye devam ettim.
Aşağı kata indiğimiz gibi bahçeye doğru yol aldık. Kahvaltı masası kurulmuştu. Masanın başköşesine oturmuş Selim'e baktım göz ucuyla. Hemen yanında da Burak vardı. Semra teyze, adeta sofraya döktürmüştü. Tek eksik olan şey kuş sütü olsa gerekti. Bizi görür görmez,
''Günaydın kızlar!'' dedi. O sırada elindeki çaydanlıktaki çayı bardağın içine doldurmakla meşguldü.
''Semra teyzeciğim, keşke sofrayı kurmadan önce haber verseydin. En azından yardım ederdik.'' Dedi Beste. Bakışlarım ilk olarak ona hayran bir şekilde bakan Burak'a kaydı. Beste bırakın kahvaltı hazırlamayı, doğru dürüst yumurta kırmasını bile bilmezdi ve Semra teyzeye yardım teklifi sunmuştu. İçimden istemsizce bir sırıtma isteği oluşmuştu.
''Siz benim özel misafirimsiniz. Olur mu öyle şey?'' dediğinde hafifçe gülümsedim. Beste, hemen Burak'ın yanındaki sandalyeyi çekip oturunca bende Selim'in karşısında duran sandalyede yerimi aldım. Burak, hızlı bir hareketle Beste'nin yanağına set bir öpücük bıraktı.
''Seni seviyorum.'' dedi Beste. Burak, bu sefer Beste'nin burnuna küçük bir öpücük kondurdu. Sevgi gösterilerini izlerken midemin bulantısına engel olamıyordum. Tamam anladık birbirinizi seviyorsunuz ama ne bu gösteriş! Başımı yavaşça bir sağa bir sola salladım. Beste'nin yüzündeki gülümseme gittikçe büyürken açlığına yenik düşerek çatalını eline aldı ve zeytinden başlayarak yemeye başladı.
Başımı yukarı kaldırırken Selim'İn bana olan bakışlarını far ettim. Gözlerimle önündeki yumurtayı işaret ettim.
''Anlamadım?'' dediğinde.
'' Yumurta diyorum, tadı çok güzeldir. Yesene!'' dedim. O sırada Beste yemek yemeği bırakmış beni izliyordu. Burak da çayından bir yudum aldıktan sonra bize baktı. Selim, bana bakmamasını söylemek istediğimi anlayınca yumurtadan bir dilim alıp ağzına tıkıştırdı. Aynı zamanda yüzünde salakça bir gülümseme vardı. Biraz daha böyle gülümsemeye devam ederse bardaktaki sıcak çayı yüzüne fırlatmaktan hiç çekinmezdim.
''Dün...'' dedi Burak şaşkınca.
''Sizi o şe-'' derken sözünü kestim.
''Öhöm öhöm.'' dedim. Ağzıma attığım son lokma boğazımda kalmıştı. Şiddetli öksürük musallat olmuştu adeta. Beste, boğulacağımı anlayınca ayağa kalkıp belime vurmaya başladı.
''Beste, yavaş kızım. Ciğerimi söktün!'' dedim zorlukla konuşarak. Selim masadaki sürahiyi alıp bardağa su boşalttıktan sonra bana uzattı. Yüzündeki gülümseme kaybolmuş korkuyla beni izliyordu. Elindeki bardağı alıp birkaç yudum su içince kendime geldim. Derin bir nefes aldıktan sonra etrafımı izledim.Beste, yerine oturmuş Burak'ın saçıyla oynuyordu. Selim'İn hala ayakta olduğunu görünce şaşkınca ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZALAK #Wattsy2018
Teen FictionDaha küçük yaştayken başladı kozalaklara olan aşkım.Babam olduğunu sandığım adamdan aldığım her bir darbe beni evimize oldukça uzak mesafeli olan çam ağacına yönlendirirdi. O benim ağacımdı, o ağaçtaki her kozalak hayalimde evleneceğim adamda olması...