Bölüm 12

2.7K 324 10
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN...

Adanın uzaktaki görüntüsünü görebiliyordu. Giderek lanete daha çok yaklaşıyordu. Bu adaya yaklaştığı her an daha da kaçmak istiyordu. Ayakları oraya gitmek istemiyordu ki geminin en dip köşesinde duruyordu. Oraya gitmek istemiyordu. Hiçbir gücün onu oraya göndereceğine inanmazdı. Ancak Lord Cameron acımasız bir adamdı.

Bugüne kadar sahip olduğu bütün efendileri arasında en acımasızı oydu. Bu konuda kimsenin Lucan'ın eline su dökemeyeceğini düşünürdü. Ancak Lord Cameron'un yanında Lucan kum havuzundaki çocuk gibi kalıyordu. Çünkü Lucan, insanları kesmeyi ya da öldürmeyi seviyordu. Oysa Lord Cameron insanların beyniyle oynamayı seviyordu. Bu yapılabileceklerin en kötüsüydü.

Lord Cameron'da bunu biliyordu. Muhtemelen bu yüzden onun zihniyle böyle oynuyordu. Onu korkutuyor ve sürekli gücünü üzerine salıyordu. İkisinden başka kimsenin göremediği bir tasmayı onun boynuna takıyor ve her daim onun ne olduğunu hatırlamasını sağlıyordu. Onun ne kadar zeki bir adam olduğunu asla aklından çıkarmamalıydı. Muhtemelen ne yaptığını daha o yapmadan önce tahmin edebiliyordu.

Efendisinden uzak olduğu her dakika normalde olduğundan daha zayıftı. Bu yüzden efendisi ile olan bağını kullanmıştı. Onun güçlerinden yararlanmak istemişti. Ancak Lord Cameron'un bu kadar uzaktan güçlerini çekmesi onu zorlamış olmalıydı.

Genç kadın gözlerinin önünde yaklaştıkça büyüyen adaya baktı. Artık bu kaderden daha fazla kaçamazdı belli ki. Buraya bir gün geri döneceğini biliyordu. Ancak bunun her zaman kendi isteğiyle olacağını düşünmüştü. Bir gün buraya Ankna ile yüzleşmek için gelecekti. Ancak şimdi kendini bu adayla yüzleşmek için zorlaması gerekiyordu.

Denizciler gemiyi durdurdu ve bulundukları yere demir attılar. Kaptan Markus ona doğru yürüdü. "Gezimiz burada sona eriyor, Bayan" dedi sakince. "Sizinle anlaştığımız gibi buradan itibaren yalnızsınız"

Onun için denize ufak bir tekne indirdiler. Genç kadın derin bir nefes alıp iki çantasını da tekneye attı ve aşağı indirilen asma merdivenlere döndü. Markus hemen tepesinde duruyordu. "Gemimizde olduğunuz süre çok kazançlı oldu, leydim" dedi. "Bir hafta sonra görüşürüz"

Galatea, elinde olsa gülümserdi ancak o kadar gergindi ki sadece başını sallamakla yetindi ve tek bir hareketle sala atladı. Kürekleri tuttu ve sertçe adaya doğru çekmeye başladı. Lucan ile birlikte geçirdiği zamanda kılıç kullanmayı öğrenmişti. Kolları bu kürekleri o adaya çekecek kadar güçlüydü. Sorun oraya gitmek istemiyor oluşundaydı.

Ellerini saçlarının içinden geçirdi. Gerçekten oraya dönmek istemiyordu. Kendisini toparlamak için derin nefesler aldı. Bu işi bedeniyle yapamayacaktı. Güçlerini toparladı ve zihnini durgunlaştırmaya çalıştı. Ardından bütün güçlerini kendine yönlendirdi.

Çantaları sırtına taktı ve tekneden yükseldi. Bütün gücünü tamamen kendine yönlendirdi. Adaya doğru uçmaya başladı. Oraya yaklaştıkça geri kaçma isteği daha da büyüyordu. Güçleri bile zihni gibi kaçmasını söylüyordu. Kendini sakinleştirmeye çalıştı iyice. En sonunda adaya doğru uçmaya devam etti.

İşte oradaydı. Yüzyıllar sonra tekrar o giriş kapısından içeri giriyordu. İlk gün ki heyecanını ve şaşkınlığını unutmuyordu. Onun gibi yetenekli çocukları bulmak için gönderilen bir ekip yetişkinin gözetimi altında girmişti. Galatriel'in ondan alındığı zamanlarda bu okula çok kızmıştı. O zamanlar küçük bir kızdı ve okula kabul edilmesiyle ablasına tekrar kavuşacağını düşünmüştü.

CAMELOT SERİSİ 3. KİTAP- CAMELOT CADISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin