Bölüm 26

2.5K 346 15
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... FİNALE 4 ADIM KALDI... İYİ EĞLENCELER...    

Torinia Kralı geldiğinde Galatea'nın gidişinin üzerinden birkaç gün geçmişti. Kral Vince, tıpkı Cameron'un küçüklüğünden hatırladığı gibiydi. Göbeğini bile zor taşıyan bir adamdı. Kısa boyluydu ve kıpkırmızı bir yüzü vardı. Siyah saçlar ve küçük siyah gözleri vardı.

Taht odasında toplanmışlardı. Kral Vince yalnız gelmişti. Yanında sadece birkaç tane kral muhafızı vardı. Gerçi Cameron, ülkenin dışındaki topraklarda muhtemelen bir ordu dolusu askerin durduğunu anlayabiliyordu. Genç adam başını salladı. Onun neden burada olduğunu biliyordu. Bunu anlamamak için aptal olmak gerekiyordu.

Rhys ve Galatrile, Vince'i karşılarken o, tahtın karşısındaki pencerelerin önünde duruyordu. Vince içeri girdiği anda onun zihnindeki düşünceler de aklını talan etmeye başlamışlardı. Barış için gelmişti. Savaşmayı en aşağı Rhys kadar istediği kesindi.

Genç adam burnundan derin bir nefes alıp verdi. Nefret ettiği her şey bu adamda vardı. Korkak ve açgözlüydü. Hala bir anlaşmaya varabileceklerine inanıyordu. Kızını, Cameron'un yatağına sokabileceğine inanıyordu. Genç adam arkasını dönüp dev krala baktı ve kalçasını pencerenin pervazına baktı.

Çok ilginç bir şekilde bu adamın en büyük isteği Cameron'du. Onun zekâsını istiyordu. Belki de bu yüzden Rhys, Margeret ile evliliği fesih ettiğinde hiçbir sorun çıkarmadan Cameron'a yönlenmişti. Belli ki Camelot ile bir sorunu yoktu. O sadece Dahi Generali istiyordu.

Vince onu selamlamamasından memnun olmadığını belli ederek Cameron'a döndü. Böceklere benzeyen minik gözleri onu baştan ayağa süzdü. "Sizi çok iyi gördüm, Prens Cameron" dedi kükreyen bir sesle.

Daha iyi zamanları olduğu kesindi. Daha az içtiği mesela. Genç adam elindeki şarap kadehini ona doğru kaldırdı. "Tanrılar size bütün krallardan uzun ömür vermiş, Kral Vince" dedi yarı dalga geçer bir sesle. İçinden artık ölme zamanının geldiğine inanıyordu.

Kral onun dalga geçtiğini anlamamış gibi göbeğini tutarak güldü. "Her zaman şakacıydın zaten" dedi. O gözler ciddi bir şekilde tekrar ona odaklandı. Bu seferki bakışında açgözlü bir ifade vardı.

Bu adam ile ilgili farklı şeyler duymuştu ancak buna pek ihtimal vermemişti. Kral'ın erkeklere kadınlardan çok daha fazla düşkün olduğunu duymuştu. Öyle çok seviyormuş ki erkekleri büyüler sayesinde ancak bir çocuk elde edebilmiş.

Belki de Cameron'u kızı için istemiyordu. Mide bulandırıcı bir düşünceydi ama kendisi için istediği bir gerçekti. Böyle mide bulandırıcı bir adam Lucan'ın çok hoşuna giderdi. Ancak onu parçalarına ayırmak muhtemelen daha çok hoşuna giderdi.

Şehveti algılayabiliyordu. Tüylerini diken diken ediyordu. Gerçekten bu adam onun altına yatacağını falan mı düşünüyordu? O zaman gerçekten aptal olmalıydı. Derin bir nefes aldı ve kadehinden büyük bir yudum daha aldı.

Rhys, kardeşinin krala bile isteye saygısızlık yaptığının farkındaydı. Kaşlarını çattı ve derin bir nefes aldı. Ona Torinia'nın sözünü vermişti. Tutmaya da kararlıydı. Yine de nedense onun artık Torinia'yı o kadar çok istemediğini hissediyordu. "Sevgili Kral Vince" dedi sakin bir şekilde. "Lütfen bizimle beraber şarap için" dedi. "Konuşalım"

Kral bunun üzerine başını çevirip güldü. "Camelot şarabı mı?" dedi neşeli bir şekilde. "Böyle bir teklife karşı koyan kesinlikle aptal olmalıdır. Tabi ki sizinle şarap içmekten keyif duyarım"

CAMELOT SERİSİ 3. KİTAP- CAMELOT CADISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin