İyi okumalar🎈Umarım beğenirsiniz🌙
Yalan yok, çekilmez bir insandım. Küçüklüğümden beri böyleydi. Yani bir abim vardı ama paylaşımcı bir çocuk olmamıştım hiç.
Benim olan benimdir, diye devam ettirdiğim kendimce hayat felsefem hayatımın her safhasına sığınmıştı bir şekilde.
Bunun yanında kendi işimi kendim görmek gibi bir huyum vardı. Minnettar kalmak beni hep huzursuz ederdi. En çok da bu yüzden, bir şey ya tamamen benim olsun ya da hiç benim olmasın gibi bir yolda ilerlerdim.
İşte huzursuz bir zamanımdaydım şu an. Taehyung geçen gün bizi tanıştırdığı çocukla kantinde Jin Hyung'unun yanında gülüşüp konuşurken, içimdeki huzursuzlukla yüzümü buruşturdum.
Jimin'in anlattığı konuyu dinlemek bir işkence gibi geliyordu.
- Gerizekalı mısın be... sabahtan beri anlatıyorum, onay bile vermiyorsun. Ben biliyorum bunları, yüksek almaya çabalayan sensin.
Kafama yediğim darbeyle beynim ufak çaplı bir şoka girdiğinde, gözlerim anlamsızca bir süre Jimin'in kafama vurduğu elinde gezindi.
- Uff nasıl bir malsın? Derdin ne senin?
Küçük eli havalanıp belki de daha sert alnıma iniş yaptığında serçe parmağını tutup, gözlerimi büyüterek konuştum.
- Şununla nasıl bu kadar sert vurabiliyorsun sen?
- Ben eğittim onu.
Yoongi Hyung sandalyeme vurup karşıma oturduğunda Jihyo da Jimin'in karşısına oturdu. Okula alışmıştı ve şimdiden öğretmenlerin dikkatini çekmişti.
- Bence ona saçımı çekmemesi için bir şeyler de öğret, çünkü geçen gün saçımın ense kısmında büyük bir boşluğa yol açtı.
Jihyo huysuz sesiyle Jimin'e bakarak konuştuğunda Yoongi Hyung kahkaha attı.
- Jimin'in sebebsiz yere yapmayacağında eminim. Bu yüzden bunu onaylıyorum.
- Onun yaptığı her şeyi onaylıyorsun zaten. Ona bir kere kızdığını görmedim.
Aralarına katılıp konuştuğumda Jihyo onaylayıp ona döndü. Amacımız tabiki Jimin'e kızması değildi, Jimin feels geçirip ölsün diye yapıyorduk.
Yoongi Hyung Jimin'e gülümseyen gözleriyle bir bakış atıp bize döndü.
- Jimin'le uğraşmayın.
Jihyo ile muzip ifadelerimizle Jimin'e döndüğümüzde kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Sohbetimiz umrunda değilmiş gibi davranıyordu.
Fakat davranıyordu işte.Daha fazla dikkat çekmeden bakışlarım karşısındaki çocuğun söylediklerini onaylayarak testini çözen bedene kaydı. Bunu nasıl yapıyordu bilmiyorum ama testini çözerek aynı zamanda sohbet edebiliyordu. Ben müzik dinlerken bile test çözemiyordum.
Kafasını kaldırıp kocaman gülümsemesiyle gülerken istemsizce oluşan gülümsememe engel olamadım.
- Sizce bu ceket, okul kıyafetine uymuş mu?
Jihyo kocaman açtığı gözleriyle bize sorar bakışlarla bakarken ona döndüm. Elinde tuttuğu cekete bir bakış atıp onaylarken Yoongi Hyung, yırtık kol deseninde kısık gözlerini gezdirip konuştu.
- Tek parça bir şey bulamadın mı? Hani ceket ya, üzerini kapatması gerek falan.
Şişirdiği yanaklarıyla bana dönen Jihyo'yu, Jimin'i iterek kolumun altına aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy In Love II
FanficNasıl anlatayım bilmiyorum ki... Sadece gözlerine bakayım istiyorum, o gülümsesin ben izleyeyim. Ben izlerken daha da düşeyim ona, o ise halime bakıp daha çok gülümsesin. Anladın mı ne hissettiğimi..♥️ • Boy in love'ın ikinci kitabıdır. İlk kitapla...