• Dikensiz güzellik..

1.4K 156 86
                                    

İyi okumalar 🌸

Evet, önceden de bahsettiğim gibi bencil bir çocuktum ben. Fakat bunun yanında fazlasını bekleyen bir yapım yoktu ki, bu benim iyi yanımdı.

Şöyle anlatayım eğer bir şeyim varsa, eski de olsa eksik de olsa o benimdi. Benim bencilliğim buydu işte. Kıyafetlerim eski olabilirdi, modası geçmiş olabilirdi ama benimdi. Bunun gibi...

Bunun yanında büyük hırslarım vardı. Beni hayatta bazen yukarı taşıyan bazen de olduğum yerde saymamı sağlayan bir huydu. Buradan bakacak olursak karmaşık bir insandım. Benimle geçinmesi zordu. Bunu arkadaş çevremden anlayabilirdiniz ki elin parmaklarını geçmezdi.

Fakat işte onlar da şu an yanımda değildi.

Kafamı koyduğum kollarım sert sıra yüzünden acırken umursamadan yatmaya devam ettim. Canımın acısının yanında kollarımı umursamıyordum. Okul ceketi yerine giydiğim kapşonlu saçlarımı örttüğünden dış dünya ile bağlantılarımı tamamen kesmiştim.

Normal şartlarda kantinde Taehyung ile vakit geçirirdim. Fakat hastaydım. Ona asla kıyamayan yanım vücuduma  sözünü geçirmiş, onun zaten kızarık gözlerini bana hatırlatarak yanına gitmemi engellemişti.

Hatta şu son üç gündür, hafta başladı başlayalı, yanına uğramıyordum. Banyodan sonra Jihyo ile yaptığımız balkon sefası bana pahalıya patlamıştı. Bunun yanında Jihyo'nun hiç bir şeyi yoktu. O domuz sapasağlam ayaktaydı.

Jimin, Yoongi Hyung ona piyano dersi verdiği için etrafta sanki bir rüyanın içindeymiş gibi geziyordu. Yoongi Hyung ne zaman açılırdı bilmiyorum ama Jihyo ile yaptığımız iki dedikodu seansı sonrası bunun yakınlığının farkında olarak kendimizi hazırlamıştık.

Gelin görün ki bu hasta günümde yanımda kimse yoktu. Ne diye okula geldiysem...

Durun cevap vermeyin zaten bunu kabullendim ben çoktan. Onunla aynı havayı solumak güzel.

Yaklaşamasamda güzel gülüşü dudaklarındayken izlemek apayrı olduğundan, aşık ve biçare geziyordum ortalıkta.

Cebimden bir peçete çıkarıp burnumu silip, tekrar cebime tıkıştırdım. Eve gitme fikri beynimde dolanırken, yerimden kalkma fikri hoş gelmediğinden hemen unutup, uyumaya çalıştım.

Sınıfta test çözen bir kaç kişiden başka kimse yoktu. Birinin kulaklığı sesi dışarı veriyordu ki bu ses beni cidden rahatsız ediyordu. Ama bilirsiniz uyarmak çok iş olduğundan ölü gibi yatıyordum.

- Jungkook...uyuyor musun?

Normalde olsa, ya da soran kişi başkası olsa bu soruyla dalga geçer, sorduğuna pişman ederdim. Fakat bu ses sadece dinlemek uğruna hiç konuşmayacağım o sesti. Kafamı yavaş bir hareketle kaldırıp, bilirsiniz ağrıyordu, kahverengi kahküllerinin arkasından bana bakan çocuğa baktım. Saçları koyu kahverengiydi...
İçine bakarken kalbimin ritimlerini bozan gözlerinin rengi şimdi saçlarına bulaşmış, onu bir çocuğa çevirmişti sanki.

Omzumdaki eli kayıp kendi bacağına düşerken sürekli kuruyan, yara olacakları belli dudaklarımı umursamadan tekrar ısırdım.

- Hasta olduğunu duydum. Jimin sınıfta olduğunu söyleyince gelmek istedim.

Kafamı sallayıp kısık sesimi boğazımı işaret ederek anlatmaya çalıştım. Kaşları dehşetle kalkarken tekrar konuştu. "Neden geldin ki... dinlemelisin."

Yanan avuçlarımı kendininkine sardı. Diğer elini yaklaşıp alnıma koyarken güzel yüzünü izledim bir süre. "Ateşin yok ama avuçların sıcak."

Boy In Love IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin