İyi okumalar🌹- Ben tam olarak anlayamadım sanırım. Yani ya da anlamak istemedim.
Sıkıntıyla yatağımda oturur pozisyona gelip Yoongi Hyung ve Jimin'e çevirdim bakışlarımı.
Ben bile kendimi anlayamıyordum ki, başka birisi beni anlayabilsin. Tam bir hafta geçmişti ve Taehyung yoktu. Onu kaybetmiş olma hissi beni pişman ederken, aslında ona hiç ulaşamadığım farkındalığı beni mahvediyordu.
- Neyi anlamıyorsun Jimin? Kafası karışık işte.
Yoongi Hyung benim devam ettiremediğim sohbeti devam ettirirken istemsizce dudaklarımın arasından sesli bir nefes çıktı. Kafam karışıktı. Kalbim ise onu her gördüğümde yaptığım hatayı yüzüme vurmak ister gibi göğüs kafesimi dövmeye devam ediyordu.
Ona aşık olma sebebim gülüşüyken, çoğunun gerçek olmadığı fikri beni durduruyordu.
Okulda onu her gördüğümde ise duraksıyordum. Bir kaç ton açtığı kahverengi saçlarıyla baharı getirmişti. Çok güzel olmuştu. Saç rengi, gülüşüne de yakışmıştı. Herkesin gerçek sandığı o güzel gülüşleri beni bulduğunda gerçeğini bildiğimden olacak gülümsemeye dönüyordu. Uzayan saçlarıyla oynamasına izin verdiği Jinyoung'la konuşmaları, yakınlığı artmıştı ve bu beni delirtiyordu.
Onunla konuşamamak, ona eşlik edememek beni sinirlendiriyordu ki, bunu kendim yapmıştım. Ellerim yüzümü kapatırken derin ve titrek bir nefes çektim ciğerlerime. Pekala, içim sızlıyordu. Kendim sızlatmıştım ve bu daha çok acıtıyordu.
Yatağın yanı çökmüş omuzlarımı sıkmıştı bir el. Kafamı göğsüne çeken Jimin, kolumu okşayıp benimle üzülürken yerimi sağlamlaştırıp göğsüne sokulurken Yoongi Hyung konuştu.
- Eğer kafan karışıksa ondan uzakta bunu halledemezsin. Onu seviyorsun değil mi?
Bakışlarım siyah nevresimimin üzerindeki yıldızlarda gezinirken onu cevaplamadan gözlerimi kapattım. Ondan uzakta olmak, böylesine uzak olmak çok zordu.
- Hyung, bunu soruyor musun gerçekten. Ne kadar sevdiğini sen de biliyorsun.
- Tamam ama kafasını karıştıran ne? Sevgisinden mi şüpheli yoksa sadece sevgiyle yapamayacağından mı?
- İkiside değil hyung. Ben onu bilmeden ona bu derece tutulmuşken, öğrendiğimde ne yapacağım? Beni yoran bu. Onu bilmemek beni incitiyor. Çünkü o incinmiş. Onu seviyorum ve onsuz yapabilir miyim diye düşündüm bu kadar zaman?
- Yapabiliyormuymuşsun peki?
Jimin'in sorusuyla kafamı göğsünden kaldırıp yorganı çeneme çekerken çok çıkmayan sesimle cevapladım.
- Sence yapabiliyor muyum?
Kafasını iki yana sallayıp bacaklarına kollarını sararken ikisine bakarak konuştum tekrar.
- Yalnız kalsam daha iyi olacak. Geldiğiniz için sağolun.
- Okula gelmiyorsun iki gündür, yarın gel lütfen.
Kafamı sallayıp onaylarken, Yoongi Hyung Jimin'in omzuna kolunu atıp kapıya yönelirken konuştu.
- İyi düşün, ileride pişman olma bu kadar yakınken en uzağı olamazsın.
Odadan çıktıklarında yorganı başıma kadar çekip, yıldızları görmemek için gözlerimi kapattım. Bana neler getirmişti haberi yoktu. Parkta mandalina soyduğu gün gözlerimin önüne geldiğinde sıkıca kapatarak silmeye uğraştım. Ona aşıktım şimdi ise bağlanmıştım.
Söylediği sözler kulaklarımda çınlıyor, gözlerimi her kapattığımda orada oluyordu.
Yorganın başımdan çekildiğini hissettiğimde gelen ferahlamayla gözlerimi açtım. Annemdi.
- Neymiş derdin, dökül bakalım Bay depresyonda ve aşık Jeon.
- Depresyonda değilim, sadece kafam karışık. Seni Jimin mi yolladı?
- Ne alakası var? Kendin gelip dökülürsün sandım ama bu sefer gerçekten de çok karıştırmışsın belli.
Sesimi çıkarmadan elimi yastığımın altına sokarak kafamı yastığa yerleştirdim. Rahat olamıyordum içimde bir şeyler vardı, beni rahat bırakmıyordu.
- Anlatmayacak mısın?
Sessiz kalışımla bir süre saçlarımla oynamıştı. Beklemişti fakat ne anlatacağımı ben de bilmiyordum.
- Taehyung'la ilgili olduğunu anlayabiliryorum. Sana karşı bir şey hissetmiyor mu?
- Konu bu değil anne. Onu hem incittim, hem de kendim incindim.
- Neler olduğunu anlat, bir çözüm bulacağız. Ya da netlik kazandıracağız.
- Bilmediğim bir sürü şey var anne. Başlarda sorun değildi ama onu tanıdıkça aşık olduğum çocuktan farklı birini görüyorum. Bu da beni darmadağın ediyor.
- Ama hâlâ onu seviyorsun değil mi? Sadece sorun tanımamaksa bu seni bu kadar yıkmış olamaz.
- Anne, tabiki de seviyorum. Beni yıkan şey onu kabullenişimin baştan yalnış olduğu. Yanlış çünkü, onu tanırken her şey gözümün önündeydi. Fark edemedim. Kızarık gözleri, onda sıkılacağımı düşünmesi, çok fazla ders çalışması, telefonunu kullanmaması, kütüphane de sabahlamaları...
Nefesimi verip devam ederken annemin yüzüne bir gülüş yerleşiyordu.
- Sadece sevmeye devam ettim. Onu anlamaya, tanımaya çalışmadım. Bencil gibi sadece kendi aşkımı düşündüm.
- Bu seni bencil yapmaz. Hele de şu hâle gelmen bencilliğin yüzünden olamaz. Eğer güzel sevmeseydin, Taehyung bu kadar seni etkilemezdi. Öğrendiklerin seni yıkmazdı. Şimdi gidip yemek yiyoruz ve sen de yarın yorganın altından çıkıp okula gidiyorsun. Kendini ona, bana anlattığın gibi anlatıyorsun.
- Kafam-
- Başlatma kafana. Konuşmadığın için karışıyor kafan. Git konuş, sonra da bize getir. Ben de konuşayım, anlaşayım bir.
Yataktan kalkıp kapıya doğru beni sürüklerken odamın kapalı perdesini açtı.
Yıldızlardan saklanıyordum.
Gözlerim yıldızlarda gezinirken, beni aradığı geceyi hatırladım. Aklına ben geliyordum gökyüzüne bakarken değil mi?
Benden nefret etmiş miydi bilmiyordum.
Telefonum cebimde titreştiğinde mutfakta masaya yerleşirken elime aldım.
Jimin bir gönderi yollamıştı. Kedi videosu olmaması için dua ederken açılan fotoğrafla öylece kaldım.
Jin Hyung'un hesabıydı ve benim gökyüzüm vardı.
816 beğeni, 283 yorum
• Yıldızları anlatıyoruz...yıldızlarımızı.
Umarım beğenmişsinizdiir🌒🌒🌠
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy In Love II
FanfictionNasıl anlatayım bilmiyorum ki... Sadece gözlerine bakayım istiyorum, o gülümsesin ben izleyeyim. Ben izlerken daha da düşeyim ona, o ise halime bakıp daha çok gülümsesin. Anladın mı ne hissettiğimi..♥️ • Boy in love'ın ikinci kitabıdır. İlk kitapla...