İyi okumalar⭐
- Jungkook küfür edip kaçmayacaksın, git ve konuşmak istediğini söyle.
Jimin kulağımın dibinde gürültülü bir şekilde fısıldadığında yüzümü buruşturdum.
- Ne diyeceğim gidip?
- Konuşmak istediğini söyle gerisi gelir zaten. Taehyung'tan bahsediyoruz, neden korkuyorsun?
Omuzlarımı silkip Jin Hyung ile gülüşen güzelliğe baktım tekrar. Düşen notlarını toparlamış, tekrar okul birincisi olmuştu bile. Yüzünden düşmeyen gülüşü yüzünden, konuşmamızın üzerinden iki hafta geçse de endişeliydim.
Masada tıkırdayan parmaklarıma inen darbeyle sıçradım. Jimin gitmem için gözleriyle işaret ettiğinde tombul parmaklarına vurarak kaşlarımı çattım.
- Çok kolay sanki..
Gözlerini devirerek arkasına yaslanmış, kollarını bağlamıştı. Tekrar önüme dönüp görüş açıma onu alarak iç çektim. Alnına düşen uzun tutamı parmağıyla ittirmiş, elindeki dergiden bir şeyler okuyordu. Jin Hyung telefonuna dönmüş uğraşıyordu ve tam zamanı dedim içimden. Tam zamanıydı. Şimdi gitmeli, onu kaybetmemeliydim.
Masadan kalkıp Jimin'e kısaca bir bakış atıp iç sesim beni vazgeçirmeden ilerledim. Masalarına yaklaşırken Jin Hyung beni farketmiş, telefondan gözlerini bana dikmişti. Masanın yanına gelip, dikildiğimde ise neredeyse iki haftadır uzaktan izlediğim kahveler beni bulmuştu. Yutkundum. Çünkü bakışları bile beni susuz bırakıyordu. Bakışları bile beni çöle çeviriyordu. Yanıyordum.
- Konuşabilir miyiz?
Sessiz kalıp dergisinin üzerindeki parmaklarını hareket ettirdi bir süre. Cesaretimi kaybediyordum git gide fakat fazla bekletmedi beni.
- Tabii, konuşalım.
Ses tonunu nasıl açıklamalıydım bilmiyorum. Sıcaktı. Ama her zaman ki gibi sıcaktı. Herkese olduğu gibi. Ben değil de başka biri de olsa ondan bu tonda cevap alırdı. Soğuk olsaydı ses tonu, daha çok özel hissederdim sanki.
- Yalnız.
Belirttiğim şeyle bakışları Jin Hyung'a dönmüş ve geri bana yönelmişti.
- Sıkıntı yok, Jin Hyung yabancı değil.
Dudaklarımı yalayıp istemsizce çatılan kaşlarımı düzelttim.
- Sana yabancı değil ama bize yabancı Taehyung. Özel konuşmak istiyorum.
Kahvelerinin arasından bir parıltı toparlanıp benimkilere çarptı.
- Biz?
Biçimli kaşları alnını kaplayan saçların arasından havalanmış, tekrar yutkunmama neden olmuştu.
- Siz konuşun, benim Namjoon'un yanına uğramam gerek. Jinyoung için nota defterini alacağım.
Jin Hyung'un yumuşak sesiyle, ona dönen minnetar bakışlarıma karşılık göz kırpmıştı. Omzuma hafifçe dokunmuş arkamdan geçerek uzaklaşmıştı. Beklemedim. Karşısına oturup gözlerimi ona diktiğimde aynı şekilde baktı gözlerime. Herkese baktığı gibi...
Dudaklarımı yalayıp sesimi bulmaya çabaladım.
- Seni seviyorum.
Göz kapakları yavaşca kapanmış, gözleri gülümseyerek beni izlemişti. Kafası yana düşmüş, parlak gözleri öylece bakmıştı bana. Dudakları aralanıp bana cevap verirken de eğleniyor gibiydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/161451396-288-k593729.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy In Love II
FanficNasıl anlatayım bilmiyorum ki... Sadece gözlerine bakayım istiyorum, o gülümsesin ben izleyeyim. Ben izlerken daha da düşeyim ona, o ise halime bakıp daha çok gülümsesin. Anladın mı ne hissettiğimi..♥️ • Boy in love'ın ikinci kitabıdır. İlk kitapla...