DÜŞ ZAMANI GİRİŞ

23.5K 860 72
                                    

Nasıl olurda yolun ortasında durup atıyla geldiğini görmüyordu bu kız? Şimdiye kadar fazla konuşmamışta olsak onun ölümüne sebep olmak istemem. Atı sürmeye onun kenara çekileceğini düşünerek devam ettim oysaki. Yaklaştıkça beni görmediğini anladım. Ama hızım pekte durmaya elverişli değildi. Az daha ezecektim ki onun kilosunda olan biri için çalılara atlayışı çok hızlıydı. Bir an uçtuğunu bile sandım. Takdir etmedim desem yalan olur ama şu an ölüp ölmediğine bakmam gerekiyor sanırım. Gerçi şu ana kadar kim çalılara atladı diye ölmüş ki? Hele o kiloyla zor. Ona yastık görevi görmüştür göbeği. Tanrım o ne olursa olsun bir hanımefendi Henry.

"Leydi Monica! İyi misiniz? Yaralandınız mı?"

"Sen söyle iyi miyim?" Ben mi söyleyeyim?

"Anlayamadım."

Çalılara atlayan senken ben neyi söyleyeyim? Sanırım durum düşündüğümden kötü. Kafasını mı çarptı acaba? Bu kadar saçtan kafatasına nasıl ulaşılabilirim ki? Çekmeye çalıştıkça daha fazla saç çıkıyordu sanki. O sırada gözlerini geldi yüzümün önüne. Tanrım neden böyle bakıyor bu kız?

Birçok kez balo salonlarında gördüm. Bir köşede durur, kimse dansa kaldırmadığı için etrafı izlemekle yetinirdi. Bir centilmen olarak annemin zoruyla onu dansa kaldırdığım zamanlarda da iki lafı bir araya getirip benimle konuştuğu pek olmadı. Verdiği kısa cevaplar onun olmak istediği yerin burası olmadığını gösteriyordu. Ama şu anda gözlerimin içinde bu şekilde bakan kız o kız değil. Bana selam vermekten başka bir şey yapmayan o çekingen kız nerede?

"Durun yardım edeyim size leydim."

"Valla çok iyi olur." Valla mı? Bu nasıl bir dil? Kenar mahallelerde bile böyle konuşulmazdı ki kontun kızına iyi bir terbiye verdiğini sanırdım. Christina ile aynı hocalardan eğitim almışlar. O böylesine hanımefendiyken Monica nasıl böyle konuşabiliyor?

"Pardon anlayamadım." Bu cümleyi bu ara fazla kurdum sanırım. Hepsininde bu kabarık saçlı kızla olması tuhaf.

"Saçım çok acıyor. Lütfen çabuk olun."

Fazla çektim sanırım şu bukleyi. Ne yapayım? Çıkmıyor dikenden öyle kolayca. Sanki saçlar dikenlerin bir parçasıymış ve ben onların uzantılarını kesiyormuş gibiyim. Ona yakın olmanın verdiği tedirginliği saymıyorum bile. Hah işte bu sondu.

İstemdışı gözlerim bedeninde gidip geliyor. Gerçekten isteyerek değil. Sosyete standartlarına göre tombul bir kız. Baya tombul. Göbek mi o? Gözleri neden o kadar kocaman? Kocaman ve çamur rengi. Christina ile kardeş olduklarına inanmak o kadar zor ki. O sarışın ve dal gibi güzellik abidesiyle karşısındaki kızın kardeş olmaları mucize denilen şeyin hala var olduğunu kanıtlıyor bana. Ve saçlar. Kabarık, kahverengidende kahverengi saçlar. Saç olarak doğmuşta olabilirdi.

"Tekrar özür dilerim. Sizi gördüğümde yavaşlayamadım. Benim yüzümden zarar gördünüz."

"Yok bir şey. Sadece biraz saçım koptu. Ve bende ondan bolca var." Bolca olduğu doğruydu. Ve ağlayıp sızlamaması da onu gözümde yükseltmişti. Sosyetedeki hanımların tırnakları kırıldığında attığı çığlıkları hatırladıkça şu an karşımda duran kızın kollarıma bayılmamasını hayretle karşılıyorum. Gülümsemiş miydi? Tamam bayılmadı ama gülümsemek? Bu beklediğim en son şeydi. Kız beklediğimden tuhaftı ve bu beni güldürüyor.

"Size içeri kadar eşlik edip doktor çağırmayı öneriyorum."

"İçeriden yeni kaçmışken dönmeyi düşünmüyorum. Bu arada siz kimdiniz? Yani kimsiniz? " Ben mi kimim? Acaba kafasında şişlik falan var mı? Elimle yoklasam sınırları aşabilirim.

"Beni tanıyorsunuz."

"Evet tanıyorum. Kesin tanıyorum. Ama şaka yapayım dedim. Şaka." Şaka mı? Bu pek şakaya benzemiyor. Konuşması tuhaf. Davranışlarıda.

"O zaman size kendimi tanıtmaktan şeref duyarım Leydi Monica. Bendeniz Kenworth Dükü Henry Sinclair . Annem ve anneniz uzun yıllardır dost. Bende sizi ziyarete gelmiştim. Babanızla önemli bir mesele hakkında konuşmalıyım. Emrinize amadeyim."

"O zaman soyun."

"Anlayamadım."

"Memnun oldum dedim."


DÜŞ ZAMANI (TILSIM SERİSİ 1 ) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin