DÜŞ ZAMANI 1. Bölüm

15.7K 698 88
                                    

                                                                              ~~~

Sappho kanatlarını akanşelalenin sularına dokundurarak uçuyordu. Peri diyarında bir görevi olmadandolaşıp duruyordu. Peri kraliçe 9 kardeşine görev vermiş onu yoksaymıştı.Kardeşlerin 6. Olarak kendisini hep dışlanmış hissederdi. Kardeşleri, özelliklegüzelliği peri diyarında nam salmış Urania onun bu görevlere layık olmadığını, o sebeple de peri kraliçenin ona görevvermediğini söyleyip duruyordu.


                                                                                                 ~Düş Perisi'nden~

                                                                             ~~~



Rutin bir şekilde tırnaklarımı, içmek yerine tükürmeyi tercih edeceğim kahve fincanının kenarına vuruyorum. Oldum olası sevmemişimdir kahveyi. Bana insanların iki yüzlü gibi asil davranmaya çalışmalarını hatırlatıyor. "Çay mı yok almayayım kahve severim ben" triplerindeki aile üyelerimdende kaynaklanıyor olabilir bu durum.

Herkesin ailesinde imrendiği, herkesin el üstünde tuttuğu biri vardır. Bende tam tersiydi bu durum. Herkes el üstüydü ben altı. 4 kardeş içinde çirkin ördek yavrsu misali yaşıyorum. Annem en çok onları sever, birini değil hepsini. Ben şu an karşımda içtiği kahve kadar bile değerli olduğumu pek sanmıyorum. Babam deseniz kendini soyutlamış. Bizden ama değil. Dışarıdan izler her şeyi. Etki tepki meselesine girmek istemediği için bir şeylere etki etmeyi sevmez , gün boyu odasına kapanır. Bu etki etmeme olayında o kadar iyi ki nefret ettiğimi bile bile annemin beni arkadaşlarıyla buluşmasına sürüklemesine sesini çıkarmadı.

Model olduğu için el üstünde tutulan dünya güzeli ablam Erica, zekası ile üniversite camiasını kendine hayran bırakan Brienne, ablalarının ününü gölgede bırakmak üzere yetiştirilen Monica karşısında tırnaklarımı fincana vurduğum için benden tiksindiğini gizlemeyen annem ve onun bana laf sokmak için hazır olda bekleyen kumar arkadaşları benim bir türlü içine dahil olamayacağım bir sohbet gerçekleştirmekte. Sıkıcı işte bir nedendir. Gelmiyor içimden başkalarını çekiştirip ayrılan barışan insan sayısını saymak.

Onlar normalde ben mi değilim bilmiyorum ama normalse bu durum ben normal olmak istemiyorum. Kendi gibi olmayanı neden dedikodu malzemesi yapar insan? Ya da aşk acısı çeken birini kahve yanına atıştırmalık yapar? Onlarda başkalarının dedikodusu olduğu için mi acaba? Bu kırılmaz bir döngü. Ve ben bu döngünün tekerine yapışmış sinek misali o konudan ötekine sürükleniyorum.

Nihayet o bana zorla içirilen kahve denilen iğrenç sıvıyı tamamen boğazımdan geçirip hiçbir zaman sevmeyeceğim iğrenç kafenin iğrenç koltuğundan kalktım. Kafenin havası üstünüzdekileri satsanız su alamazsınız diyordu. Bu annemin vazgeçilmez kafesi olduğu gerçeğiyle birleşince kendimi yine istemediğim bir durumda buluyorum. Ben daha çok sokak arası ufak tefek, insanların birbirine pek dikkat etmediği, tamamen eğlendiği mekanları tercih ediyorum. Hayatın güzel geçtiği yerleri.

Annem bana bakıp "Nereye gidiyorsun Eliza? "diyor. Tüm gözler bir anda bana dönüyor. Herkesin bana bakıp yine derdi ne dediğini duyuyorum resmen. Çünkü Eliza eşittir ayrık otu. Masada oturduğum 2 saat boyunca beni bir kere bile görmemiş olan gözler birden bana dönüyor. Hayatım boyunca nadiren yıldız olduğum anlardan biri sanırım. İlki ise doğduğum andır kesin. O kadar uzağa mı bakmam gerekiyor? Belki de. Doğduğumu düşünüyorum en azından. Leylek faktörünü düşünmek beni dahada rahatlatsa da evrenin gerçekleri bir ataya bağlı olmam gerektiğini söylüyor.

DÜŞ ZAMANI (TILSIM SERİSİ 1 ) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin